Sosyal medya, lise defteri ve Ömer Bey

Lisede kullandığı kimya defterine sosyal medya aracılığıyla 60 yıl sonra kavuşan Kadıköylü Ömer Kotan’ın hikâyesine kulak verin…

10 Temmuz 2015 - 10:20

Gökçe UYGUN
Kadıköy’de yaşanan hikâyemizi başlatan kişi sosyal medyanın popüler isimlerinden Moda sakini ve MahalleModa hesaplarının yöneticisi Ece Çelebioğlu. Ece bir gün, eskiciden alınmış eski bir kimya defteri görüyor. Haydarpaşa Lisesi öğrencilerinden Ömer Kotan’a ait olan defter, eski olmasına rağmen yıpranmamış olması ve içindeki detaylı ders çizimleri ilgisini çekiyor. Hatta defter o kadar iyi halde görünüyor ki, yaşını bile tahmin edemiyor: 
“En ilgimi çeken şeyler Ömer Bey’in el yazısı, defterin muntazamlığı ve yazarak anlatılan her deneyin bir de çizim ile anlatıldığı şekillerdi. İnanılmaz etkileyici ve belli ki çok yetenekli birinin elinden çıkmıştı. Hemen sahibi hakkında tahminlerde bulunmaya başladık. Acaba ne iş yapıyordu? Resimle ilgili kariyeri devam etmiş miydi?”
Ece Çelebioğlu, sayfalarının fotoğraflarını çektiği defteri sosyal medya hesaplarından paylaşıyor. Şunları yazmayı da ihmal etmiyor; “Arkadaşım Kerem, mahalledeki eskici Seyyare’den bir sandık dolusu anı almış. İçinden çıkan deftere heyecanlandık. Harika bir düzende, çeşitli deneylerin el yazısı ve çizilen resimlerle anlatıldığı eski bir kimya defteri. Kapağında bu bilgiler var: ‘Haydarpaşa Lisesi, V-A, 404, Ömer Kotan’. Hemen hayallere daldım, sahibiyle defteri buluştursam kim bilir kimler, ne anılar canlanır, belki de hikâyesini öğrenme şansım olur bir şekilde…” 

DEFTERİN SAHİBİ ARANIYOR
Ardından da, uzun araştırmalar sonucunda sahibi olduğuna emin olduğu kişiye Facebook’tan mesaj atıyor Ece. Ancak arkadaş olmadıkları için Ömer Bey’in o mesajı görüp göremeyeceğinden de emin olamıyor haliyle. Sonra, bir mail düşüyor Ece’nin posta kutusuna:
“Bana arkadaşlarım aracılığıyla ulaştırılan ekteki kimya defteri, 1957-58 ders yılına ait Laboratuar defterimdir. Yıllar sonra bunu görmek beni hayli heyecanlandırdı. Defterin tamamı şayet sizde ise gelip görmek isterim. Teşekkürlerimle birlikte…”
Evet, mailin sahibi, defterin sahibi olan Ömer Kotan. Ece, sevinçten ağlayacak gibi oluyor maili görünce. Telefonlaşıyorlar. Ece telefonda hiç soru sormuyor Ömer Bey’e defterle ilgili. Zira defter üzerinden kurduğu hayallerin gerçekleriyle karşılaşmasını beklemek istiyor. “Bu haberi bana nerelerden kimler ulaştırdı, bir bilseniz” deyince Ömer Bey’e, Ece’nin yanıtı “Lütfen şimdi anlatmayın, buluşunca uzun uzun dinlemek isterim” oluyor. Randevulaşıyorlar. Derken, büyük buluşma günü geliyor. 

VE DEFTER SAHİBİNE KAVUŞUYOR…

Ömer Bey, Ece ile buluşmasına oğlu ile geliyor. İkisi de o kadar heyecanlı ki, daha oturmadan başlıyorlar defteri karıştırmaya. Ece soruyor, Ömer Bey anlatıyor. Kimya defterinin hikâyesi dile geliyor. Ece, inşaat mühendisi olan Ömer beye, 60 yıllık defterini teslim ediyor. 21. Yüzyılda yaşanan bir Kadıköy hikâyesi de böylece mutlu sona eriyor…
KAHRAMANLARININ DİLİNDEN NAİF MASAL

Ömer Kotan’ın dilinden: “Sosyal medyada defterimi gören tanıdıklarım bana haber verdi.  Defterimi hemen hatırladım. Hayret, şaşkınlık, sevinç ve heyecan gibi pek çok hissi bir arada yaşadım. Hayret ettim, bunca yıl sonra, sosyal medya aracılığıyla, hayli çapraşık yollardan bana ulaşabilmesine önce inanamadım. Defterin bunca yılda bu kadar temiz bir şekilde saklanmış olmasına da çok şaşırdım. Cemal Yeşilada, Haydarpaşa Lisesindeki çok değerli hocalarımızdan biri olan kimya öğretmenimiz Cemal Yeşilada, kimya dersini ilgi çekici bir üslupla anlatırdı. Sonra laboratuarda deneyleri aynı şekilde, herkesin anlayacağı bir dille açık ve net şekilde uygular, sonra da aldığımız notlardan laboratuar defteri düzenletip not verirdi. Bu defter de benim 1953-1956 döneminde Haydarpaşa Lisesi 10’uncu sınıf A şubesindeyken kullandığım kimya dersi defterimdi.”

Ece Çelebioğlu’nun dilinden: “Bir arkadaşım bir gün bile sürmeden defterin sahibinin bulunmasının onu biraz üzdüğünü, artık hiçbir şeyin gizemini koruyamayacağı bir dönemde yaşadığımızı söyledi. Belki de doğru ama ben daha romantik bir yerden yaklaşıyorum konuya. Beni bir filmin içinde yaşayan bir iyilik meleği ya da özel bir görevi olan bir kız çocuğuymuşum gibi hissettirdi. Birini şaşırtmak, seneler öncesine döndürerek hatıralarını canlandırmak, mutlu etmek çok önemli bir görev gibiydi. Ayrıca insanların hayatları o kadar sıkıcı ve duygusu az ki sanırım aslında çok da basit olan bir hikaye ciddi bir heyecan yarattı bizde, hepimizi gülümsetti.”

ARŞİV