Bir şehrin vicdanı kimi zaman duvarlarının kıyısında, kapılarının eşiğinde saklıdır. Topkapı Sarayı’nı gezenlerin çoğu ihtişama bakar; ben ise bazen gözümü yere indiririm. Çünkü bazı kapıların alt kısmında, insan geçişi için değil, kedilerin girip çıkabilmesi için bırakılmış küçük açıklıklar görürsünüz. Bir imparatorluk mekânında bile “Bu şehirde yalnız biz yaşamıyoruz” diyen sessiz bir mimari jest. Büyük bir söz değil; küçük bir geçit. Ama vicdan, çoğu zaman zaten küçük yerlerden sızar, koca bir topluluğun umudu olur.
Bizim tarihimizde hayvanlara dair merhamet, çoğu kez büyük cümlelerle değil, küçük düzenlemelerle görünür. Bir avuç yem, bir damla su, bir gölgelik, bir kapı altı. Bu yüzden hayvanlara vicdanın yansımasını anlatan hikâyeler romantik bir süs değil; bir toplumun “birlikte yaşama” bilgisi ve alışkanlığıdır.
Sarayın eşiğindeki sessiz anlaşma
Topkapı’daki o kedi geçitleri bana şunu düşündürür: Güç, kendini yalnızca duvarla göstermez; bazen duvarda bıraktığı boşlukla gösterir. Sarayın kapısı, güvenliğin sembolüdür. Ama o kapının altında bir canlının geçebileceği kadar bir açıklık varsa bu, yalnız mimari değil; bir zihniyettir. Gandhi’nin de dediği gibi, “Bir ulusun büyüklüğü ve ahlaki ilerlemesi, hayvanlara nasıl davrandığıyla ölçülür.”
Bugün sokak hayvanları konuşulurken sıkça duyduğumuz “yasaklayalım” cümlesi… İşte bu zihniyetin tam tersinden sesleniyor. Çünkü yasak, çoğu zaman meseleyi çözmez; daha da karmaşık hâle getirir.

Bir kaptaki su ve bir toplumun vicdanı
Ben veteriner hekimim; günümün önemli bir kısmı “sözsüz olanın” dilini anlamaya çalışmakla geçiyor. Kedinin gözünde ağrıyı, köpeğin duruşunda korkuyu, bir canlının nefesinin ne anlattığını okumaya uğraşıyorum. Bu meslek, insana şunu öğretiyor: Açlık, susuzluk ve acı; ideoloji üstü bir olgudur ve tartışılamaz.
Bu yüzden sokakta bir kap suyu, bir avuç mamayı yalnız bir “besleme davranışı” olarak görmüyorum. O kap, bir toplumun vicdanıdır. Çünkü o kap, aynı zamanda şunu sorar: Biz güçsüz olanla ilişkimizi nasıl kuruyoruz?
Yasakla mı? Görmezden gelerek mi? Yoksa düzenleyerek, öğreterek, birlikte akıl üreterek mi?
Merhametle düzen birbirinin düşmanı değildir
Hayvanlara vicdan göstermek “kontrolsüzlük” demek değildir. Tam tersine, merhamet doğru bir sistemle birleştiğinde şehir huzur bulur.
Sokakta besleme olgusu bir “olsun/olmasın” meselesi değil, nasıl olsun meselesidir: Bunun için kedi ve köpeklere onların tüketeceği gıdaların verilmesi ve besleme yapılan bölgenin, verilen gıdanın niteliğine göre bir süre sonra temizlenmesi bile çevre kirliliğinin önüne geçilmesi için yeterlidir.
Katledilen ve hâlâ faili yeterli cezayı almayan Eros, katledilen güzeller güzeli Cezve ve bize, ailesine, 17 yaşında huzur içinde “hoşça kal” diyen kedimiz Mavi’nin anısına. Eğer izin verseydiniz onlar da başka evlerin “Mavi”leri olacaktı…
Veteriner Hekim
Egemen Mahzunlar