Kültür ve sanatın İstanbul dışındaki şehirlerde üretilmesi ve izlenmesini desteklemek için çalışan bir stk olan Anadolu Kültür yeni projesini duyurdu. Podcast tiyatro projesi olarak kurgulanan Podron'un ilk oyunu ücretsiz olarak yayına alındı. “Podcast” ve Ermenice “tiyatro” [tadron] kelimelerinden türetilen ismiyle Podron projesi, bazıları yalnızca arşivlerde kalmış, bazıları daha yakın tarihlerde İstanbul’da sahnelenmiş oyunlara yer veriyor. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e farklı zamanlarda üretilen metinleri Podron projesiyle dijital dünyayla buluşturan Anadolu Kültür, Ermeni yazarlara ait oyunları Türkçe ve Ermenice olarak seslendirmek üzere sanatçıları biraraya getiriyor.
Türkçe ve Ermenice seslendirilen oyunların ilki "Günbatımında Todori" adını taşıyor. İstanbullu Ermeni şair-yazar Dr. İkna Sarıaslan'ın yazdığı, Boğos Çalgıcıoğlu ve Yeğya Akgün'ün seslendirdiği eser; Berberyan Kumpanyası tarafından sahneye uyarlanarak ilk kez 27 Mart 2008’de İstanbul’daki Getronagan Lisesi’nden Yetişenler Derneği’nde sahnelenmişti. Oyun, Podron kapsamında sahnelendikten 16 yıl sonra bu sefer dijital dünyayla buluşmuş oldu.
Projenin detaylarını Anadolu Kültür Proje Koordinatörü Tamar Nalcı’ya sorduk.
Pandemi döneminde kurguladık. Sahnelerin kapandığı, podcast de dahil olmak üzere çevrimiçi kültürel üretimlerin arttığı bir dönemde, böyle bir işin Anadolu Kültür’ün kültürel çeşitlilik kapsamında yürüttüğü çalışmalara uygun olacağını düşündük. Bizim pod-tiyatro dediğimiz, Türkçede kulak tiyatrosu olarak adlandıranların da olduğu bu format da zaten pandemi döneminde yaygınlaştı. Biz de Ermeni tiyatro yazarlarının metinlerini bu formatta yeniden üreterek hem bu oyunları kayıt altına almış olacaktık hem de dijital dünya sayesinde bu metinleri dilediğimiz gibi yaygınlaştırabilecektik. Podron’u hazırlarken bu amaçlarla yola çıktık.
“ERMENİ TİYATROCULAR GÖRMEZDEN GELİNİYORDU”
Türkiye’de tiyatro tarihyazımında Ermeni tiyatrocuların rolü görmezden geliniyordu. Örneğin Osmanlı’da düzenli Türkçe temsillerin başlamasını sağlayan Hagop Vartovyan, Güllü Agop adıyla biliniyordu belki ama onun gibi birçok Ermeni tiyatro sanatçısı, metin yazarı, kumpanyanın ürettikleri, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ermenicenin yanı sıra Türkçe tiyatronun da gelişimine nasıl katkı sundukları yeteri kadar anlatılmıyordu. Son yıllarda bu konuda birçok değerli çalışma yayınlandı, biz de bu projeyle naçizane bir katkı sunmayı hedefledik. Ermenilerin tiyatro tarihyazımında yok sayılması konusuna son yıllarda özellikle değinen, aslında zaman içerisinde tiyatronun da nasıl “Türkleştirildiği”ni, Ermeni tiyatrocuların nasıl sahnelerden uzaklaştırıldığını bize anlatan birçok kaynak BGST Yayınları’ndan, Aras Yayıncılık’tan, Kor Kitap’tan yayınlandı. Podron’un da danışma kurulunda yer alan, tiyatrocu, sevgili Boğos Çalgıcıoğlu yıllardır birçok mecrada tiyatronun bu “saklı tarihi”ni anlatıyor. Hrant Dink Vakfı’nın Hagop Ayvaz Arşivi üzerinde çalışıp bunu kullanıma açması, Yapı Kredi Kültür Sanat’taki “Kulis: Bir Tiyatro Belleği, Hagop Ayvaz” sergisi, bu çalışmaların hepsi bize de bu alanda üretebilme cesareti verdi. Biz de bazılarına yayınlanan çalışmalarda rastladığımız, bazılarına arşivlerde denk geldiğimiz bu metinleri dijital dünyayla buluşturarak daha geniş bir kitleye yayılmasını, dünyanın birçok farklı yerinden dinleyicilere ulaşmasını sağlamak istedik.
Öte yandan, kaydedilen bölümlerin haricinde Podron projesinin Instagram hesabından (@podron_) tiyatroya katkı sunmuş isimler, önemli mekanlar hakkında Türkçe, Ermenice ve İngilizce içerikler de paylaşıyoruz. Bir de yine üç dilde bir tiyatro terimleri sözlüğümüz var. Bu paylaşımlarla da çok bilinmeyen bir tarihe dair notlar düşmüş oluyoruz sosyal medyada.
Aslında Podron da bir nevi radyo tiyatrosu ama radyo tiyatrolarının olduğu dönemdekinden farklı olarak ses tasarımı için çeşitli teknik altyapılar kullanılabiliyor artık. Birbirinden değerli tiyatrocuların sesleri, performansları, Podron’da birlikte çalıştığımız Podbee Media ekibinden Metin Bozkurt’un ses tasarımı ve Ari Hergel’in müzikleriyle birleştiğinde yeni nesil bir radyo tiyatrosu, bir pod-tiyatro çıktı ortaya. Bir de tabii radyo tiyatroları gibi sadece belirli bir saatte belirli bir mecradan değil, dünyanın neresinde olursanız olun, dilediğiniz zaman tıklayıp dinleyebildiğiniz bir dönemdeyiz. Dijital dünyayla buluşturmak hem kalıcı bir eser bırakmak açısından hem de ulaşabileceğiniz kitle açısından çok farklı kapılar açıyor elbette.
Podron’da bu alanda çalışmış, üretmiş kişilerden oluşan bir danışma kurulumuz vardı. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Ermeni tiyatrosu üzerine çalışmalar yürüten Fırat Güllü, Ayşan Sönmez, Reha Keskin ve de İstanbullu bağımsız tiyatro topluluğu Hangardz ekibinden Yeğya Akgün ile bu süreçte birlikte çalıştık. Bu eserin projemize uygun olacağı önerisi danışma kurulumuzdan geldi. Metin sahip olduğumuz ama aslında kısmen kaybettirilen kültürel çeşitliliğe doğrudan vurgu yapan bir metindi. Bu açıdan bizim de çalışma alanımıza ve yapmak istediğimiz şeye çok uyuyordu.
TODORİ’NİN KALAMIŞ’TAKİ MEYHANESİNDE…
Günbatımı’nda Todori’de dinleyiciler de anlatıcımızla birlikte İstanbul sokaklarında yürüyüp sonunda kendilerini Todori’nin meyhanesinde, bir sofrada bulacaklar. İkna Bey bir şiir olarak kaleme aldığı bu eserde çok acayip bir şey yapıyor ve birçok önemli karakteri, tarihte aldıkları yerlerden çıkarıp o gün Todori’nin Kalamış’taki meyhanesine getiriyor. Herkesin parçası olmak isteyeceği bir sofra çıkıyor ortaya. Bedros Turyan’la başlayan hikâyeden Hagop Baronyan, Nazım Hikmet, Ahmet Haşim, Bedri Rahmi ‘karadut’u Mari Gerekmezyan’la geçiveriyor. Onlar gibi birçok isim Todori’nin meyhanesine doğru yol alırken fonda bazen Gomidas’ın bir ezgisi, bazen Madam Anahid’in akordeonu, bazen de Selahaddin Pınar onlara eşlik ediyor.
Aslında sadece ilk oyun olan “Günbatımında Todori” Türkçe ve Ermenice olarak seslendirildi. İkna Sarıaslan tarafından Ermenice yazılmış olan şiir, zaten Bercuhi Berberyan tarafından Türkçeye çevrilmiş ve Boğos Çalgıcıoğlu tarafından oynanmıştı. İkna Bey de bu şekilde oyunun yeniden kaydına onay verince, Boğos Çalgıcıoğlu ve Yeğya Akgün’le stüdyoya girip ilk olarak Todori’yle yola çıktık. Öte yandan Türkçe ve Ermenice olarak kaydettiğimiz bu oyunun, 2008’de GLYD’de sahnelenmiş olması, Türkiye Ermeni toplumunun uzun yıllardır kendi derneklerinde yürüttükleri tiyatro faaliyetleri açısından başka bir değer de taşıyor.
Öte yandan, Ermenice dediğimiz oyunlar aslında Batı Ermenicesi. Batı Ermenicesi maalesef ki tehlike altındaki dillerden. Bugün Türkiye, Lübnan, Suriye ve buralardan göç etmiş Ermenilerin yaşadıkları diasporalarda konuşulan Batı Ermenicesinde, hangi alanda olursa olsun, bir şeyler üretmek, yaygınlaştırmak bu anlamda apayrı bir önem de taşıyor.
Öncelikle hedeflediğimiz gibi gerçekten dünyanın pek çok farklı yerinden insanların dinlediğini görmek çok güzeldi. İlk oyun içeriği gereği bir nostalji hissi uyandırdı. Eski İstanbul, Kalamış, kaybettirilen değerler, kaybettiklerimiz, birlikte paylaştıklarımız… Todori’nin meyhanesi tüm bunların bir araya geldiği bir ütopya olduğu için sanırsak bu dinleyicilere de yansıdı ve çok güzel, keyifli geri bildirimler aldık.
Arşiv araştırma sürecinde, Hrant Dink Vakfı arşivinde, Ermenice oyun yazarı Adrine Dadryan’ın “Herkesin Kendi Çıkarı Var” [Amen Mart İr Şahı Uni] oyununun daktilo ile yazılmış bir nüshasını bulduk. Sayıları daha az olan tiyatro metni yazarı kadınlardan biri olarak Dadryan’ın bu metnini projeye dahil etmeye karar verdik. Türkiye Ermeni toplumunun kurumlarının işleyişine dair sarkastik bu metni İstanbullu bağımsız bir Ermeni tiyatro topluluğu olan Hangardz ekibinin muhteşem enerjisiyle, kahkahalar eşliğinde Ermenice olarak kaydettik. Yakında yayınlayacağız.
Oyunları seçerken dönemleri de göz önünde bulundurmak istedik ve daha eskilerden bir klasik olarak, Levon Şant’ın 1908’de kaleme aldığı “Eski Tanrılar” oyununun, yine arşivde rastladığımız Türkçe çevirisini de projeye dahil ettik fakat Şant’ın metni bir pod-tiyatro olabilmek için çok uzundu. Onu bu mecraya taşımanın çok önemli olduğunu düşünüp vazgeçmek istemedik. O noktada da imdadımıza oyunun yönetmenliğini üstlenen Ayşe Draz ve dramaturg Özlem Hemiş yetiştiler ve metni pod-tiyatro formatına uyarladılar. Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nden genç tiyatrocularla birlikte kaydettiğimiz oyunda anlatıcı olarak Tilbe Saran’ı da dinleyeceğiz.
Eseri dinlemek için: https://open.spotify.com/episode/6mlxauiId4rUfhgXe7OYZq?si=fehAjOrKRE2Z8A7DFbBZLQ&nd=1&dlsi=087778ce9e104a5f