Caner Cangül’ün yönettiği, Ahmet Erdem Şentürk’ün tasarladığı “Kültür Envanteri” projesiyle, kültür varlığı tanımına dahil olabilecek her türlü öğe araştırılıyor ve envanteri çıkarılıyor. Projenin amacı kültür varlıkları ile ilgili güvenilir, güncel bir bilgi kaynağı sunmak ve kültürel zenginliği daha görünür hale getirmek. 2019 yılında temelleri atılan bu proje sayesinde şu an binlerce yapının detaylı bilgilerine ulaşmak mümkün. Ahmet Erdem Şentürk ve İnan Kenan Olgar ile hem projeyi hem de Kadıköy’ün kültür varlıklarını konuştuk.
Ahmet Erdem Şentürk
Kültür Envanteri projenizden bahseder misiniz? Nasıl ortaya çıktı?
Ahmet Erdem Şentürk: Projenin şu anki biçimini, Caner Cangül ile birlikte becerilerimizi, birikimimizi bir araya getirerek ortaya çıkardık. Yaklaşık Aralık 2019’dan bu yana üzerinde çalışıyoruz. Kısa bir zaman gibi görünse de elbette tanışıklığımızın öncesinde de Kültür Envanteri’nin temellerini atacak bireysel çalışmalarımız vardı. Caner, bir fotoğrafçı ve gezgin kimliği ile, başta İstanbul olmak üzere, binlerce kültür varlığının yalnızca fotoğraflarını çekmekle kalmıyor, aynı zamanda bu varlıkların harita üzerinde konumlarını da çok keskin bir şekilde işaretleyip belgeliyordu.
Ben ise kendi alanım ile alakalı olarak, dijital haritalar, arşiv ara yüzleri ve dijital beşeri bilimler alanlarına yoğunlaşmış bir tasarımcı olarak anatolianscripts.com adında eski yazı sistemlerini konu alan bir arşiv platformu üzerinde çalışıyordum. Bu platforma Kültür Envanteri’nin küçük kardeşi diyebiliriz. Burada kazandığım teknik beceri ile cesaret toplayarak daha geniş çaplı bir arşivin mümkün olabileceğini gördüm. Sosyal medya üzerinde zaten Caner’i takip ediyordum. O sıralar tanıştık ve o günden bu yana, pandemi dönemi evlere kapanmanın da etkisiyle, vaktimizin çoğunu Kültür Envanteri projesine ayırdık ve böylece temellerini atmış olduk.
Temel amacınız neydi?
Bu işe girişirken Caner ile benzer amaçlarımız vardı. Her ikimiz de bu kadar zengin bir kültürel mirasla iç içe yaşayan bir toplum olarak, bu alanda yapılan envanter çalışmalarını çok dağınık ve yetersiz buluyorduk. Var olan kültür varlıkları ile ilgili benzer çalışmalar ya dar bölgeyi kapsıyor, ya birbirinden kopuk ve habersiz, ya yeterince sık güncellenmiyor veya dışarıdan katılıma veya bildirime imkan vermiyordu. Bizim Kültür Envanteri projesinde amacımız, hem tüm Türkiye, Anadolu, Balkanlar, Ortadoğu ve hatta Türk kültürü ile ilişkili tüm coğrafyayı bütüncül bir şekilde ele alacak, hem de katılımcı bir anlayışla, gönüllü editörlerin veya kullanıcıların çabalarıyla zenginleşecek bir envanter platformu inşa etmekti. Kısacası amacımız, zamanın ruhuna uygun bir şekilde, ortak hafızamızı, insanlığın ortak mirasını, ortaklaşa bir çaba ile görünür hale getirmek diyebilirim.
Rasim Paşa Camii
20 BİNİN ÜZERİNDE YAPI LİSTELENDİ
Şu ana kadar neler yaptınız, çalışmanız ne aşamada?
Ahmet Erdem Şentürk: İlk yaptığımız iş, Caner’in belgelediği 8 bin civarında kültür varlığının harita konumlarını yeni sistemimize aktarmak ve ihtiyaç duyabileceğimiz taksonomi başlıklarını belirlemek oldu. Ayrıca arşivlerde bulunan fotoğrafları ve vikipedi makalelerini, ilgili kültür varlıkları ile eşleştirdik böylece temel bir içerik elde etmiş olduk. Ardından içerik zenginleştikçe amacımız da daha görünür hale geldi ve bu aşamada, açık çağrı yaparak “Kültür Elçileri” adını verdiğimiz bir editör grubu oluşturduk.
Londra Çınarı- Moda
Kaç kayıt var şu anda haritada?
Ahmet Erdem Şentürk: An itibari ile 22 bin 354 kültür varlığı yayında. Web sitesi aslında sürekli bir güncelleme halinde. Arayüz tasarımında yakın zamanda bir değişiklik yaptık. İçeriğimizde, olgunluğa erişen bazı başlıkları ana sayfada ön plana çıkararak sitenin kullanımı ile ilgili daha çok fikir vermek ve yeni ziyaretçiler için bir başlangıç noktası olsun istedik.
KATKIYA AÇIK
Biraz önce “Kültür Elçileri” adlı oluşumdan da bahsettiniz. Katkıda bulunmak isteyenlere de kapınız açık, o süreç nasıl ilerliyor?
Ahmet Erdem Şentürk: En önem verdiğimiz konulardan biri her zaman katkılara açık olmak. Kültür Envanteri’ne katkıda bulunmanın birkaç yolu var. Bunlardan ilki, her kültür varlığı sayfasının altında bulunan “Hata bildir veya katkıda bulun” bağlantısına tıklayarak e-posta yoluyla bildirimde bulunmak. Editör ekibine dahil olarak aktif biçimde katkıda bulunmak isteyenler ise bize bir e-posta atarak, kendilerini tanıtıyorlar, bir nevi kısa bir motivasyon metni istiyoruz. İyi niyetlerinden kuşku duymadığımız tüm başvuruları kabul ediyoruz. Bunun yanında twitter’da @envanteratlasi ile etiketleyerek de bildirim yapılabilir.
Fredericilerin Evi / Sarı Köşk- Moda
Katkıların doğruluğunu nasıl teyit ediyorsunuz?
Ahmet Erdem Şentürk: Genel olarak içeriğimizin doğruluğunu yine editörlerimiz kendi içinde denetliyor. Kendi kendimizi denetleyen bir yapımız var. Ekibimiz, çok çeşitli ilgi alanlarına sahip, çok farklı uzmanlıklara sahip editörlerden oluşuyor. Elbette tamamen kusursuz doğru bilgi içerdiğini iddia edemem ama özellikle harita üzerindeki konumları konusunda eşi benzeri olmayan bir doğruluğa sahip olduğumuzu söylesem umarım çok abartılı sayılmaz. Harita üzerinde bir noktayı teyit etme konusunda becerilerimizi epey ilerlettik bu süreçte. Teyit konusunda en önemli özelliğimiz her daim hata bildirimine cevap veriyor olmak. Doğrusunu bilen, kaynakları ile birlikte bildirim yaptığı takdirde, inceliyor ve işleme alıyoruz. Gün geçtikçe hatalardan arınarak daha tutarlı bilgi sunduğumuza inanıyorum. Elbette bu aşamada akademik çevreden gelen desteğe özellikle ihtiyaç duyuyor ve önemsiyoruz.
İnan Kenan Olgar
“KORUMA BİLİNCİ YÜKSEK”
Kadıköy’den de çokça yapıyı listelediniz. Kadıköy özelinde neler söyleyebilirsiniz?
İnan Kenan Olgar: Evet, Kadıköy’de birçok yapıyı listeleyip fotoğrafladık. Kadıköy kültürel mirası koruma bilincinin yüksek olduğu bir ilçe. Her ne kadar Fatih ve Beyoğlu ile kıyaslandığında sayıca daha az kültür varlığı bulunmuş olsa da Kadıköylülerin duyarlılığı ve kültüre tarihe olan ilgisi buradaki değerlerin genellikle ön plana çıkmasını, bilinmesini, korunmasını ve yapıya zarar vermeyecek şekilde kullanılmasını sağlıyor.
Bunun yanında Kadıköy çok kültürlü ve çok dönemli mirasın bir parçası olarak İstanbul’da değerli bir bölge. İlçede tarihi camilerin ve çok sayıdaki tarihi çeşmenin yanında, tarihi kiliseler, ayazmalar, gayrimüslim toplumun mirası olan Yeldeğirmeni’nin tarihi apartmanları da önemli bir yer tutuyor. Son yıllarda gezme, yeme-içme kültürünün de canlanmasıyla Kadıköy’ün köklü tarihi mekânlarına da ilgi arttı. Özellikle eski pastaneler ve lokantalar Kadıköy Çarşı, Moda ve çevresinin kültürel dokusunun vazgeçilmez birer parçası, mutlaka ziyaret edilen kültür durakları haline geldi.
Göztepe Su Terazisi
Fatih ve Beyoğlu ile kıyaslandığında Kadıköy’ün biraz geride olduğunu söylediniz. Ancak Kadıköy’ün de çok katmanlı bir varlık yapısına sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ne dersiniz?
İnan Kenan Olgar: Evet, Kadıköy genelinde düşündüğümüzde tüm tarihi katmanları görüyoruz. Bu da çok değerli bir olgu. Genel bir kontrast oluşturmaktan ziyade bu çok kültürlü yapı içerisinde bu farklılıklar da güzel bir uyuma dönüşmüş durumda. Örneğin Osmanlı döneminden kalmış çeşmelerin, sıra evlerin ve köşklerin yanında modern mirasımıza ait Melih Koray’ın bir apartmanını görebiliyorsunuz. Ya da 19. yüzyıl Avrupa mimarisine sahip apartmanların yakınında Osmanlı’nın ahşap evleri, onların yakınlarında da Haydarpaşa kazısında ortaya çıkarılan Helenistik/Roma kalıntıları tarihin her dönemine ışık tutan, her dönemi yansıtan örnekleriyle güzel bir peyzaj ve araştırma-çalışma alanı oluşturuyor. Bu yüzden de son yıllarda Kadıköy özelinde de birçok araştırma yapılıyor, yerel tarihe ilgi de bu çalışmaları hızlandırmış görünüyor.
“İLÇENİN EN SON MİRASI”
Kadıköy denince akıllara ilk olarak Moda ve son dönemlerde popüler olan Yeldeğirmeni geliyor. Ancak Kadıköy’de görünmesi gereken onlarca yapı var. Kıyıda köşede kalan bu yapılardan bazılarını konuşabilir miyiz?
İnan Kenan Olgar: Kadıköy’de her ne kadar kültüre ve tarihi geçmişe ilgi ve değer verilse de bu ilgi bazen popüler bilgilerin ötesine geçemiyor. Bu bağlamda Kadıköy’ü sadece çarşı ve Moda’dan ibaret görmemek lazım. Hasanpaşa’daki eski ahşap evler de Kadıköy özelinde yoğun bir kültürel peyzaj alanı ve görselini oluşturuyor. Kalan son evlerin de mutlaka restorasyona alınması, hikayelerinin ve geçmişlerinin araştırılıp ortaya çıkarılması ilçenin ve semtin kültürüne müthiş bir katkı sağlayacaktır. Gazhane’nin de faaliyete geçmesiyle bu ahşap evler ve çevresi yeni bir sürdürülebilir kültür sanat alanına dönüştürülmelidir.
Yapı özeline bakarsak Bostancı’daki Manastır binası, Tamara Köşkü, Söğütlüçeşme Hamamı, harap durumda olan Lorando Mâlikanesi çok bilinmeyen, yıpranmış ve ilgi isteyen yapılar. Aslında Kadıköy’ü çok daha iyi anlayabilmek için Erenköy, Feneryolu, Acıbadem ve Göztepe gibi semtlere giderek buradaki köşkleri görmek, bu köşklerle ilgili bilgi edinmek gerekiyor. Yine köşklerle ilgili bilgi eksikliğimiz var. Köşklerle ilgili bilgi kartları hazırlanıp binanın dışına yerleştirilmelidir ki gezenler ve halk hikayelerini ve geçmişlerini öğrenebilsinler.
Tarihi Hamam, Fenerbahçe
1950’li, 60’lı ve 70’li yıllarda Kadıköy’de inşa edilen apartmanlar da modern mimarlığın önemli örneklerinden.
İnan Kenan Olgar: Evet, nitelikli fakat artık dayanıklılığını büyük ölçüde yitirmiş olan modern apartmanlarda bulunan özgün sanat eseri seramik ve mozaik panolar da fark ediliyor, birçok mimar ve sivil kültür gönüllüsü Kadıköylüler tarafından fotoğraflanıyor. Bu apartmanlar bir bir yıkılırken İlgi Adalan, Kenan Kızıl, Yalçın Tokay, Erdinç Bakla ve Ercüment Kalmık gibi cumhuriyetin değerli sanatçılarının eserleri binadan mutlaka sökülmeli ve yeni yapılan binaya tekrar yerleştirilmeli. Binanın yıkılması mecburi ise en azından bunu yapabiliriz diye düşünüyorum. Dolayısıyla 70’li yıllara kadar olan modern mimarlık mirasımızın da korunması Kadıköy için önem arz ediyor. Zira bu miras, ilçenin mimari ve kültürel kimliğini oluşturan en son mirastır.
“DAHA ÇOK ARAŞTIRMALIYIZ”
İnan Bey Kadıköylülerin kültür varlıklarının korunması konusunda bilinçli olduğunu söyledi. Daha genel konuşursak, bu konuda toplumsal bilinç ne düzeyde?
Ahmet Erdem Şentürk: Kültür varlıklarına karşı bilinçsiz bir toplumuz diyemem. Çok katmanlı bir kültür zenginliği ile iç içe yaşıyoruz. Elbette kaçınılmaz olarak, bir ilgi var bu konuda. Bence nasıl bir yerde yaşadığımızın toplum olarak farkındayız. Fakat bu ilginin karşılıksız kaldığını düşünüyorum. Burada sözünü etmek istediğim durum kültür varlıklarına karşı olan bu ilgi ve meraka yeterince iyi cevap verilememesi, yeterince tatmin edilememesi. Merak duygusunu araştırma duygusuna çevirmek bu bilinci doğurur. Burada bir eksik var ve yapmaya çalıştığımız işin bir parçası da bilgiye erişim ihtiyacına cevap vermek. Sadece müze vitrini seyreden pasif izleyiciliğin ötesinde araştırmacılığa teşvik etmek.
Aya Ekaterini Şapeli - Moda
Bu anlamda bir farkındalık oluşturduğunuzu düşünüyor musunuz?
Ahmet Erdem Şentürk: Bugüne kadar bir bilinç oluşturmuş isek de bunu ölçme imkanımız olmadı. Bizler elimizde geniş imkanları olmayan bir topluluğuz. Fakat buna rağmen bilinç oluşturma konusunda çok ciddi potansiyel taşıdığımızı düşünüyorum. Elimizdeki imkanlar dahilinde yapabildiğimiz, çevremizdeki kültür varlıklarını dijital ortamda daha görünür hale getirmek. Bu bilgileri erişilebilir, harita üzerinde görüntülenebilir, filtrelenebilir bir şekilde tasnif edip arşivlemek. Böylece hem eğitim-araştırma, hem de gezi amaçlı kullanılabilir bir araç elde etmiş olduk. Mesela bir yerde gezerken eski bir çeşme görürseniz, Kültür Envanteri sayesinde, kimin yaptırdığını, hangi yüzyıla ait olduğunu, veya kitabesinin tercümesine cep telefonunuzdan ulaşabilirsiniz.
Bir antik kent gezerken veya bir harabe gördüğünüzde, artık buna yalnızca bir yıkıntı taş gözüyle bakmayacaksınız. Hangi döneme, hangi medeniyete ait olduğunu veya işlevini öğrenebilirsiniz. Bulunduğu bölge ile ilişkisini görebilir, benzer varlıklar ile bağlantılar kurabilir, yeni bilgiler keşfedebilirsiniz. Bunun yanında insanlar çevresinde ne tür kültür varlıkları ile iç içe yaşadığının farkında vardığında, bu varlıklar hakkında daha derinlemesine bilgi sahibi olduğunda, çevresine daha farklı bir gözle bakacağını ve bu varlıkları daha çok sahipleneceğini ve sorumluluk duygusu taşıyacağını düşünüyoruz. İşte bu yüzden sloganımızı en başta şöyle belirlemiştik: “Bilirsek, koruruz.”
Dr. Albert Benazio Evi- Rasimpaşa Mahallesi
“NEYİ KAYBETTİĞİMİZİ BİLMELİYİZ”
Kültür varlıklarının yeterli ölçüde korunduğunu söylemek mümkün mü?
Ahmet Erdem Şentürk: Kültür varlıklarının korunması çok yönlü geniş bir konu. Neye karşı koruyoruz? Eğer doğa şartlarına ve zamana karşı koruyorsak, bu öncelik ve bütçe meselesi. Bu öncelikleri belirlerken elbette ekonomik yönünden ayrı düşünmemiz mümkün değil. Her ne kadar sık sık tartışmalı restorasyon-koruma örneklerine tanık oluyorsak da Türkiye’nin bu konuda çok da kötü bir noktada olmadığını düşünüyorum.
Ama ne yazık ki koruma konusunda öncelik kriteri “Turistik anlamda değer taşıması” olduğu vakit, bunun dışında kalan, kıyıda köşedeki kültür varlıklarının, inşaat faaliyetlerine, vandalizme veya kaçakçılığa maruz kalarak yok olduğunu görüyoruz. Beni en çok üzen bu.
Korunması için neler yapılmalı?
Kimi durumlarda üzerine yeterince araştırma yapılmamış varlıklar yok oluyor. Yani neyi kaybettiğimizi dahi bilemeyeceğiz. Yani kötü restorasyondan daha öncelikli bir durum varsa o da henüz yeterince araştırılmamış kültür varlıklarına, definecilerden önce ulaşmak ve koruma önlemleri almaktır. Bu sebeple koruma konusunda aciliyetin defineciliğe karşı önlemler olması gerektiğini düşünüyorum. Kısa vadede her kültür varlığının başına bir kamera takalım gibi somut bir öneride bulunamıyorum. Yapılacak çok şey var ama ilk adım olarak bu konu ile ilgili daha çok yazılıp çizilmesi, uzmanların STK’ların bir araya gelmesi, tartışma ve fikir ortamının oluşması gerekiyor.
Kültür Envanteri'ni incemek için burayı ziyaret edebilirsiniz.