Kadıköy’ün 1970’li yıllarının renkli simalarından Çayır Güzeli Adalet Hanım, hakkındaki onlarca rivayete rağmen kimse “gerçek hikayesini” öğrenemeden kaybolup gitmişti…
1970’li yılların ortasında şapkasında “güller açan” bir kadın; kıpkırmızı dudakları, yanakları, elbisesi, pelerini, eski bir para kesesi ile bir ucundan bir ucuna Bahariye’yi turlardı. Tanımayanlar bilmezdi ama tanıyanlar onun yanınıza yaklaştığında ne soracağını çok iyi bilirdi: “25 kuruşunuz var mı canım?”
O, nazik sesi, şık ama eski elbiseleri, kafasında ve ellerinde çiçekleri ile herkesin tanıdığı Çayır Güzeli’ydi. Tam adıyla: Çayır Güzeli Adalet Hanım. 70’lerde yaşayanlar için çok tanıdık olan bu sima, herkesi kendine sevdirmeyi başarmış; ama hakkındaki onlarca rivayete rağmen kimse “gerçek hikayesini” öğrenemeden kaybolup gitmişti. “Neden akli dengesini kaybetti, bu kadar şık giyinmesinin sebebi neydi, nasıl yaşadı, hayata gözlerini nasıl yumdu?” soruları ve arkasında bıraktığı gizemle, bir Çayır Güzeli Kadıköy’den geldi ve geçti. Biz de onun hikayesinin peşine düştük…
RİVAYETLER GÜZELİ
“Atatürk’e çok aşıkmış, kara sevda dedikleri işte… Ondan böyle olmuş.”, “Yok yok, kocası pilotmuş uçak kazasında hayatını kaybetmiş, üzüntüsünden kadıncağız da aklını kaybetmiş”, “Hayır aslında çok zenginmiş, ailesini ve mal varlığını bir yangında kaybetmiş, bu kıyafetlerin şıklığı da ondanmış…”, “Hayır yahu! Gençliğinde sevgilisi onu aldatınca ‘Var mı benden güzeli’ diye çıldırmış!” ve en ucu da: “Babası subaymış. Savaşta adamı kesip, başını sandığa koyup, evin kapısına bırakmışlar. Bu da sandığı açınca…”
Bu sözler, çocukluk ve gençlik dönemleri Adalet hanıma “denk düşen” Kadıköylülerin ağzından dökülüyor. Herkes Çayır Güzeli Adalet hakkında çok farklı hikayeler biliyor. Rivayetlerin kadını Adalet Hanım’ın neredeyse bilinen tek ortak özelliği; dış görünüşü ve asla daha fazlasını kabul etmeyerek istediği 25 kuruşlar. Ancak onun hikayesi, Bahariye’den çok daha önce başlıyor.
İKBALİYELİ ADALET
1959 yılında ilkokula başlayan Mehmet Yelkenci, İkbaliye mahallesinden komşusu olan Adalet Hanım’ın o dönemlerini şöyle anlatıyor: “Biz o zamanlar ilkokula gidiyorduk. Kendisi de eşiyle birlikte eski bir evde oturuyordu. 30 yaşlarındaydı. Akli dengesi yerinde değildi. Eşi diye bildiğimiz Kadir amca, onun akıl hastanesindeki hasta bakıcısıymış. Adalet hanımı oradan kaçırmış, mahalleye getirmiş. Evli olup olmadıklarını bilmiyorum. Kadir amca bizim oradaki gazhanede hamallık yapıyordu. Adalet hanım da mahalledeki kuyudan su çeker, kovalara doldurur, döke döke sokaklarda gezerdi”
Mehmet Yelkenci en çok Adalet Hanım’ın sevecen ve kültürlü yönünden bahsediyor: “Bazı akşamlar eğer kendini iyi hissediyorsa biz çocukları, bakkalın karşısındaki yere toplar masallar anlatırdı. Bir sürü masal biliyordu. Belli ki iyi bir aileden geliyordu… Bazen İkbaliye İlkokulu’ndaki çocuklar onu görünce sataşırdı. Onlara hiçbir şey yapmazdı.”
AKLINI DENİZDE BIRAKAN KADIN
Aynı dönemde İkbaliye mahallesinde yaşayan Arzu Çakır’ın hatıralarındaki Adalet hanım ise şöyle canlanıyor “Gençlik yıllarımdı. Hamallık yapan kocasıyla yan sokağımızdaki ahşap evde oturuyordu. Tam bir İstanbul hanımefendisi gibiydi. Kuzenime hayrandı, iş dönüşlerinde yolunu beklerdi. Kuzenimin adı Niyazi’ydi; ama o ısrarla ‘Tacettin beycim...’ derdi.”
Adalet Hanım 70’li yıllarda İkbaliye’de beraber yaşadığı Kadir Bey’i kaybediyor. İkbaliye’den gidiyor ve onu daha sonra Bahariye’de görmeye başlıyorlar. Mehmet Yelkenci “Sonraları Bahariye’de karşılaştığımızda ablamı, kaptan olup hayatını kaybeden ağabeyimi sorardı. ‘Benim de nişanlım subaydı’ derdi…” diyor. Onu bu hale getiren “gizemli” olaydan bir de Hulki Aktunç’un Kadıköy’ün Oğlu kitabında bahsediliyor: “Sevgilisi denizciymiş, Anlı şanlı bahriyeli… Görev yaptığı Dumlupınar Denizaltısı Marmara’da batıp çıkamamış. Kurtulan olmamış…”
1970’lerin ortasında Çayır Güzeli, denizin altında kaybolan “kaptan Tacettin”in, sonra onu dört duvardan kaçıran “Kadir amcanın” anılarını da kesesine koyarak Bahariye’de görülmeye başlıyor. O günlerde turuncu allığını, göz farlarını, kırmızı rujunu her gün sürer Çayır Güzeli. Her gün itinayla giydiği fırfırlı elbiseleri ile Altıyol’dan başlattığı ahenkli yürüyüşünü Moda İlkokulu’na tamamlar, oradan tekrar Altıyol’a gelir ve bunu onlarca kez yapar. Neşelidir, bakımlıdır, gözlerinde hüzün, sesinde nezaket vardır ama kimse ona “deli” yakıştırması yapamaz. O Çayır Güzeli Adalet Hanımefendi’dir!
Tanıklıklara göre 1920’lerin sonunda doğan Adalet Hanım, 1975 yılında daha 40’lı yaşlarında olmasına rağmen olduğundan çok daha yaşlı gösterir. Yıllar boyunca nazikçe istediği 25 kuruş ile yaşayan Kadıköy’ün güzeli, asla büyük bir para yardımı kabul etmez. Eski püskü bir evde, komşularının getirdikleri ile yaşamını sürdürür.
25 KURUŞ İÇİN…
Adalet Hanım’a dair son bilgiyi aldığımız Kadıköylü Esra Arda, cici anneannesi Vartuk hanımın son dönemlerinde Çayır Güzeli’ne baktığını söylüyor: “Opera Sineması’nın karşısındaki Savaş Bebe’nin sahibi olan cici anneanneme gelir dert anlatırmış. Kocasının astsubay olduğunu söylermiş.”
Ancak Adalet Hanım’ın hikayesi ne yazık ki mutlu bir sonla bitmiyor. Vartuk hanım torununa, 1986 yılında, bir tavuk kümesinde Çayır Güzeli’nin tecavüze uğramış ölü bedenini bulduklarını söylüyor. Bunu yapanların, Adalet Hanım’ın 25 kuruşlardan oluşan o ünlü kesesindeki paraları çaldığını da ekliyor. Cenazesi Moda’da onu seven, yardımcı olanlar tarafından kaldırılıyor. Onun sonunu duyan ve bu bilgiyi bizim için üzüntüyle onaylayan bazı Kadıköylüler, bunun da bir rivayet olmasını umuyor.
Sokakla bütünleşmiş olan bu nazik, renkli ve “inadına aşık” Adalet hanım, yaşadığı onca acıya ve trajik hayatına rağmen; bugün birçok Kadıköylünün aklında hala kafasında taşıdığı çiçeklere sığdırdığı güzel dünyasıyla, renklerin hepsini bir arada tuttuğu kişiliği ile hatırlanıyor.