Bugünlerde Kadıköy’de ilginç denilebilecek bir sergi var. Zira normalde şehrin duvarlarını sanat mekanı eyleyen sokak sanatçıları bu kez bir galeride buluştu. Chek Sparow, Cins, Mr. Hure, Mre, Murys, Rash, Reach Geblo ve Somon mahlaslarıyla bilinen sekiz özgün sokak sanatçısı, işlerini Kalamış’taki 8artı1 Galeri’de sergiliyor. “Urban Tales” (Şehir Hikayeleri) sergisi, sokak sanatının izlerini iç mekâna taşıyarak, geçicilikten kalıcılığa doğru uzanan bir dönüşümün altını çiziyor. Küratörlüğünü İrem Güler ve Koray Arman’ın birlikte gerçekleştirdiği serginin açılışı 7 Eylül’de yapıldı. Sergi, 22 Eylül’e dek ( Pazartesi günleri hariç her gün 12.00-19.00 saatleri arasında) görülebilir.
Sergiyi, İrem Güler’e sorduk.
Koç Üniversitesi’nde arkeoloji ve sanat tarihi okudum, Yeditepe Üniversitesi Reklam Tasarım ve İletişim mezunuyum. Uzun yıllar ajans ve marka tarafında çalıştım. Kendi dijital pazarlama ajansım var. Bu alanda kadın girişimcilerle çalışıyorum. 2004 yılından beri merak, keşfetme ve tanık olma duygusuyla sokak sanatını fotoğraflıyorum. 2011 yılından beri de suckmywalls ismiyle, kendi arşivimi sosyal medya kanalları üzerinden paylaşıyorum. Bu zamana kadar sanatçıların legal ve illegal işlerini canlı olarak fotoğraflayabilme şansı da yakaladım. Benim için yaşadığım sürece devam edecek bir tutku diyebilirim.
Uzun süredir farklı sanatçı arkadaşlarla da konuştuğumuz, hayata geçirmek istediğimiz bir projenin ilk adımı oldu aslında. Beraber olmanın, sokağın, aklımızdakilerin bir yansıması oldu. Dahil olan sanatçı arkadaşlarla da, bu sergide ismini görmediğimiz ama alanda aktif boyayan diğer arkadaşlarla da bir araya geldiğimizde neler yapalım diye konuşuyoruz. 8+1 galeri sahibi Koray Arman’la da tanışıklığımız 2020 yılında yine sokak sanatına olan ortak ilgimiz sayesinde oldu. Beraber bir şeyler yapma hevesimiz tanıştığımız güne kadar gidiyor.
Urban Tales’ın ortaya çıkışı için sokağın hikayesini anlatmak istediğimiz, kolektif bir ruh diyebiliriz. Sanatçı arkadaşlarımız ve eserleri mevcut, Koray galerinin imkanlarını sundu, ben de eserlerin küratoryel çizgisini oluşturma ve sanatçıları bir araya getirebilme rolünü üstlendim. Hep birlikte güzel bir çabanın ürünü oldu.
Sanatçılar alfabetik sırayla: Chek Sparow, Cins, Mr. Hure, Mre, Murys, Rash, Reach Geblo ve Somon. Sergideki tüm katılımcı sanatçılar erkek. Sayıca çok daha az olsa da güçlü kadın sanatçılar da var sokakta.
Değişen zamanla beraber burada da kültür etkilendi diyebiliriz. (sosyal medya) Sokaktaki sanatçıların bir kısmı aslında akademi mezunu; resim, heykel grafik tasarım eğitimleri almış, sanat alanıyla içli dışlı olan isimler. Elbette sokağı yalnızca kendini ifade etme alanı olarak kullanan, yüzünü, ismini saklayan, sokağı deneyimleyerek tatmış, akademik bir geçmişe sahip olmayan sanatçılar da mevcut. Yüzünü göstermeyi artık bir tercih meselesi gibi düşünebiliriz. Sergideki isimlerin birkaçı markalarla da çalışan, kendi işlerinde de kimi zaman yüzünü gösteren sanatçılar. Ancak açılışa gelmeyen, koleksiyonerler ile bizim temasta olmamızı isteyen isimler de var. Burada beraber sokakta olmuş olmamızın, tanışıklığımızın güveni büyük önem taşıyor.
“BİRLİKTELİĞİN ALTINI ÇİZMEK...”
Birlikteliğin altını çizmek çok önemliydi aslında. Afişimizde de bunu ön plana çıkarmak istedik. Avrupa ve Anadolu yakasının harmonisini vurgulayarak, İstanbul’un her noktasındaki hikayelere ses vermek istedik. Amacımız bu serüvenin farklı isimlerle de devam etmesi, hikayelerin yankılanması.
13 tuval, 1 heykel, 1’de seramik eser bulunuyor. Aynı zamanda erişilebilir sanat köşemizde sanatçıların serigrafi ve dijital baskılarına da ulaşabilmek mümkün.
Kimi işler serginin temasına özel olarak bu sergi için yapıldı, kimileri ise sanatçıların önceki üretimleri. Duvardaki bir işin aktarımı yok. Her sanatçının çizgisi, renk paleti ve stili oldukça özgün. Sokaktaki eserlerini iyi takip eden bir göz, galeriden içeri girdiği anda isimlerine bakmadan hangisi kimin imzasını taşıyor hemen ayırt edebilir.
Sokağa iş yapan sanatçılar aynı zamanda farklı mecralarda üretim yapan sanatçılar. Hepsi için ortak söyleyebileceğim şey yaratma, üretme duygusuyla var olan isimler. Beni bu süreçte heyecanlandıran birkaç motivasyon var aslında. İlk olarak sokak sanatı doğası itibariyle geçici ve mekanıyla bütünleşen bir biçimde var oluyor. Bu geçiciliği aşarak ruhu ve çizgisi sokaktan beslenen eserlerin daha uzun süre ve farklı bir bağlamda değerlendirilmesine olanak sağlamak istedik. Bir diğeri de sokaktaki sanatın toplumla olan etkileşimini, ulaştığı kitlesini derinleştirmek. Bu tür sergiler, sanatçılar ile sanatseverler arasında daha güçlü bir diyalog ve etkileşim yaratabiliyor diye düşünüyorum.
Sokak kültürü dışarıdan bakıldığında çok anlaşılabilecek bir şey değil bana sorarsanız. Dahil olmanız, paylaşmanız, karşılık beklememeniz, saygı çerçevesini iyi çizmeniz, kimi zaman kendinizi korumayı da öğrenmeniz gereken bir alan. Bu kültürü korumaya çalışarak bir seçki oluşturduk açıkçası. Çok düşündük Koray’la beraber, aynı zamanda galeriyi ve onun ulaştığı kitleyi de ele almamız gerekti. 8+1 galeri, mesai saatleri bittiğinde de konumu ve camekan tasarımı itibariyle sokakta yaşamaya devam eden bir alan. Bunu da göz önüne aldık. Çoklu bir denklem, keyifli bir puzzle oldu bizim için.
“BELLEKLERDE KALSIN DİYE...”
Aslında sokak sanatı için değil, sokakta eserleri olan sanatçılar için bir anlam ifade ediyor olabilir. Sokağın ruhu her zaman özgürdür, bizleri dinlemez. Kendi yazılı olmayan kuralları vardır. Ancak kamusal alanlar üzerine yapılan eserler zamanla silinir veya değişir. Urban Tales, sanatçıların eserlerinin ve yaratıcı vizyonlarının uzun süreli bir bellekte yer edinmesini amaçlıyor.
Sergi süresince düzenleyeceğimiz paneller, söyleşiler ve sokak sanatı turları ile sokak sanatı kültürüyle doğrudan etkileşim kurma fırsatı sunuyoruz. Bu etkinliklerde eserlerinin arka planındaki hikayeleri, yaratım süreçlerini ve ilham kaynaklarını paylaşarak ziyaretçilere derinlemesine bir anlayış kazandırmayı amaçlıyoruz.
Bu metni bireysel paylaşmak için kullanmıştım aslında sergi metnini geçirmeden önce. 2004 yılından beri sokaklardaki sanatı fotoğraflıyorum, 2017 yılından beri de sokaklardaki sanatçıların legal ve illegal işlerinde video/fotoğraf çekerek dahil oldum. Bu süreç içinde çok güzel tanışıklıklarımız, arkadaşlıklarımız, dostluklarımız oldu. Birlikte bir çok etkinlik yapma fırsatı yakaladık. Uzun zamandır konuştuğumuz nasıl yaparız dediğimiz şeylerden biriydi bu sergi. Benim ilk küratoryel deneyimim ve sanatçıların hepsi çok destek oldular. Anlık bir hevesle hızlıca yapalım demedik, derinlemesine düşündük, kolektif bir ruh ile bir araya geldik. Adımlarımız sağlam ve daha devamı gelecek. Bunu belirtmek istemiştim.
Rakun’un izleri her zaman bu alana gönlünü vermişler ve arkadaşları tarafından yaşatılacak, buna hiç şüphem yok. Yan yana geldiğimizde de bunu yapıyoruz çünkü, ismini anıyoruz, eserlerini hatırlıyoruz, anılarımızı paylaşıyoruz. İsimler böyle ölümsüzleşebilir zaten diye düşünüyorum. Biz de Urban Tales’da bir video alanı kurguladık, burada Rakun’un arşivimizdeki eserlerini sergiliyoruz, sokağa bıraktığı hikayelerini paylaşıyoruz.
Doğma büyüme Kadıköy’lüyüm, kendi arşivimin yoğunluğu daha çok Kadıköy’deki işlerden oluşuyor doğal olarak.
Alandaki önemli adımlar aslında son on- onbeş yıldır büyük küçük çabalarla atılıyor. Kadıköy’de 2010’lu yılların başında düzenlenen mural festivalleriyle de beraber sokak sanatının ve graffitinin daha rahat kendine yer bulduğu algısı gelişti. Sokak sanatını mahalle sakinlerinin de kucakladığı bir bölgeden bahsediyoruz. Koray’la tanışmamızda da Kadıköy’ün ve Özalp sokağın etkileri büyük. Galerinin konumu, bulunduğumuz bölgedeki ortak kaygılarımız, sokak sanatına olan tutkumuz bizi bir araya getirdi.
Hep beraber uzun süredir düşündüğümüz ve üzerinde emek verdiğimiz bir projeyi gerçeğe dönüştürdüğümüz için çok mutluyum. Sokak sanatının enerjisini bu sergiye yansıtmak için birlikte çalıştık. Şimdi izleyicilerimizi, bu eşsiz deneyimi bizimle paylaşmaya ve sokaklardan beslenen hikayeleri keşfetmeye davet ediyoruz.