Apple’ın Türkiye ve İstanbul’daki üçüncü mağazası Bağdat Caddesi’nde açıldı. Apple Bağdat Caddesi, İstanbul’a özel bir “Today at Apple” programı ve Artırılmış Gerçeklik sergisi ile hizmete girdi. “Speaking Vessel” adlı AR sergisi 22 Ekim’de Bağdat Caddesi mağaza açılışı ile birlikte başladı ve şubat ayına kadar devam edecek. Sergiyi gezmek isteyenler mağazada çalışan kreatif ekipten ipad ve kulaklık ödünç alarak sergiyi deneyimleyebiliyorlar. Dileyenler aynı zamanda LiDAR tarayıcısına sahip iPad Pro ve iPhone modelleriyle “Speaking Vessel” uygulamasını indirerek bulunduğu her yerden sergiyi deneyimleyebiliyor.
Apple’ın uluslararası yaratıcı ekibi tarafından Apple sanatçısı olarak seçilen Kadıköylü Oğuz Öner, projeye olan katkılarını ve serginin detaylarını gazetemize anlattı.
“SES DOKUYUCUYUM”
Öner, “Sanat - tasarım ekseninde, işitsel ve psikocoğrafi projeler üzerinde çalışıyorum ve son yıllarda kendimi ‘ses dokuyucu’ olarak tanımlıyorum. İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde işitsel peyzaj alanında tamamladığım doktora çalışmamın devamında kent-ses-algı ilişkisi üzerine projeler yürütüyorum. Gerçekleştirdiğim ses yürüyüşleri aracılığıyla Kadıköy'ün dönüşmekte olan ses algı haritasını çıkarıyorum. Aynı zamanda Koç Üniversitesi’nde kültür-sanat etkinlikleri koordinatörlüğü görevini sürdürüyor, Nu Park müzik grubu ve solo çalışmalarımla müzik ve ses tasarımı işlerine yurtdışında ve Türkiye’de devam ediyorum” dedi.
Öner, Bağdat Caddesi’ndeki Apple mağazasında gerçekleşen sergi hakkında şu bilgileri verdi: “New York’tan sanatçı rezidansıyla geçici olarak ülkemize gelen sanatçılar Tin&Ed yani Tin Nguyen ve Edward Cutting ile birlikte, Bağdat Caddesi’ndeki Apple mağazasının açılışını kutlamak için artırılmış gerçeklik ile desteklenen bir deneyim sunduk. Tin&Ed, fiziksel ve dijital alandaki sınırları ortadan kaldıran deneyimsel tasarımlarıyla katılımcı performanslar sunuyor. Bugüne kadar Sidney’den Şangay’a, New York’tan Copenhag’a kadar farklı şehirlerde sergi ve performanslar gerçekleştiren ikiliye bu iş için ben de katıldım ve birlikte Apple’ın Bağdat Caddesi’ndeki mağazasına özel bir iş ürettik. Atölye İstanbul işbirliğiyle tasarlanan Apple’ın katılımcı kreatif sanat etkinlikleri, Today at Apple - Perspektif İstanbul programına katılan tüm sanatçılardan ilhamla oluşturulan tarihi vazolar, geçmişe ait bir kültürü bugünün teknolojisiyle birleştiriyor.”
“MEKANLARIN SESLERİNİ KAYDETTİM”
Daha önceden Apple’ın uluslararası yaratıcı ekibi tarafından Apple sanatçısı olarak seçilen Öner, “Kentsel alanda müzik yürüyüşleri organize etmek üzere bir atölye çalışması kurgulamıştım. Bu kapsamda katılımcılarla birlikte Bağdat Caddesi ve etrafında belirlediğimiz bir rotada sessiz yürüyüşler yaparak mekânların seslerini kaydettik ve bu seslerle birlikte müzik kompozisyonları yarattık. Bu çalışmaya hazırlanırken Londra ve Dubai’deki Apple ekibi beni açılışa yönelik tasarlanan artırılmış gerçeklik projesinin sanatçıları Tin&Ed ile tanıştırdı. Ardından hızla, bu projeye ses elementinin nasıl entegre edilebileceğini konuştuk ve çalışmalara başladık” dedi ve şöyle devam etti: “Çalışma, Today at Apple / Perspektif İstanbul kapsamına alınan seçilmiş sanatçıların her birini temsil edecek artırılmış gerçeklik teknolojisine sahip ebru vazoları içeriyordu. Her sanatçıya İstanbul ile ilişkili hatıralarına ve tahayyülerine gönderme yapan, kentteki geçmiş, gelecek ve şimdiki durumlarına ve arzularına ilişkin sorular soruldu ve yanıtlarını resmetmeleri istendi. Her bir vazo tasarımı, sanatçıların anket cevaplarını resimsel olarak içeriyor. Aynı zamanda her sanatçının yüzünün profil silüetine göre tasarlanmış şekillere sahip; dolayısıyla her biri özgün birer vazo.”
“DİNLEYİCİYİ SARMALAMAK İSTEDİM”
Eserin, dinleyiciyi içine çeken bir yönü olduğunu vurgulayan Öner, “Sanat eserinin hangi dokuda olduğu, o dokunun yaratacağı işitsel his, tarihsel geçmiş, sesi oluşturmada ve enstrümanları belirlememde yol gösterici oluyor. Ebru sanatının sufizmle de bağlantısı bulunuyor. Tarihsel geçmişine bakarsak bu sanat, bölgemizde sufizimden izler taşıyor. Dolayısıyla bu işin meditatif bir yansıması da var. Bu sesleri oluştururken aynı zamanda bu meditatif duyguya, ebru sanatının içinde barındırdığı akışkanlığa odaklanarak enstrümanları seçtim ve sesleri oluşturdum. Dinleyiciyi içine çekecek ve onu sarmalayacak çalışmalar gerçekleştirdim. Bu özel eser için ürettiğim sesler ve besteler çoğunlukla organik ve enstrümantal olup, Lir, Santur, Mey, Ney, Ud ve Türk Perküsyon enstrümanları gibi tarihi enstrümanlardan modüle edildi. İstanbul’dan konuşma sesleri, ses dokuları ve ses kayıtları da bestelerin birer parçası. Renkli, tarihi ve çok boyutlu/çok katmanlı sanat eserlerinin benzersiz ilhamıyla tüm dokuları ve kayıtları elektro-akustik bir ortamda vazolara özel şekilde ‘ördüm’ ve sanatçılara ve vazolara özel tasarımlar ortaya çıkardım” şeklinde konuştu.
Sergiyi deneyimleyenlerden olumlu yorumlar aldıklarını aktaran Öner, “Görenler, duyanlar, deneyimleyenler sergiden çok memnun kalıyorlar. Vazoların altlarında bulunan kaide ve sehpalara veya vazoların kendilerine fiziksel olarak zarar vermemek için dokunmamaya çalışıyorlar. Mekânı saran sesler eşliğinde gerçekten fiziksel anlamda mekâna yerleştirilmiş heykellermiş gibi hissettiklerini söylüyorlar. Sergi; günümüzün mekânsal gerçeklik sorgulamasını heyecanlı, eğlenceli ve interaktif biçimde yaşatıyor” dedi.