Yıllardır gündeme alınıp geri çekilen kadınların nafaka hakkına yönelik müdahale, 6. Yargı Paketi ile yeniden gündeme getirildi. Milyonlarca çocuğu ve kadını ilgilendiren nafaka konusunda henüz net bir açıklama yapılmış değil. 20 senedir kadına ve çocuğa yönelik erkek şiddeti ile mücadele etmeye çalışan Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK)’ndan Avukat Selin Nakıpoğlu, nafaka konusuyla ilgili tüm detayları gazetemize anlattı.
Nakıpoğlu, yeniden gündeme gelen 6. Yargı Paketi ile ilgili şunları söyledi: “2021’in son günlerindeyken gündemimize girdi. Yapılacak yasal düzenlemelerle ilgili net, detaylı bir açıklama ile duruma vâkıf olmuş değiliz tabii ki. Genel çerçeveye ilişkin bilgi veren gazete haberlerinden, AKP kulislerinden sızan bilgilerle yapılmış yorumlardan, Adalet Bakanı’nın ve Cumhurbaşkanı’nın pakete dair yapmış olduğu detaysız açıklamalardan ve bazen ‘dudak okuyarak’ paket hakkında fikir edinmeye çalışıyoruz. Kesin olan bilgi, nafaka tartışmasının tekrar hükümetin gündeminde olduğudur. Hem de bu kez yasalaştırma yolunda kararlılık var. Peki takınılan bu kararlı tavrın dayanakları ne? Hangi dataya, kaç adet nafaka talepli boşanma davasına, nafaka davasına, nafaka artırım davasına vs. dayanılıyor? Yanıt yok.”
“NAFAKA SÜRESİZ DEĞİLDİR”
Boşanma ile birlikte bazı önemli sonuçların doğduğunu belirten Nakıpoğlu, “Ortaya çıkan sonuçlardan biri nafakadır. Hukukumuzda nafaka, bakım nafakası ve yardım nafakası olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bakım nafakası; tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasından oluşmaktadır. Medeni Kanun madde 175 uyarınca nafaka, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa ödenir. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, ister erkek ister kadın olsun, kusuru daha ağır olmamak şartıyla, geçimini sağlamak amacıyla diğer taraftan yoksulluk nafakası talebinde bulunabilecektir.” dedi.
Bu noktada en önemli kriterin, “yoksulluğun anlamının belirlenmesi” olduğunu belirten Nakıpoğlu şöyle devam etti: “Kendi ihtiyaçlarını ve geçimini sağlayamayacak duruma düşen tarafın yoksul olduğu kabul edilir.Yoksulluğa düşüp düşmeyeceği hakim tarafından detaylıca araştırılıp hükme bağlanmaktadır. Medeni Kanun yoksulluk nafakasının belirlenmesini hakimin takdirine bırakmış ve nafakanın verilmesinde belli bir süre belirlememiştir. Yani son yıllarda bir derneğin başını çektiği ‘boşandığım kadın yan gelip yatıyor, ben süresiz nafaka ödüyorum’ gibi söylemlerin gerçek olmadığı ortadadır.”
Nafakanın süresiz olmadığını vurgulayan Av. Nakıpoğlu, bunu şöyle açıkladı: “Medeni Kanun madde 175 metninde nafakanın mutlaka süresiz verileceği düzenlenmemektedir. Ayrıca takip eden madde 176 ile de nafakanın sonlandırılacağı haller sayılmıştır. Kadının iş bulması, yeniden evlenmesi ve\veya yoksulluk durumunun ortadan kalkması ile nafaka kaldırılabilir. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde nafaka miktarının artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”
“ÇÖZÜLMEYE MUHTAÇ ÇOK SORUN VAR”
Konuyu sosyolojik olarak da ele almak gerektiğine dikkat çeken Nakıpoğlu, “Toplumsal cinsiyet ve cinsiyete dayalı iş bölümünün bu kadar keskin hatlarla çizilmiş olduğu bizim gibi toplumlarda kadınların işgücüne katılım oranı oldukça düşüktür. Toplumsal cinsiyet, çok özetle, cinsel kimliğin toplumsal kurgulanımını anlatır. Cinsiyete dayalı iş bölümü ise kadına ev içinde gerçekleştirilmesi gereken işleri, erkeğe de ev dışındaki işleri vermiştir. Kadın ev ve çocuk bakımı ile görevlendirilirken, evin geçimi erkeğin işi olarak görülmektedir. Yani kadının görünmeyen emeğini hesaba katmadan bağlamları doğru kurmak mümkün değildir” dedi. “Yoksulluk nafakasına dair tüm bu mesnetsiz söylemler bir yana, esasen nafakaya dair çözülmeye muhtaç pek çok sorun mevcuttur.” diyen Nakıpoğlu, konuyu örneklerle açıkladı: Örneğin, verilen nafaka miktarları kadınları yoksulluktan kurtaracak ya da çocukların bakımını karşılayacak düzeyde değildir. Nafaka ödemekle yükümlü olan erkekler gelirlerini asgari ücretten göstermek, kayıt dışı çalışmak ve mal varlıklarını başkasının üzerine yapmak gibi yöntemler uygulayarak verilen nafaka miktarını en aza indirmekte, çoğu da nafaka ödememektedir. Ayrıca nafakasını düzenli alamayan kadınların hepsi icra takibi yoluna başvurmamakta, başvuranlar ise erkeğin ikametgahını değiştirip tebligatı almaması gibi nedenlerle sonuç alamamaktadırlar. Diğer bir ilginç hal de bu kadar mühim bir meseleyi veriler olmadan tartışmak zorunda bırakılmamızdır. Kim ne kadar süre, aylık ne kadar nafaka ödemiştir? Bu davaların açılma sebepleri ve münderecatı nedir? Nafaka lehdarı kadın çalışabilir durumda mıdır? Çocuklara bakmak için işten ayrılmış mıdır? Çocukların bakımını üstlenirken çalışma saatlerine uyabilecek midir? Eşit işe eşit ücret sözde mi kalacaktır? Ücretsiz kreş var mıdır, varsa yurt çapında sayısı kaçtır? gibi pek çok sorunun cevabı verilmemiştir.”
“KAPALI KAPILAR ARDINDA YAPILIYOR”
Nakıpoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı ile kapalı kapılar ardında, halktan kopuk bir yasalaşma sürecinin yürütüldüğüne dikkat çekerek “Bu, kanun yapma usulüne aykırıdır.” dedi.
Nakıpoğlu, “Nafaka konulu katıldığım sempozyumlarda ve 10 Ekim 2018 tarihinde Adalet Bakanlığı ve ASP Bakanlığı’nca düzenlenen çalıştayda katılımcı olan hukuk insanlarının beyanları göstermektedir ki, evlilik süresiyle nafaka süresi arasında doğru orantı kurulması ve nafaka süresine tavan ve taban sınırlamalar getirilmesi talepleri kabul görmemektedir. Yasa maddesinin olduğu gibi kalması, hakimin takdir yetkisiyle sürdürülmesi yaygın olarak ortaya çıkan görüştür. Belki de en önemlisi ‘süresiz nafaka’ kavramsallaştırmasının Medeni Kanun’un ruhundan uzaklaşmak anlamına geldiği üzerinde hemfikir olunmuştur.” şeklinde konuştu.
“MAĞDURİYETLER TELAFİ EDİLMELİ”
Nakıpoğlu, “Kadın hareketinin uzun senelere dayanan mücadeleleri ile elde edilmiş kazanımlarından biri olan nafaka hakkı, cinsiyet eşitsizliğini giderme, eşitliği sağlama çabalarına ilişkin olan mekanizmalardandır. Devletin ise yürürlükteki yasal kazanımlara dokunmayıp, kadınların nafaka konusunda karşılaştıkları sorunlara dair seslerini duyurması ve mağduriyetlerinin telafi edilmesine ilişkin çalışmalar yapması elzemdir. Eşitlik için Kadın Platformu olarak düzenli olarak basın açıklamaları yapıyoruz, gidilen yoldaki yanlışlığı yılmadan gözler önüne seriyoruz. Çünkü EŞİK olarak şunu da biliyoruz, nafaka hakkına sahip çıkmak, Medeni Kanun’a, hukuk devletine ve laiklik ilkesine sahip çıkmaktır” dedi.
“KADINLARIN İSTİHDAM ORANI YÜZDE 28”
Kadının görünmeyen emeğinin hesaba katılmadan bağlamın kurulmasının eksik olacağını dile getiren Nakıpoğlu, “Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranlarını da irdelemeden konuyu ele almamız eksik ve de hatalı olacaktır. TÜİK verilerine bakınca, kadınların istihdam oranının yüzde 28 olduğunu ve çoğunlukla sosyal güvenlikten yoksun işlerde çalıştıklarını görmekteyiz. Bu tablo karşısında boşanma halinde neden kadınların yoksulluğa düştüklerini de anlamanın zor olmadığı açıktır. Çocuklu boşanmalarda ise kadının yoksulluğa düşme oranının katlanarak artmakta olduğu sosyolojik bir gerçektir. Kadınlar, mevcut hükümetin çocuk sayısının artmasına ilişkin politikası ile daha çok güvencesiz ve yarı zamanlı işlerde çalışmaya mecbur bırakılmakta olup özellikle de kentsel alanda çocuklu olmanın ve çocuk sayısının işgücüne katılımını azaltan etkenlerden olduğu da bilinen bir gerçektir.” şeklinde konuştu.