Moda'nın yarım asırlık berberi: Besim Mert

1977 yılında çırak olarak meslek hayatına başlayan kuaför Besim Mert’in nostaljik dükkanında, zamanda yolculuk yapmış hissine kapılmamak elde değil. Besim bey bu durum için “Ben eskiyi seven insanlardanım, çok fazla bir şey değiştirmek istemiyorum, müşterilerim nostaljiyi çok beğeniyor” diyor.

04 Mayıs 2023 - 18:13

Moda’da 46, Moda Yusuf Kâmil Paşa sokakta ise 27 yıldır 7’den 70’e, hatta dört jenerasyonun erkek kuaförü Besim Mert. Kendine özgü nostaljik bir şekilde dekore ettiği kuaför dükkânı herkesin dikkatini çekiyor. 

İki tarafında da pencerelerin olduğu aydınlık dükkâna girdiğiniz anda zamanda yolculuk yapmış olduğunuzu hissetmeniz ise oldukça mümkün. İlk başta Türk Sanat Müziği duyacaksınız, sol tarafa müzik kaynağına baktığınızda ise, küçük tüplü bir televizyon karşılayacak sizi. Sağ tarafta ise, dükkâna nostaljik ruhunu katan aynaların önünde turuncu koltukları göreceksiniz. Tam karşı duvarda ise, Besim Beyin 1977’den bugüne meslek hayatından karelerin bulunduğu fotoğraflar ile döşeli. 

Kuaförlüğe nasıl başladınız ve şu an içinde bulunduğumuz dükkân ne zaman açıldı? 

1977 yılında Moda’da kuaförlüğe başladım, o tarihten beri Moda’dayım. Bir ustanın yanında çırak olarak başladım, kalfalık ustalık derken 1986 yılında esnaflığa geçiş yaptım. 

Bu dükkân 1996’da açıldı, Moda’nın bu ara sokağında mücadelemize devam ediyoruz. 

Hala aynı dekor mu? Bu dekor kimin fikri, yardım aldınız mı?

Ben eskiyi seven insanlardanım, çok fazla bir şey değiştirmek istemiyorum, müşterilerim nostaljiyi çok beğeniyor. Hatta arada ben de eski ve nostaljik ürünler alıyorum, kendi çapımda bir şeyler yapıyorum. Televizyonum da eski, her zaman Türk Sanat Müziği çalar, sanat müziği eşliğinde işimi yaparım. 

Moda’da gezmeye gelen gençler bana hep soruyor “abi fotoğraf çekebilir miyiz” diye ben de “evet” diyorum. Kimisi geliyor, “Ödevime yardım eder misin, eski Moda’yı anlatmam lazım, fotoğrafa ihtiyacım var” diyor, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum 

GENÇLER KAFELERDE ÇALIŞMAYI SEVİYOR

Gördüğüm kadarıyla çırağınız yok, yalnız mı çalışıyorsunuz?

Yıllardır yalnız çalışıyorum, eskiden vardı. Herkes belli bir şey öğrendikten sonra kendi kanatlarıyla uçmaya çalıştı. Artık çırak olayı kalmadı; marangozun, terzinin, tamircinin yanına gitseniz de yok. Gençler kafelerde çalışmayı seviyor, orası onlara daha cazip geliyor. Belli bir seneden sonra berberlik aranan bir meslek olacak, her yerde bulamayacaksınız. 

Gelen müşterilerinize, saç sakal modeli konusunda tavsiye veriyor musunuz, gelenlerin aklında her zaman belli bir model oluyor mu?

Saç keserken, müşterimin yüzüne, alın kısmına ve kafa yapısına bakarım. “Size bu model gider” derim, gelen müşterilerimin yüzde 80’i tavsiyelerime uyar ve işin sonunda da beğenirler. 

“ALETLER DEĞİŞİR, ÖNEMLİ OLAN SİZİN DEĞİŞMEMENİZ”

Kullandığınız aletlerde de gelişmeler, yenilikler olmuştur?

Tabii, ilk zamanlar manuel aletler vardı, ardından elektrikli ve kablolu modeller çıktı, şimdi ise şarjlı aletler var. Aletler değişir, önemli olan sizin değişmemeniz. Her şeyinizi düzgün yaparsanız, dükkânınızı temiz tutarsanız insanlar sizi tercih eder. Sanatınızı ortaya koyduğunuzda müşteri sizden kopmaz. 

Artık çoğu yer eskiye gidiyor, nostalji seviliyor. Şimdi her yer janjanlı oldu, bu istenmiyor ilk zamanlar bu insanların hoşuna giderdi. Kıyafet modası bile öyle, artık her şeyde eskiye dönüş var. 

Müşteri portföyünüz nedir, müşterileriniz genellikle hangi yaş aralığında?

Bana 7’den 70’e herkes geliyor, hatta dört neslin saç tıraşını ben yapıyorum. Ortaokuldan beri saç tıraşını yaptığım şimdi 40 yaşına yaklaşmış müşterim de var. Ayrıca genç amatör tiyatrocular geliyor, Edip Akbayram’ın da saç tıraşını ben yapıyorum.

Başka semtlerden, karşıdan gelen müşterilerim var, hatta Florya ve Göktürk’ten bile geliyorlar. 

İlk kez saç tıraşına gelen küçük beylerin ne gibi farklılıkları ya da zorlukları var?

Onlarda farklılık oluyor tabii, öncelikle şirin oluyorlar. Dükkâna gelince etrafa bakıyorlar, sağa sola koşuyorlar anneleri ve babaları “yapma oğlum” diyorlar, ben de onlara “yapsın, enerjisini atsın” derim. Önce babalarını tıraş ederim sonra çocukları, çünkü o zaman çocuklar ne yapıldığına anlayacaklar ve korkmayacaklar. Böylece tıraş olurken mutlu oluyorlar, bazı çocuklar aynı büyük insan gibi oturup tıraş oluyorlar hiç zorluk çıkarmıyor ama çok hareketli çocuklar da geliyor. 

“BİZ DE KALMAYACAĞIZ”

1970’lerden bu yana Moda’nın değişimine de tanıklık ediyorsunuz. Gözlemleriniz neler? 

O zamandan bu yana Moda çok değişti, metroların açılmasıyla beraber kalabalıklaştı yoğunlaştı. Eskiden insanlar birbirine günaydın derdi, komşularını tanırdı, artık karşı komşularını bile tanımaz hale geldiler. 

Moda eski bir semt ve bizim zamanımıza göre çok değişti. Ama artık o eski Moda yok. Eski esnaflar kalmadı, bir iki tane anca sayarsınız. Kafeler çoğaldıktan sonra, kenardaki bakkallar, terziler, kitapçılar, tuhafiyeciler kalmadı. Artık Moda’ya girdiğiniz zaman kafeler ve restoranlar var. Yakın zamanda biz de kalmayacağız, herkesin belli bir gücü var. 

Hala çok güzel, yeni gelenler de gezmeye gelenler de çok beğeniyor onlar da haklı, diğer semtlere göre çok güzel. 

 


ARŞİV