Büyükşehirde bekar bir kadın olarak yaşamak nasıl bir şey? Bekar kadınlar nasıl taktikler geliştiriyor? Arkadaş, aile, komşuluk, mahalle ilişkilerini nasıl kuruyor?
Sayıları -özellikle metropollerde- giderek artan bekar kadınların yaşamı kitaba konu oldu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehircilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Uzm. Dr. Ceren Lordoğlu’nun 2016 yılında tamamladığı doktora tezinden yola çıkarak hazırladığı “İstanbul’da Bekar Kadın Olmak” kitabı yayınlandı.Metropolde bekar kadınların yaşadıklarına kendi tanıklıklarıyla içeriden bir bakış sunan, İletişim Yayınları’ndan çıkan kitabın önsözünde Lordoğlu, bekar kadınlar üzerine araştırma yapmayı tercih etmesinin tesadüf olmadığını belirterek, ‘’Akademik bir ilgiden çok önce farklı bir yaşam deneyimi olduğunu anlamıştım. Çocukluğumdan beri ailemde, çevremde pek çok bekar kadındın farklı yaşamlarına tanık oldum, tedirginliklerini hissettim. Türkiye’de daha önce bekar kadınların mekanla bağlantılı deneyimleri üzerine yapılmış bir çalışmaya rastlamadım. Umarım bu kitap, farklı yaşam deneyimlerinin aktarıldığı araştırma alanlarına katkı sağlar’’ diyor. Araştırma kapsamında farklı sosyo-ekonomik konumları vesilesiyle Kadıköy, Bağcılar ve Sarıyer’den toplam 28 kadınla görüşen Lordoğlu, bu çalışma ile İstanbul’da birbirinden farklı sınıfsal ve kültürel özelliklere sahip bekar kadınların mekanla ilişkili yaşadıkları sınırlılıkları ve aynı zamanda bunlarla baş etme, direnme yöntemlerini ve güçlenmelerini kendi anlatımları üzerinden görünür kılmayı amaçladığını vurguluyor.
SAATE GÖRE ROTA ÇİZMEK
Bekar kadınların akşam eve dönecekleri saate göre rota belirlemek, evden çıkarken şehrin nerelerinden geçeceklerine göre kıyafet seçmek gibi gündelik hayatlarına dair ayrıntıların anlatıldığı kitapta, “şehrin neresinde oturmak daha güvenli ve rahat? mahalle hayatı, çocuğu olan bekar bir kadın için siteye göre daha mı güvenli? bekar kadınların yaşadıkları yerde çevreyle kuracağı ilişkilerin sınırları olmalı mı? erkek arkadaşlarının eve girip çıkması sorun olur mu? Aile ya da arkadaşların oturduğu mahallede yaşamak, kolaylaştırıcı olabilir mi?” gibi sorulara kadınların gözünden yanıtlar veriyor.
BEKAR, HER YERDE AYNI DEĞİL
Ceren Lordoğlu, bekarlığın, yaşanılan yerlere göre değişen anlamlar taşıdığını belirterek, ‘’Araştırma sırasında farklı bölgelerdeki bekar kadınların, yaşamlarını ağırlıkla aileleriyle ilişkilerini merkeze alarak, buna göre mekansal olarak kurguladıklarını gözlemledim: aile yanında yaşamak, aileye yakın oturmak, yalnız yaşamak. Görüşmeler çerçevesinde Kadıköy’de bekar yaşamak daha çok tercih edilen bir yaşam biçimi iken, Bağcılar’da üzerinde çok konuşulmayan, bir mecburiyet ve evlenene kadarki bir geçiş dönemi… Sarıyer’de ise bekarlık ne aile ne de devletin destek olmadığı bir kategori olarak çoğunlukla yoksulluğun perçinlenmiş haliydi. Yani bekarlık bir mecburiyet ve mahalle desteğine, himayesine ihtiyaç gibi durmaktaydı.’’ tespitini yapıyor.
AİLE YANINDA BEKAR OLMAK
Bekar olarak aile yanında kalmanın, kimi zaman geçim stratejisi dolayısıyla bir mecburiyet, kimi zaman da ataerkil kültürel yapının bir özelliği olduğunu anlatan Ceren Lordoğlu, “Görüştüğüm kadınlar arasında daha çok Bağcılar’da rastladığım bu hane yapılarında, geniş aile içinde bekar kadın olma haline aile bireyleriyle birlikte çalışmaları da işlik ediyordu. Aile bağlarının son derece sıkı olduğu bu bölgede, bekar kadınlar bakım ihtiyacı duyan aile bireylerinin ihtiyaçlarına göre mekansal düzenlemeler yapıyorlardı. Sosyal destek hizmetlerinin yeterli olmadığı koşullarda kadınlar, çocuk ve yaşlı bakımını sağlayabilmek için konut seçimlerini buna göre organize ediyorlardı. Bu durum, üç farklı bölgede yaşayan bekar kadınlar için de benzer şekilde…’’ diye konuşuyor.
BEKARLIK KADIKÖY’DE BİR TERCİH…
Bu çalışmada bekar ve yalnız yaşamayı mecburiyet değil de tercih olarak benimseyen kadınlarla ağırlıkla Kadıköy’de görüştüğünü ifade eden Lordoğlu, izlenimleri şöyle aktarıyor; ‘’Onların da yaşamlarındaki mekansal kurgularda, aile ya da tanıdıklara yakın oturmak büyük önem taşıyordu. Aile ile yaşamak bir mecburiyet olmamakla birlikte -özellikle çocuklarının bakımı için destek almak için-, yılın belli dönemlerini birlikte geçirmekte ya da onlara yakın oturmaktaydılar. Devletin sınırlı sunduğu çocuk ya da yaşlı bakımı hizmetlerinden yararlanamayan bekar kadınlar için bu mekansal düzenleme bir zorunluluktu. Tanıdık ve arkadaş çevresine yakın oturma tercihi ise yalnız yaşamanın getirdiği güvensiz hallerle baş etme yöntemi gibiydi.’’
BEKARA SOSYAL YARDIM YOK
Türkiye’de günümüz sosyal politikalarının, bekar kadınların sosyal destek ihtiyaçlarını karşılamadığının altını çizen sosyolog Lordoğlu, şöyle devam ediyor; “Ailenin yoksulluk ve kalıcı işsizlikle giderek zayıflayan dayanışmacı rolü, destek ihtiyacı duyan bekar kadınlara kucak aç(a)mıyor. Bir yandan devletin aileye yüklediği roller ailenin zayıflayan yapısıyla çözülemeyecek bir hal alırken, öte yandan devletin sınırlı sosyal yardım kaynakları bekar kadınları kapsamamakta, görmemektedir. Sarıyer’de görüştüğüm kadınların bir kısmı belediyeye sosyal yardım için başvuruda bulunmuştu. Ne devletin düzenli sosyal yardımlarından ne de ailelerinin dayanışma olanaklarından yararlanamıyorlardı. Ailelerinin sosyal desteğini alamayan kadınlar kurgulanmış mekanlarda kendilerine yer bulmaya çalışarak, mahallenin sosyal güvenlik (çocuk bakımı, iş bulma, ayni destek, gıda yardımı) çemberine dahil olmaktaydılar.”
‘’HEM GÖRÜNÜRLER, HEM GÖRÜNMEZLER’’
Sosyolog Ceren Lordoğlu, bekar kadınlar, sosyal politikalarda görünmeseler de yaşadıkları çevrede durumun tersine olduğunu söylüyor ve bunu, “Bekarlığın ‘kirli’ ve ‘muğlak’ çağrışımları çevrenin, bekar kadınları kategorize etmek üzere hızla bilgi toplamasına, bu gerçekleşmediğinde ve kategorize edemediğindeyse ahlaksızlıkla damgalanmasına neden olur. Dolayısıyla bekar kadınlar yaşadıkları mekanda fazlasıyla görünür bir haldedirler.” diye açıklıyor. Bekar kadınların yaşamlarındaki ‘mahalle’ olgusuna da dikkat çeken Lordoğlu, mahallenin, sokağın güvenliğini sağlama unsur olarak çalışmaya devam ettiğini belirterek, şu görüşleri ifade ediyor;
“Mahalleyi olumlu özellikleri ile tarif eden kadınların, çevreleriyle kurdukları ilişkideki mesafeleri, mahallenin genel ahlak değerlerine uyum göstermediklerinde, bu sıcak ve güvenli çemberin dışında kalacaklarına olan inançtan kaynaklanıyordu. Mahallenin sokaktaki koruyucu kollayıcı bakışı, aynı zamanda ahlaki denetleyici konumuna dönüşme potansiyeli taşıyor. Kadınların bir yandan da bu ‘bakış’ın sağladığı güvenlik çemberinin içinde olabilmek, öte yandan da özel alanlarına yönelik denetimci baskıdan korunabilmek için eve ve sokağın geçişken olduğu mahallelerde geliştirdikleri kimi taktikler vardı. Mahallenin ‘bakış’ı ile aralarına ‘ölçülü mesafe’ inşa ederler. Bu mesafe sayesinde yaşam alanlarına müdahale edilmesine belli bir ölçüde engel olabilirler.”
ŞİDDET RİSKİNE KARŞI GÜVENLİ KONUT
Erkek şiddetinden kaynaklı olarak duyulan fiziksel güvenlikle ilgili korkunun bekar kadınların kentteki hareketliliklerine ve davranışlarına ne tür sınırlandırmalar getirdiği üzerine de odaklanan Lordoğlu, “Kadınların cinsel taciz/saldırıya maruz kalmaları korkusuyla sadece zaman ve yer üzerinden değil, aynı zamanda dış görünüş ve davranışları üzerinden kendilerini sınırlandırdıklarına da şahit oldum. Bu kısıtlamalar, sınıfsal ve kültürel farklılık göstermeden tüm kadınların anlatımlarında belirgindir. Kadınların kendilerine daha güvenli olduğunu düşündükleri yerlerde konut tercih etmeleri, bu sayede daha rahat hareket imkanı yaratmaları ekonomik koşullarıyla doğrudan ilgilidir. Bu açıdan erkek şiddetiyle mekanda güvenlik ve kısıtlanma sorunu yaşayan bekar kadınlar, yaşama imkanını ancak ekonomik koşulları elverdiğince sağlayabilirler.’’ tespitini paylaşıyor. Lordoğlu, son söz olarak da “Sınırlandırma ve baskılara karşın kadınların yalnız yaşama deneyimlerinin ve geliştirdikleri baş etme taktiklerinin onlar üzerinden yarattığı güçlenmenin, her şeye rağmen umudumuzu, dayanışmaya olan inancımızı korumamıza imkan sağlar.” mesajını veriyor.
Bekar kadınlar anlatıyor