Unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasında yer alan “örücülük”, zamana direnerek ayakta kalmaya devam ediyor. Kadıköy Efes Çarşısı’nda bulunan “Örücü Hayati” 1932 yılından bu yana örü- cülük sanatını icra ederek bu direnişe katkı sunanlardan... Triko ve giysilerde oluşan sigara yanıkları, sökülmeler ve delikler kumaşın örgü türüne uygun olarak iğne ile ilmek ilmek işleniyor. Örücülüğün terzilikten farkı ise hem dikiş makinesinin kullanılmaması hem de her kumaşın örülmeye uygun olmaması. Şu anda dükkanın başında üçüncü kuşaktan Banu Sonkan bulunuyor. Sonkan, dükkanı ve mesleği yaşatma hikayesini gazetemize anlattı.
ATATÜRK’ÜN KORUMASIYDI
Atatürk’ün koruma ekibinde yer alan Hayati Sonkan, uzun yıllar çalıştıktan sonra yoğunluktan dolayı emekliye ayrılıyor. Emekli olduktan sonra el işlerine olan becerisinden dolayı Eskişehir’e gidiyor ve burada bir örü- cü ustasıyla tanışarak mesleği öğreniyor. İstanbul’a döndüğünde ise o dönemin ünlü örücüler çarşısı olan Beyoğlu’ndaki Kapalı Çarşı’da çalışmaya başlıyor. Ancak ailesiyle birlikte Kadıköy’de yaşadığı için 1932 yılında Kadıköy’de “Örücü Hayati” ismiyle kendi dükkânını açıyor.
SONKAN’IN YURTDIŞI DENEYİMİ
Hayati Sonkan vefat ettikten sonra oğlu Umur Sonkan, babasının izinden giderek mesleği devraldı. Ancak sadece babasının tecrübeleriyle yetinmeyip, Almanya’ya giderek burada mesleki eğitimini geliştirdi. Almanya’da Polonyalı terzilere örme sanatı dersi vererek yeni teknikler öğrendi ve sonrasında İstanbul’a dönerek dükkânını modernleştirdi. Umur Sonkan’ın vefatının ardından, mesleği devralan kişi, oğlu Tuğrul Sonkan ve gelini Banu Sonkan oldu. Timur Sonkan başka bir alanda kendini geliştirmeye karar verince dükkân eşi Banu Sonkan’a kaldı. Hala ilk günkü heyecanıyla örme sanatını icra eden Banu Sonkan “Burası bir tarih ve ben de bu tarihin bir parçasıyım.” diyor.
ÜÇÜNCÜ NESİL OLARAK MESLEĞİ YAŞATIYOR
Bugün “Örücü Hayati” dükkânında ipliği elinde tutan kişi, ailenin üçüncü nesil temsilcisi Banu Sonkan. Kayınpederinden devraldığı bu mesleği 30 yıldır sürdürüyor ve dükkânı yalnızca bir iş yeri olarak değil, aynı zamanda geçmişin hatıralarını yaşatan bir mekân olarak görüyor. “Dükkâna girdiğimde kayımpederimi hissediyorum. Masası, kullandığı aletler hâlâ aynı yerde duruyor. Burası yalnızca bir tamir dükkânı değil, anıların da saklandığı bir yer.” diyor.
“HER ÖRGÜDE BİR HİKÂYE VAR”
Banu Sonkan, örme sanatının sadece bir iş değil, aynı zamanda bir hikâye olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Buraya gelen insanlar sadece bir giysi tamir ettirmiyor, anılarını da bize getiriyorlar. ‘Bu kazak annemden bana kalan bir hediye’, ‘Bu hırka babama dedemden kalmış şimdi de babam bana verdi’ diyerek geliyorlar. Biz de o anıları tamir ederek yeniden canlandırıyoruz.”
YURT DIŞINDAN MÜŞTERİLER
“Örücü Hayati”nin ünü, sadece Kadıköy ile sınırlı kalmamış. Banu Sonkan, yurt dışından da gelen müşterilerin eski kazaklarını, kabanlarını ve ceketlerini tamir ettirmek için dükkânlarını ziyaret ettiğini söylüyor ve “Buraya Almanya’dan, İngiltere’den hatta Amerika’dan gelen müşterilerimiz var. Ellerinde yıllardır sakladıkları kazakları tamir ettirmek için getiriyorlar. Bir yıl boyunca yırtılan veya delinen değerli kıyafetlerini biriktirip valizle bana getiriyorlar. Bu işi yalnızca bir tamir de- ğil, bir restorasyon olarak görüyorum. İnsanların değer verdikleri kıyafetlerinin ömrünü de uzatmış oluyorum.” diyor.
SABIR, EMEK VE KALİTELİ MALZEME
Firmaların artık sentetik, polyester ve karışık likra denilen iplik türlerini kullandıklarını ve bu durumun örücülük mesleğini zor durumda bıraktığını belirten Banu Sonkan, “Günümüzde firmalar, basit yöntemler kullanarak büyük verimlilikte üretim yapıyor. Sentetik ürünler, bu geleneksel zanaatları kaybolma noktasına getiriyor. Her kumaş örmeye müsait değil. Örme sanatı sabır, emek ve kaliteli malzeme gerektirir. Ancak günümüzde kullanılan basit malzemelerle üretilen giysiler, bu sanatın değerini kaybettiriyor.” diyor. Geleneksel el sanatlarının giderek yok olduğuna dikkat çeken Sonkan, “El yapımı bir kazağın yerini fabrika ürünü tutmaz.” diyerek el emeğinin değerini de savunuyor. Kadıköy’ün hafızasına kazınmış olan “Örücü Hayati” geçmişten bugüne taşınan bir miras olarak varlığını sürdürüyor. Banu Sonkan ise bu mirası devam ettirmek için iğ- nesini ve ipliğini elinden bırakmıyor ve “Elim iğne tuttuğu ve gücüm yettiği kadar ben bu mesleği devam ettireceğim. Bu meslek daha ne kadar hayatta kalır bilmiyorum ama ben elimden geleni yapacağım.” diyor.