Prost ve Menderes'in Kadıköy'ü

Doğma büyüme Kadıköy sakini olan Can Pürüzsüz ilçesi hakkında tez yazdı. Yüksek lisans tezinde 1940'lı yıllarda Fransız şehir plancı ve mimar Henri Prost ile 1950’li yıllarda Başbakan Adnan Menderes'in müdahaleleri sonucunda Kadıköy’deki semtlerin nasıl geliştiğine odaklanan Pürüzsüz, “Tezim, Kadıköy’ün bugün neden böyle olduğuna dönük anlamlandırma çabaları için yeni meraklar ve yeni çalışma alanları yaratabilir. Unutmamız, bilmememiz ve tepkisizliğimiz sonucu Kadıköy bugün yeni dönüşümlerin eşiğine daha kolay sürükleniyor.” diyor.

18 Temmuz 2024 - 16:26

Kadıköy’ün geçmişine dair yazılan tezlere bir yenisi daha eklendi. Doğma büyüme Kadıköylü Can Pürüzsüz,  Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Kentsel Koruma ve Yenileme Programı’nda hazırladığı yüksek lisans tezi için, çok sevdiği ilçesine odaklandı. Pürüzsüz,  “Kadıköy merkezli kentsel gelişmenin Prost planlaması ve Menderes imar hareketleri bağlamında karşılaştırılması” başlıklı tezinde, 1940'lı ve 1950'li yıllardaki Kadıköy'ü karşılaştırıyor. Tezde, 1936 yılında İstanbul'a davet edilen ve kentin Nazım Planı'nı oluşturmakla görevlendirilen, dönemin önde gelen isimlerinden Fransız şehir plancı ve mimar Henri Prost'un planlamaları ile Başbakan Adnan Menderes'in imar operasyonları gibi müdahaleler sonucu Kadıköy'deki semtlerin nasıl geliştiğine odaklanılıyor.

Detayları konuşmak için, Can Pürüzsüz ile eskinin Paris Mahallesi’nde buluştuk.

  • Sizi tanıyalım, okurlara tanıtalım.

Geçmiş çalışmalarımı özetlemem gerekirse, “birden fazla alanda çalışmak” beni en iyi tarif eden kelimeler olabilir. Koç Üniversitesi'nde Tarih bölümünden mezun oldum, aynı zamanda Uluslararası İlişkiler yan dalını tamamladım. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde önce Şehir ve Bölge Planlama alanında bilimsel hazırlık eğitimi aldım, sonrasında Kentsel Koruma ve Yenileme alanında yüksek lisansımı gerçekleştirdim. Bugün, yeni medyada gazetecilik ve belgeselcilik faaliyetleriyle öne çıkan çeşitli platformlar için yazılı veya video içerikler üretiyorum. İçinde olduğum video çalışmalarında kimi zaman doğrudan araştırmayı, editöryel akışın hazırlanmasını, röportajların gerçekleştirilmesini üstleniyorum, kimi zaman da bu süreçlerin koordinasyonuyla ilgili adımları ve yapımcılık gerektiren sorumlulukları üstleniyorum. Geçmişte ya da güncel olarak içeriklerimi sunduğum mecralar arasında +90, Açık Radyo, BluTV, Fayn Studio ve 140journos gibi yayıncılar yer alıyor. Aynı zamanda sosyal inovasyon ve sosyal etki odağında programlar yürüten imece platformu'nun İçerik ve İletişim Yöneticisi’yim. Umuyorum ki tüm bu kurumlarda yaptığım çalışmalar Gazete Kadıköy okurlarının da karşısına çıkıyordur ve hayatlarında bir değer yaratıyordur.

  • Normalde biz muhabirler araştırma yaparak haber kaynaklarına ulaşırız ama bu kez siz bize ulaşarak tezinizden haberdar ettiniz.

Küçük yaşlardan bu yana Gazete Kadıköy okuruyum. Gazetede, Kadıköy üzerine yazılan araştırmalar, yeni çıkan içerikler ve bilgi paylaşımlarını her hafta ilgiyle okuyorum ve kendi çalışmamla gazeteye konu olmak bu açıdan da benim için çok değerli. Bir medya mensubu olarak yerel medyanın gelişimini devam ettiren iyi örnekler görmek de beni oldukça mutlu ediyor. Tez çalışmamda Haydarpaşa, Yeldeğirmeni, Koşuyolu ve Uzunçayır’a dair örneklerimi derlerken Gazete Kadıköy’deki haber, röportaj ve yazılardan faydalandığımı da özellikle belirtmek ve Kadıköy’e dair böyle nitelikli bir arşiv oluşturma çabanızdan dolayı teşekkür etmek isterim.

“KADIKÖY’Ü ARAŞTIRMAYA DEĞER BULMAK”

  • Kadıköylü olduğunuz için mi yoksa Kadıköy’ü araştırmaya değer bulduğunuz için mi bu tezinizi Kadıköy üzerine hazırladınız?

Tezimi Kadıköy üzerine yazmak birçok farklı gerekçeyle verdiğim bir karar olmuştu. Hali hazırda sosyal medyada iletişime ve içerik üretimine dayalı bir çok iş yapıyorum ve görüyorum ki kent hafızası üzerine söylenen sözler, yapılan derlemeler, oluşturulan yayınlar ilgiyle karşılanıyor. Kent belleğiyle ilgili daha genel konularda, belki içine sosyal medyadaki deneyimlerimizi de alan bir çalışma yürütebilirdim ancak bu tür alternatifler hali hazırda akademi dışında da proje olarak yürütülebilecek işler olacaktı. Tezim için geçireceğim süreyi, dışarıda da yapabileceğim bir çalışmaya ayırmak istemedim. Aldığım tarih eğitiminin ardından Şehir ve Bölge Planlama disiplinine girmek de, bana kent tarihiyle ilgili spesifik alanları inceleme motivasyonu kazandırmıştı. Bu noktada hem Kadıköylü olmak ve hem Kadıköy’ü araştırmaya değer bulmak bir kapı araladı. Koç Üniversitesi’nde bulunduğum sırada 5 yıl Sarıyer’de yaşamıştım ve geri döndüğümde bıraktığımdan; doğup büyüdüğüm Kadıköy’den çok farklı bir ilçeyle karşılaştım. Her gün yürüyüş yaptığım sokakların dönüşümünü anlamlandırmak istediğimde, aslında on yıllardır farklı müdahalelerle yaşanan değişimlerin buna eşlik ettiğini gördüm. Tez konumun 1940’lar ve 50’leri içine alan bir tarih aralığında ve Henri Prost ile Adnan Menderes gibi aktörlerin çalışmaları özelinde şekillenmesi ise özgün olarak ne yapabilirim arayışının bir sonucuydu. Prost planları, Menderes’in İstanbul’daki imar operasyonları ve bunun sonucunda ortaya çıkan eski eser kayıpları farklı araştırmacılar tarafından yoğunlukla Avrupa Yakası özelinde araştırılmıştı, Anadolu yakasına ilişkin incelemeler ise az sayıdaydı. Dolayısıyla bu alanda bilgi sunmanın da değerli olduğuna inandım. Tüm bu süreçteki yönlendirmeleri ve önerileri dolayısıyla Tez Danışmanım Doç. Dr. Emine Sibel Söğüt ile savunma jürimde yer alan Prof. Dr. Gülşen Özaydın ve Doç. Dr. Vesile Gül Cephanecigil’e de bu vesileyle yeniden teşekkür ederim.

  • Tez konunuzu detaylandırabilir misiniz lütfen?

1940'lı yıllarda Fransız şehir plancı ve mimar Henri Prost ile 1950’li yıllarda Başbakan Adnan Menderes'in müdahaleleri sonucunda Kadıköy’deki semtlerin nasıl geliştiğine odaklanıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında İstanbul için Prost planlamasıyla geliştirilen imar yaklaşımları ve Demokrat Parti iktidarında Menderes politikalarıyla İstanbul’da uygulanan imar hareketleri birbiriyle bağlantılı süreçler olarak görülebilir. Prost’un Kadıköy için geliştirdiği çeşitli yaklaşımların bazıları Menderes döneminde de benimsenmiş, bazıları planlanandan farklı şekilde uygulanmış, bazıları ise Menderes Dönemi politikalarından dolaylı yönden etkilenerek farklı sonuçlara evrilmiş. Bu tarihsel dönemin doğurduğu sosyopolitik ve sosyoekonomik değişim ise arka planda köyden kente iç göç, sanayileşme, otomobil odaklı ulaşım gibi olgular ve Amerika’nın idol ülke olarak örnek alınışı, azınlıkların İstanbul’u terki, gecekondulaşma gibi süreçlerle birlikte karşımıza çıkıyor. Tezimde tüm bunları inceliyorum ve Kadıköy Çarşı, Moda, Yeldeğirmeni, Haydarpaşa, Söğütlüçeşme, Ayrılıkçeşme, Koşuyolu, Acıbadem, Uzunçayır, Fikirtepe ile Bağdat Caddesi’nden örnekler sunuyorum.

(Moda Caddesi üzerindeki portikli yol)

PORTİKLİ YOLLAR PROST ETKİSİ

  • Prost etkisiyle alınan/uygulanan kararların Kadıköy’ün bazı bölgelerini doğrudan etkilediğini söylüyorsunuz.

Bugün Kadıköylüler Altıyol’dan Rıhtım’a inerken, Akmar Pasajı’nın alt çıkışının olduğu sokağa giderken, Moda Caddesi’nde dolaşırken bazı noktalarda binaların altından geçiyorlar, böylece kentin bu alanlarında kaldırımda yürümek daha kolay ve rahat oluyor. Tez sürecinde yararlandığım kaynaklar gösteriyor ki, bu mimari yaklaşım, Prost’un kentin iş ve alışveriş merkezlerine portikli yollar yapılmasını önermesinin bir sonucu olarak yorumlanabilir. Söğütlüçeşme Caddesi’nin Osmanağa Camii’ne yakın bölgesinin bugünkü halini alması 1940’larda gerçekleşen bir istimlak ve 50’li yıllarda portikli yapılar yapılması ile oluyor. Bugün Yeldeğirmeni’ndeki bazı kafelere gittiğinizde de fark edebilirsiniz ki Karakolhane Caddesi de portikli yapılara ev sahipliği yapıyor. Bu cadde aynı zamanda 1947’de Haydarpaşa Köprüsü yapılana kadar Kadıköy - Üsküdar tramvaylarının geçiş noktası. Prost, Kadıköy – Üsküdar bağlantısını sağlamak üzere Haydarpaşa’da yeni bir yolun yapımını öngörüyor ve bu değişiklikle birlikte Yeldeğirmeni de tramvaylarla vedalaşıyor. Ayrılıkçeşme ve Söğütlüçeşme’deki değişimleri de yine Üsküdar’la ilgili bir planlama kararı üzerinden ele almak mümkün. Prost, Karacaahmet Mezarlığı'nı korunması gereken bir alan olarak yorumluyor. Yine kaynaklar aracılığıyla biliyoruz ki, geçmişte Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı ile Mahmut Baba Türbesi ve Söğütlüçeşme’deki mezarlık alanları, Karacaahmet Mezarlığı’nın uzantısı olarak kabul ediliyor, bu da mezarlığın Üsküdar’dan Kızıltoprak semtine kadar uzanması demek. Ancak Kadıköy’deki bu mezarlık bölgeleri korunamamış, Menderes dönemi politikalarından dolaylı yönden etkilenerek bir yapılaşma tehlikesi geçirmiş. Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı’nın Acıbadem tarafındaki şeridi gecekondulaşmaya maruz kalarak yok olmuş ve ortaya çıkan alan uzun yıllar Paris Mahallesi olarak anılmış. Söğütlüçeşme’de tahrip olan mezarlık alanlarında ise otomobil tamir edilen yerler ortaya çıktığı öğreniyoruz. Burası,  oto tamir sitesi diye geçiyor, benim birleştirdiğim parçalara göre Söğütlüçeşme Tren İstasyonu'nun olduğu alan olarak yorumluyorum.

  • Sizce yabancı bir uzmanın (yabancı kelimesini hem milliyeti hem de Türkiye’yi bilmemesi açısından kullanıyorum) İstanbul’a davet edilmesi doğru bir karar mıydı?

Tarih disiplininden de gelen birisi olarak, tarihi olayları doğru-yanlış olarak yorumlamak istemem ancak Prost’un 1936’da İstanbul için görevlendirilmesinin nedenlerini anlamak ve bu tercihle ilgili eleştirilere bakmak, benim tezime dönük araştırmamda öncelik verdiğim noktalar arasındaydı. Araştırmalarımdan edindiğim bilgiye göre, bu karar “yeni Cumhuriyet idaresinin Ankara’yı bir başkent olarak imarından sonra, eski başkent İstanbul’la da ilgilenmeye başlaması” ve “şehrin modernleşme adımları gereği ve Batılı bir anlayışa göre imar edilmek istenmesi” ile ilişkili. Menderes döneminde kurulan plan revizyon komisyonu ise “planın sadece kentin güzelleştirilmesini esas aldığı, ulaşım ve konut gibi sosyal ve ekonomik temelli sorunları çözmediğini, araştırma üzerine kurulmadığı” gibi eleştiriler getiriyor. Aslında bizim bugün Prost planlamasını bu kadar konuşmamızın bir nedeni de 1956’da başlayarak 4 yıl süren Menderes imar operasyonları. İstanbul’da çeşitli noktalarda geniş yolların açıldığı Menderes yıkımları, aralarında camilerin de olduğu çeşitli anıt eserlerin kaybı ile sonuçlanıyor. Tezimde yararlandığım kaynakların işaret ettiği üzere, Prost Planı’nda yer verilen yollar Menderes döneminde açılmış oluyor ancak Prost’un planlama yaklaşımları ile Menderes’in sahadaki operasyonlarının farklılaştığını da unutmamak gerek.

  •  Bir tarihçi titizliğiyle yorum yapmaktan kaçınıyorsunuz ama yine de şunu soracağım; Prost’un yaptığı çalışmaların gereklilik/gereksizlik bağlamında Kadıköy özelinde yorumlar mısınız? Prost ‘iyi ki de Kadıköy’e al atmış’ mı yoksa ‘keşke Kadıköy’e eli değmese miydi?’

Bu soru da “konuya nereden ve hangi örneklerden baktığımız” perspektifinden cevabı değişebilecek bir soru. Biliyoruz ki Koşuyolu’nun gelişimi sırasında Prost’un onay imzası olan uygulama planları mevcut ve Menderes döneminde de Koşuyolu’nun imarı devam ediyor. Bugün imtina ile baktığımız planlı bir yerleşim alanını ortaya çıkartan, o dönem memur ve işçi kesimine yönelik konut sorununu çözen bu yaklaşımı yerinde bir adım görebiliriz. Yine biliyoruz ki, Prost Ankara’daki hükümetten gelen talepler sonucunda Haydarpaşa Limanı’nı planlarına işliyor, Menderes de Prost’un izinden giderek Haydarpaşa Limanı’nı geliştiriyor. Eğer biz konuya kalkınma perspektifinden bakıyorsak bu da gerekli bir adım olarak görülebilir.

Ancak konuya İstanbul’un korunması perspektifinden bakacak olursak, tezimde de alıntıladığım üzere bu, “İstanbul’da eskiden yer almayan görsel bir ağırlık unsurunun bölgeye yüklenmesi” anlamına geliyor. Kent estetiği belki o yıllarda önceliklendirilen bir değer değildi ancak bugün biz bu tür ticaret işlevlerin kent merkezinde konumlanışını tartışıyoruz. Son yerel seçim sonuçları ile Üsküdar’ın CHP’ye geçmesi ile vatandaşlar tarafından dile getirilen talepler de gösteriyor ki, bu alanın kamuya açılması ve Harem ile Haydarpaşa üzerinden Kadıköy - Üsküdar kıyı bağlantısının sağlanmasına dönük bir istek var. Koşuyolu’nun mimari kimliğine ve kültürel mirasına ne kadar sahip çıkabildiğimiz de bir başka kent gündemi. Bence bu anlamda Prost planlamasının geçmişte doğru ya da yanlış olmasından ziyade, bu planlamaya konu olan kentsel birimlerin bugün kent hakkı çerçevesinde ne kadar erişilebilir ve korunabilir olduğuna bakmamız gerekiyor.

MENDERES, KADIKÖY’Ü KUZEYE GENİŞLETMİŞTİ

  • Peki ya Menderes'in imar operasyonlarının Kadıköy’ü nasıl şekillendirdiğini söyleyebilirsiniz?

Prost, Kadıköy ve Üsküdar’ın nazım planını hazırlarken Ankara’ya ulaşacak bir yolu gündemine alıyor ve bu misyonu Bağdat Caddesi’ne yüklüyor. Ancak bu güzergahta bir çalışma yapılmıyor. İstanbul - Ankara karayolunun bir parçası olarak da konumlanan Haydarpaşa-Pendik Devlet yolu 1957-58 arasında tamamlanıyor. Bu esasında Menderes imar operasyonlarının Kadıköy’ü şekillendiren en önemli adımı diyebiliriz. Bu, Bağdat Caddesi ve tren yolu güzergahındaki mevcut yapılaşmayı yani Kadıköy’ü genel olarak kuzeye doğru genişleten bir adım olarak görülüyor. Üstelik, Kadıköy’ün tarihi çayırlarından Uzunçayır üzerinde bir yapılaşma baskısı doğuyor ve Fikirtepe gibi gecekondu temelli yerleşim birimleri ortaya çıkıyor. Menderes iktidarı Bağdat Caddesi’nde de istimlaklar yürüterek caddeyi genişletme yönünde adım atıyor. Benim ulaştığım kaynaklar burada yolun iki yanındaki bahçelerin istimlakı şeklinde çalışmalar bildiriyor, bu yönüyle Avrupa Yakası’nda gerçekleşen Menderes yıkımlarındaki gibi yoğun bir eski eser kaybı yaşanmadığı söylenebilir.

(Acıbadem Köprüsü/1970 yılı (görsel kaynağı: BBC)

  •  Prost ile ve Menderes’in şehircilik anlayışını kıyasladığınızda, ortak ve farklı özellikler olarak nasıl bir tablo çıkıyor karşımıza?

Hem Prost hem de Menderes, otomobil odaklı ulaşım politikalarını benimsiyor. Benim incelediğim kaynaklarda bu, Prost açısından kendisinin Paris’teki deneyimleri ışığında değerlendirilirken, Menderes açısından dönemin konjonktürü ile birlikte irdeleniyor. Buna göre Menderes döneminde “Küçük Amerika Olma”, “Trafiğin su gibi akması” gibi hedefler var ki, bunlar bir yandan bulvarlar, meydanlar ve geniş caddeler açılması gibi Amerikan kentlerinin görünümüne yakınlık taşıyan imar kararlarını İstanbul’a sokuyor, diğer yandan sanayide üretilen ürünlerin sevkiyatının hızlı olması beklentisini karşılıyor.  Menderes’in “İstanbul’u bir kere daha fethedeceğiz” şeklindeki söylemleri de CHP iktidarının İstanbul politikasının getirdiği düşünülen ihmallerin karşısında bir konumlanış olarak yorumlanabilir. Benim iki iktidar dönemi arasında gördüğüm bir fark da şu: Bir iktidar kent üzerinde uzman bir meslek sahibine danışarak ve tasarım sürecine dayalı olarak kararlar verirken, diğer iktidar tek karar verici olarak varlık gösteriyor.

  • Çalışmanızda  yaklaşık 80 yıl öncesine odaklanıyorsunuz. Tezinizin güncele dair sözü nedir?

Tezim, Kadıköy’ün bugün neden böyle olduğuna dönük anlamlandırma çabaları için yeni meraklar ve yeni çalışma alanları yaratabilir. Ben belirli semtlerin 40’lar ve 50’lerdeki gelişimine odaklanıyorum ama bu semtlerin 60’lardan itibaren olan kentsel gelişime ve bugün bu semtlerde olan sorunlara dönük araştırmalar için de bir başlangıç noktası bırakıyorum. Örneğin Ayrılıkçeşme ve Söğütlüçeşme’ye dönük söylediklerim, Yeldeğirmeni ve çevresinin bugünkü halini anlamak için bir ipucu veriyor. Nedir bu? Paris Mahallesi dediğimiz alanda 2012 yılında bir yıkım uygulandı ve burada yaşayan Romanlar yerlerinden edildi. Acaba bu, pek çok başka gelişmeyle beraber Yeldeğirmeni’nin soylulaşmasına katkı sağlamış mıdır? İncelenmesi gereken bir soru. Ayrıca hem bu yıkıntı sonrası oluşan atıl alanlarda, hem de bölgede Marmaray kapsamında şekillenen diğer boş alanlarda, kamusal alanı bütüncül bir şekilde halkın kullanımına sunan bir proje, örneğin bir meydan ya da park düzenlemesi geliştirilmedi. Bugün Söğütlüçeşme tren istasyonunda viyadük inşaatı yapılan bölgenin de yeşil alan işlevinden uzaklaştığını görüyoruz. Ama bu bölgeye dönük ilk müdahale ile de karşılaşmıyoruz. Benim anlattığım mezarlık bölgesindeki kentsel gelişimin yanı sıra, Boğaziçi Köprüsü’nün Söğütlüçeşme’ye uzanan bağlantı yollarının inşaası ve 1985’te hizmete alınan Söğütlüçeşme Tren İstasyonu’nun viyadüğünün inşaası gibi müdahaleler var. Taşköprü Caddesi ile Söğütlüçeşme Caddesi kesişimindeki mahalleyi yok eden ya da Salı Pazarı’nın Kuşdili Çayırı’na taşınarak bu çayırın kaybedilmesine yol açan müdahaleler bunlar. Kent belleğindeki bu kayıplar bugün sadece bölgede yaşayıp yaşı yetenlerin hafızasında ya da örneğin, merak edip Facebook’ta tarihi fotoğrafların paylaşıldığı semt gruplarını takip edenlerin bilgisi dahilinde. Tarihi Söğütlü Çeşmesi’nin konumu bile sadece Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü sorguları üzerinden bakıldığında tam anlaşılabiliyor. Unutmamız, bilmememiz ve tepkisizliğimiz sonucu bugün bölge yeni dönüşümlerin eşiğine daha kolay sürükleniyor.

 

 

 

 

 

 


ARŞİV