Nesilden nesile gelen miras “Örücülük”

Kaybolmaya yüz tutan mesleklerden biri olan örücülük, Kadıköy’de “Örücü Hayati” dükkanıyla üç nesildir yaşatılıyor

06 Mart 2025 - 15:52

Unutulmaya yüz tutmuş meslekler  arasında yer alan “örücülük”, zamana direnerek ayakta kalmaya devam  ediyor. Kadıköy Efes Çarşısı’nda bulunan  “Örücü Hayati” 1932 yılından bu yana örü- cülük sanatını icra ederek bu direnişe katkı  sunanlardan... Triko ve giysilerde oluşan sigara yanıkları, sökülmeler ve delikler kumaşın örgü türüne uygun olarak iğne ile ilmek  ilmek işleniyor. Örücülüğün terzilikten farkı  ise hem dikiş makinesinin kullanılmaması hem de her kumaşın örülmeye uygun olmaması. Şu anda dükkanın başında üçüncü  kuşaktan Banu Sonkan bulunuyor. Sonkan,  dükkanı ve mesleği yaşatma hikayesini gazetemize anlattı.

ATATÜRK’ÜN KORUMASIYDI

Atatürk’ün koruma ekibinde yer alan Hayati Sonkan, uzun yıllar çalıştıktan sonra yoğunluktan dolayı emekliye ayrılıyor. Emekli  olduktan sonra el işlerine olan becerisinden  dolayı Eskişehir’e gidiyor ve burada bir örü- cü ustasıyla tanışarak mesleği öğreniyor. İstanbul’a döndüğünde ise o dönemin  ünlü örücüler çarşısı olan Beyoğlu’ndaki Kapalı Çarşı’da çalışmaya  başlıyor. Ancak ailesiyle birlikte Kadıköy’de yaşadığı için 1932 yılında  Kadıköy’de “Örücü Hayati” ismiyle kendi dükkânını açıyor.

SONKAN’IN YURTDIŞI DENEYİMİ

Hayati Sonkan vefat ettikten  sonra oğlu Umur Sonkan, babasının izinden giderek mesleği devraldı. Ancak sadece  babasının tecrübeleriyle yetinmeyip, Almanya’ya giderek burada mesleki eğitimini  geliştirdi. Almanya’da Polonyalı terzilere örme sanatı dersi  vererek yeni teknikler öğrendi  ve sonrasında İstanbul’a dönerek dükkânını modernleştirdi.  Umur Sonkan’ın vefatının ardından, mesleği devralan kişi,  oğlu Tuğrul Sonkan ve gelini Banu Sonkan oldu. Timur Sonkan başka bir  alanda kendini geliştirmeye karar verince dükkân eşi Banu Sonkan’a kaldı. Hala ilk günkü heyecanıyla örme  sanatını icra eden Banu Sonkan “Burası bir tarih ve ben de bu tarihin bir  parçasıyım.” diyor.

ÜÇÜNCÜ NESİL OLARAK MESLEĞİ YAŞATIYOR

Bugün “Örücü Hayati” dükkânında ipliği elinde tutan kişi, ailenin  üçüncü nesil temsilcisi Banu Sonkan.  Kayınpederinden devraldığı bu mesleği 30 yıldır sürdürüyor ve dükkânı  yalnızca bir iş yeri olarak değil, aynı zamanda geçmişin hatıralarını yaşatan bir mekân  olarak görüyor. “Dükkâna girdiğimde kayımpederimi hissediyorum. Masası, kullandığı  aletler hâlâ aynı yerde duruyor. Burası yalnızca bir tamir dükkânı değil, anıların da saklandığı bir yer.” diyor. 

“HER ÖRGÜDE BİR HİKÂYE VAR”

Banu Sonkan, örme sanatının sadece bir iş değil, aynı zamanda bir hikâye olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Buraya gelen insanlar sadece bir giysi tamir ettirmiyor, anılarını da bize getiriyorlar. ‘Bu kazak annemden bana  kalan bir hediye’, ‘Bu hırka babama dedemden kalmış şimdi de babam bana verdi’ diyerek geliyorlar. Biz de o anıları tamir ederek  yeniden canlandırıyoruz.”

YURT DIŞINDAN MÜŞTERİLER

“Örücü Hayati”nin ünü, sadece Kadıköy  ile sınırlı kalmamış. Banu Sonkan, yurt dışından da gelen müşterilerin eski kazaklarını,  kabanlarını ve ceketlerini tamir ettirmek için  dükkânlarını ziyaret ettiğini söylüyor ve “Buraya Almanya’dan, İngiltere’den hatta Amerika’dan gelen müşterilerimiz var. Ellerinde  yıllardır sakladıkları kazakları tamir ettirmek için getiriyorlar. Bir yıl boyunca yırtılan veya delinen değerli kıyafetlerini biriktirip valizle  bana getiriyorlar. Bu işi yalnızca bir tamir de- ğil, bir restorasyon olarak görüyorum. İnsanların değer verdikleri kıyafetlerinin ömrünü  de uzatmış oluyorum.” diyor.

SABIR, EMEK VE KALİTELİ MALZEME

Firmaların artık sentetik, polyester ve karışık likra denilen iplik türlerini kullandıklarını ve  bu durumun örücülük mesleğini zor durumda bıraktığını belirten Banu Sonkan,  “Günümüzde firmalar, basit yöntemler kullanarak büyük verimlilikte üretim yapıyor.  Sentetik ürünler, bu geleneksel zanaatları kaybolma noktasına getiriyor. Her kumaş  örmeye müsait değil. Örme sanatı sabır, emek ve kaliteli  malzeme gerektirir. Ancak günümüzde kullanılan basit malzemelerle üretilen giysiler, bu  sanatın değerini kaybettiriyor.” diyor. Geleneksel el sanatlarının giderek yok olduğuna  dikkat çeken Sonkan, “El yapımı bir kazağın  yerini fabrika ürünü tutmaz.” diyerek el emeğinin değerini de savunuyor.  Kadıköy’ün hafızasına kazınmış olan “Örücü Hayati” geçmişten bugüne taşınan bir miras olarak varlığını sürdürüyor. Banu  Sonkan ise bu mirası devam ettirmek için iğ- nesini ve ipliğini elinden bırakmıyor ve “Elim  iğne tuttuğu ve gücüm yettiği kadar ben bu mesleği devam ettireceğim. Bu meslek daha ne kadar hayatta kalır bilmiyorum ama ben elimden geleni yapacağım.” diyor.


ARŞİV