Rus sanatçıdan İstanbul'a veda sergisi

Rus-Gürcü asıllı göçmen sanatçı Darico Hasaya, ilk solo sergisini, 2 yıldır yaşadığı ancak yakında ayrılacağı İstanbul’da açacak.

24 Ocak 2024 - 20:11

Darico Hasaya, yarı Rus yarı Gürcü bir sanatçı. Rusya, Ukrayna'da savaş başlattığında İstanbul'da bir sanat projesi için bulunuyordu. Tarihi çok iyi hatırlıyor, 2 Şubat 2022 idi.  Ayın sonunda memleketine, Moskova'ya geri dönmeyi planlıyordu. Ancak, 24 Şubat'ta annesinden bir mesaj geldi; ‘Savaş başladı.’. Haberlere baktım ve o an –kendi deyişiyle- Rusya'nın en korkunç yolu seçtiğini fark etti ve orada yaşamaya devam edemeyeceğini anladı.  O gün bugündür, yani 2 yıla yakın bir süredir Üsküdar’da yaşıyor. Ancak zamanının çoğunu “benim ruhum eşim” dediği Kadıköy'de geçiriyor. Neredeyse her gün buraya geliyor, çalışmaya veya insanlarla buluşmaya. Şimdilerde de çok sevdiği semtinde bir sergi açmaya hazırlanıyor; Things I Left Behind (Geride Bıraktığım Şeyler). Yeldeğirmeni’ndeki uluslararası sanat mekanı arthereistanbul’da 28 Ocak’ta açılacak sergisini vesile ettik, Darico Hasaya ile pek çok konudan bahsettik.

  • Darico kendini nasıl tanımlar?

Bunu ciddi şekilde terapistimle konuşmam gerek. Şaka bir yana, zor bir soru... Şu anda, ben  Müslüman bir ülkedeki bir kadınım, bağımsız bir sanatçıyım, kendi seçimim sonucu bir göçmenim. Bu üçü, beni şekillendiren şeylere dair bir fikir verebilir. Aynı zamanda bir destekçiyim. Bir arkadaşım. Her ne yaparsam yapayım, etrafımdaki insanların mücadelesini hafifletmeye odaklanırım. Bu, beni çok iyi tanımlayan bir özellik.

  • Türkiye'ye göç etmeyi özellikle seçmediniz. Bu kararınızdan memnun musunuz?

Hayatın benim için yaptığı seçimle kutsandım... Savaşın başında İstanbul'a geldiğimde burada sadece birkaç kişiyi tanıyordum ve onlar da kısa süreli tanıdıklardı. Hepsi bana inanılmaz derecede yardım ettiler, destek oldular. Şehirdeki ilk ayımda maddi sıkıntı çektim. Beni pek tanımayan yeni Türk arkadaşlarım, evlerinde ücretsiz olarak yaşamama izin verdiler.

 Ayrıca, savaşın ilk aylarında küresel medyada Ruslara karşı bir tür olumsuz tutum vardı. Sanki bütün günahların suçlusu ve herkesin istemediği lanet bir milletmişiz gibi hissediyorduk. İstanbul'da da insanların bana karşı bu şekilde tepki göstereceğini sanıyordum. Ancak önyargılı bir davranışla hiç karşılaşmadım. Burada, yabancılara Rus olduğumu söylemekte rahatsızlık hissetmiyordum. Bunun, o zamanlar benim için ne kadar anlam taşıdığını hayal bile edemezsiniz. Türkiye’de yaşayan Rus göçmenlerinin çoğu sadece  birbirleriyle vakit geçirirken, ben yerel halkla takılıyor ve Türk arkadaş çevremi genişletiyordum. Sonunda bazıları gerçek ailem haline geldi. Savaş başladığında iyi bir yaşam şansını kaybettiğimi düşünmüştüm ama İstanbul beni yanılttı. Hayatımın ve sanat kariyerimin hiçbir yerde olmadığı kadar geliştiği yer oldu burası.

“ESKİ DERGİ AVLAYAN DELİ RUS…”

  • Rusya'dan Türkiye'ye olan yolculuğundaki duygu ve deneyimleriniz sanatınızı nasıl etkiledi?

Rusya’da sinema okumuştum. Savaş öncesi, Türkiye’ye gelmeden önce yardımcı yönetmen olarak Rus film endüstrisinde çalışan bir video sanatçısıydım. Her şey başladığında duygularımı sanat aracılığıyla ifade etmek istedim, ancak video üretmek benim için çok zordu. Bu yüzden kolaj yapmaya başladım. Rastgele Türk dergilerini alıp farklı resimleri kağıda yapıştırmak kolaydı. Çevremdeki insanları da bu eğlenceye katılmaya teşvik ettim. Böylece İstanbul'da kendim için yeni bir sanat ortamı yarattım. Şu an Kadıköy'ün kitapçılarında, beni eski Hayat dergilerini avlayan deli Rus olarak tanıyorlar…

  • Türkiye'deki sanat ortamı ve izleyiciyle çalışma deneyiminiz nasıl?

Harika Türk sanatçılarıyla tanışma ve arkadaşlık kurma şansım oldu. Onların sanatı beni çok etkiledi. Örneğin, ilk sanatçı arkadaşlarımdan biri Dilan Özdemir'di. Beni, özgür ruhlu sanatıyla dolu Levent'teki kişisel stüdyosuna davet etti ki bu beni derinden etkileyerek, kendi sanatımı yaratma konusunda bana daha fazla cesaret verdi. Güzel sinematograf Bora Dağal, benim için sanatsal fırsatlar ve işbirlikler sağladı. Hatta film fotoğrafçılığı projesi için ona model oldum. Benimle yaptığı analog fotoğraf çekiminden sonra birçok fotoğraf sanatçısı, kendi sanat projeleri için bana model olmamı önermeye başladı. İnanılmaz yetenekli ve özverili bir ressam olan Sanem Özdemir ile solo sergisinde tanıştım. Kendisi bana sergi düzenleme konusunda bana ipuçları verdi. Onun sayesinde İstanbul'da ilk uluslararası grup sergimizi düzenleme cesaretini buldum. Ayrıca kendisine de poz verdim, böylelikle iki büyük yağlı boya tablosunun bir parçası oldum. Türk aktör Alican Öztürk, Kadıköy’deki Duende Tiyatro'da yönettiğim tiyatro performansının bir parçası oldu. Türk sanatçılardan etkilendiğim çok şey var, saatlerce konuşabilirim bu konuda. Özetle şöyle diyeyim; İstanbul’daki sanat ortamı ve izleyicileri her zaman inanılmaz derecede dostça ve kabul ediciydi bana karşı. Türk arkadaşlarımın büyük güveni ve desteği, İstanbul'daki sanatsal gelişimim için çok önemliydi. Türkiye'de sergi küratörlüğü, kolaj sanatı, tiyatro performansı yönetmenliği, aktrislik, model olarak ilk deneyimlerimi yaşadım. Türk insanları ve yabancılar için sanat terapi beden pratiği olan Neshkola'yı da kurdum. Türkiye, sadece sanatımı değil  tüm hayatımı yeni bir yöne çevirdi…

(Darico Hasaya, Beyoğlu REM Art Space’de geçen Temmuz’da düzenlenen ‘Ev’ sergisinin küratörlüğünü yaptı)

  • “Rusya'da kendimi ifade etmeyi sınırlamak zorunda kaldım.” diyorsunuz. Putin yüzünden, sanırım. Türkiye'deki sanatsal özgürlüğü nasıl deneyimliyorsunuz?

Şu ana kadar hiçbir baskı hissetmedim. Ancak dini konular, LGBTİ+ hakları gibi  konuları yüksek sesle dile getirsem muhtemelen hissederdim. Ancak sanatsal ilgi alanım ev hissi, kayıp acısı, kişisel korkularım ve zihinsel konulara odaklandığı için, bu konularda sorunlar yaşamadım.

TÜRKLERE DERİN MİNNETTARLIK…

  • Türkiye’de bir Rus olmaktan rahatsız değil bilakis memnunsunuz anladığım kadarıyla.

Türk insanlarıyla ilişkilerim her zaman özel ve harika olmuştur. Çok şey için minnettarım. Size ilginç bir şeyden bahsedeyim; 2024 ilkbaharında İstanbul'da çekeceğim Türk/Rus uzun metrajlı film için bir senaryo hazırlıyorum. Bu kapsamda 20. yüzyılın başında, Türkiye’deki Rus göçmenlerine dair araştırma yapıyorum. İronik bir şekilde tarih tekerrür ediyor. 100 yıl önce de Rusya'dan Türkiye'ye büyük bir göç dalgası vardı Rus hükümetinin durumu yüzünden. O zamanlardaki Rus-Türk etkileşimi oldukça etkileyiciydi. İstanbul’da ilk tiyatroyu Ruslar açmış mesela. Rus kadınlar fotoğrafçılara, neredeyse çıplak poz vererek, e garson olarak çalışarak küçük bir feminist devrim yapıyorlarmış. Rus göçmenlerinin, çaresizlik anında kendilerine inanılmaz derecede nazik, sıcak ve hoşgörülü davranan Türk insanına derin teşekkür ettiği anılar var. 20. yüzyılın başındaki Rus göçmenlerinin, İstanbul'da 2 yıl süreyle barındıktan sonra Türklere yazdığı bir teşekkür mektubunu okudum. O mektuptaki sözler, benim şimdi Türk arkadaşlarıma daima yüksek sesle söylediğim şeyler. 100 yıl önce ve şimdi, derin bir minnettarlık içindeyiz.

  • Türkiye'nin ekonomik bir krizde olduğunu biliyorsunuz. Göçmen bir sanatçı olarak, sanatınızla burada geçim sağlayabiliyor musunuz?

2022'nin başındaki İstanbul ile şu andaki İstanbul ekonomik olarak bambaşka. Birkaç gün boyunca cebimde 200 lira ile yaşayabildiğim zamanları hatırlıyorum. Hayat burada her geçen gün absürd derecede pahalı hale geliyor. İstanbul’da yaşamak yerel halk için giderek zorlaşıyor. Benim şansım, İngiliz sterlini kazanıyor olmam. Bu nedenle enflasyon olsa bile kendimi az çok güvende hissediyorum. Ancak İstanbul topluluğunun bir parçası olduğumdan, dostlarımın yaşam standartlarının gün geçtikçe düşmesinden üzgünüm.

“TÜRKİYE, İKAMETİMİ UZATMADI”

  • Yakında İstanbul'u terk edip Londra'ya gidiyorsunuz. Neden burada kalmıyorsunuz?

Global Yetenek Vizesi UK için başvuruda bulunurken, İstanbul'da bu kadar yoğun bir yaşamım yoktu. Savaşın başlangıcıydı ve hayatımı iyi bir ülkede sürdürme şansımı deniyordum. Sonunda bu vizeyi almak bir yılımı aldı ve bu süre zarfında İstanbul'da harika bir hayatım oldu.  Londra'ya vize işlemi için kısa süreliğine gittiğimde İstanbul’dan ilk kez ayrılmış olduğum için deli gibi ağlıyordum. İstanbul'dan Londra'ya 2 haftalık bir seyahat için giden ve yol boyunca sürekli ağlayan ilk kişiydim herhalde! O zamandan bu yana neredeyse bir yıl geçti. İngiltere’ye taşınmayı sürekli erteledim. Ama şu anda buradan ayrılmak zorundayım çünkü Türkiye, ikametimi uzatmayı reddetti. Çok sayıda Rus için olduğu gibi,  özel bir nedeni yok. Bu yüzden Londra'ya taşınmak zorundayım. Ancak sanat projeleri için yılda birkaç kez İstanbul'a gelmeyi planlıyorum.

HEM GÜLMEK HEM AĞLAMAK

  • Bu ilk solo serginiz, aynı zamanda Türkiye'ye bir veda gibi. Nasıl hissediyorsunuz?

Aynı anda hem gülmek hem de ağlamak istiyorum… Savaşın başında iken, hayal bile edemeyeceğim bir yaşamı inşa ettiğim 2 yılın ardından burayı terk etmek zor. Solo sergi, İstanbul'daki yaşamımın parçalarını tek bir çatı altında toplama ve tüm güzel arkadaşlarımı bir araya getirme şansı.. Aynı zamanda benimle işbirliği yapan sanatçı arkadaşlarımın eserlerini de sergileyeceğim. Sergimizde Türkiye ve diğer ülkelerden sanatçılar olacak.

  • "Geride Bıraktığım Şeyler". Bu ismin ardındaki hikaye nedir?

arthereistanbul’un nazik görevlisi, sergi fikrini konuştuktan sonra, ismi ve açıklamayı e-posta yoluyla göndermemi istedi. O maili atarken, isim kendiliğinden doğdu.  İstanbul'da geçirdiğim günler boyunca yarattığım tüm eserleri sergileyeceğim. Onları Londra'ya götüremem, çoğunu satmayı planlıyorum. Ancak geride bıraktığım şey sadece "nesneler" değil. İki yıl burada yaşamak, bana hayal edebileceğimden fazlasını verdi. Düzinelerce dostum var. Boğaziçi'nin ve şehrin Avrupa tarafının yarısını gören bir manzaraya sahip olan evimizi, arkadaşlarım ve üç güzel kediyle paylaşıyoruz. Yemek yiyip içtiğim yerlerde bütün garsonları ve sahipleri tanıyorum. Her hafta bana yeni ilginç projeler önermek için yetenekli insanlar geliyor.

  •  "Sanatı terapi olarak kullanmaya başladım çünkü savaş nedeniyle yaşadığım acıyı hafifletmek istedim." demişsiniz bir röportajınızda. Sanat yaralarınızı iyileştirebildi mi?

Sanat, acıyı hafifletmeme yardımcı oldu. Ancak savaş devam ettiği sürece yaralar iyileşmeyecek. Rusya, gün geçtikçe kendi halkı ve diğer ülkeler için tehlikeli bir baskı makinesine dönüşüyor.

“KADIKÖY ÇOK ÖZEL”

  • Çok sevdiğiniz semtiniz Kadıköy’den de konuşalım. Sergi için neden burayı seçtiniz?

İstanbul'daki zamanımın çoğunu Kadıköy’de geçiriyorum. İnsanları görmek ve konuşmak, yürümek, yemek yemek için… Kadıköy benim kahkahalarımı ve gözyaşlarımı gördü. Benim için çok özel bir semt. O nedenle ilk solo sergimi burada açmam da çok doğal yani.

  •  Arthereistanbul’da farklı ülkelerden birçok sanatçı oluyor. Onlarla tanış mısınız?

Aslında Arthere'den pek sanatçıyla tanıştığım söylenemez. Ancak sergi hakkında konuşmak için oraya gittiğimde  Baraa Haddad'ın duvardaki işini fark ettim. O, harika bir Suriyeli fotoğrafçı ve belgesel sanatçısı. Temmuz 2023'te Rem Art mekanında, 11 ülkeden sanatçının katılımıyla düzenlediğimiz EV adlı uluslararası sergimizde yer almıştı kendisi. .

  • Kadıköy'ün sanat ortamına ne kadar aşinasınız?

Burası inanılmaz derecede sanatsal canlılığı olan bir muhit. Özgür, cesur ve –kelimenin tam anlamıyla- deli… Bir sürü kişisel sanat stüdyosu var ve her biri hazine gibi sanat eserleriyle dolu. Kendi projemle Kadıköy’ün sanat mozaiğinin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.

  • Epey konuştuk. Eklemek istediğiniz bir şey kaldı mı?

Evet, sizleri, okurlarınızı, sergime tekrar davet etmek isterim. Sadece sanatım için değil, aynı zamanda orada tanışabileceğiniz harika insanlar için. Hem Türkler hem de yabancılar olacak. Size arkadaşlıklar ve güzel bağlantılar kurma sözü veriyorum. Yetenekli ve güzel insanları bir araya getirme gibi küçük bir süper gücüm var. Lütfen siz de katılın…

 

 

 


ARŞİV