Karagöz ve kukla sanatçısı Taceddin Diker, 31 Mart Pazartesi günü tedavi gördüğü hastanenin yoğun bakım servisinde vefat etti. En son bir yıl önce gazetemize röportaj veren 90 yaşındaki Diker “Perde arkası ömürdür” demişti.
Semra ÇELEBİ
Karagözün babası, kuklanın duayeni Taceddin Diker, nam-ı diğer “Taci Baba”, 91 yaşında o çok sevdiği “perde arkası”na veda etti. Bir süredir hastanede yoğun bakım servisinde tedavi gören Diker, 31 Mart Pazartesi günü yaşamını yitirdi. Diker’in cenazesi 1 Nisan Salı günü
Karacaahmet Mezarlığı girişindeki Şakirin Camii’nde kılınan öğle namazından sonra Edirnekapı Şehitliği’ndeki aile mezarlığına defnedildi.
Taceddin Diker, geleneksel halk tiyatrosu türlerinden Meddah, Karagöz, Kukla, Ortaoyunu, Hokkabaz, Köçek, İncili Çavuş, Nasreddin Hoca gibi bu topraklara ait sanatlara vefat edinceye kadar hizmet etti. Tiyatroya ve sinemaya uyarlanan geleneksel Karagöz ve kukla oyunlarında rol aldı.
Sanatçı, geleneksel tiyatro sanatlarımızı radyo programları, televizyon dizileri ve belgesellerde tanıttı. Yurt içinde 65 yıl boyunca oyunlar sergiledi. Yurt dışındaki festivallerde Karagöz sanatımızı temsil etti.
Diker’in geleneksel tiyatro çalışmaları 1974’ten bu yana 41 kez ödüllendirildi. Taceddin Diker’e ayrıca 2010 yılında UNESCO’nun seçtiği Somut Olmayan Kültürel Miras Kapsamında “Yaşayan İnsan Hazinesi” ödülü verildi.
GEÇEN YIL SAYFALARIMIZA KONUK OLMUŞTU
Kadıköy’de yaşadığını öğrenir öğrenmez kapısını çaldığımız sanatçılardandı Taceddin Diker. 90 yaşında hâlâ Karagöz sevdasıyla tutuşan, perde arkasından ayrılmayı evde oturmayı hiç aklından geçirmeyen bir ustaydı. Daha kapıyı açar açmaz kocaman gülümsemesiyle bizim de “Taci babamız” oluvermişti bir anda.
Devlet ve Şehir Tiyatroları’nın kapatılmaya özelleştirilmeye çalışıldığı şu günlerde, bugünün çocuklarına göre çok daha şanslı bir çocukluk geçirmişti. Karagöz ustası olmasını, bol bol tiyatro izlediği o günlere bağlamış, bize de o heyecanla anlatmıştı:
“Eskiden Şehzadebaşı’nda Direklerarası denilen yerde oturuyorduk. Orada tiyatrolar vardı. Çocukluğum hatta gençliğim o tiyatrolarda geçmiştir. Sürekli oyun izlerdim. Rahmetli Naşit Bey’i, Dümbüllü’yü, Yunanistan’dan gelen Zozo Dalmas’ları, Cemal Sahir operetlerini… O dönem ne varsa seyrettim. Sonra cumartesi günleri Şehir Tiyatrosu’nda talebe matineleri vardı. Onları da hiç kaçırmazdım. Bütün Yunan klasiklerini, Şekspir’i, Moliere’i izledim, tiyatroya dair ne varsa oralardan öğrendim.”
HALKEVLERİ O’NUN DA HAYATINI DEĞİŞTİRDİ
Yıllar önce “komünizm yuvası” denilerek kapatılan Halkevleri’nde yetişmiş, Karagöz’le de ilk kez orada tanışmıştı: “O zamanlar Halkevleri Halk Odaları vardı. Rahmetli Hazım Körmükçü, Salı günleri Karagöz oynatırdı. Sonra Camcı İrfan Bey vardı. O dönem bu sanatçılar bütün Halk odalarını geziyorlardı. Bizim Halk Odası’na da geldiler ve 10 gün kaldılar. Hem sahne önünü hem arkasını izleme şerefine nail oldum. Tiyatronun beşiğinde büyüdüğüm için de zaten büyük sempatim vardı. O gün sahnenin tozunu yuttum ve böylece başladım. Halk Odası’nda evvela mukavvadan yapılmış Karagöz tasvirlerini oynatmaya başladım. Mukavvayı alır tasviri çıkartır yağda kızartırdım. Şeffaf olması için. Ama fazla dayanmazdı. Sonra rahmetli Ragıp Turtekin ile tanıştık. Eski Üsküdar Kaymakamı, ud çalar, hattat… Zaten eskiler hep öyleydi, birçok sanatı icra etme kabiliyetleri olurdu. Karagöz yapımını ondan öğrendim.”
İLK GÖSTERİLER AKM’DE
Şimdi önünden hüzünle geçtiğimiz, polis karakoluna çevrilmiş olan Atatürk Kültür Merkezi, Taci babanın ilk Karagöz oynattığı yerlerin başında geliyor. O günleri şöyle anlatmıştı Taceddin Diker: “1973 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde bir ilan çıktı, ‘Atatürk Kültür Merkezi’nde Karagöz Yapım Oynatım Piyes Yenileme Kursları açılacak’ diye. Ben de o sıralar bu işi yapıp yapamayacağımdan şüpheliyim. Başvurdum, imtihana girdim ve kazandım.. İki yıllık çok özel bir eğitim aldık. 1974’te emekli olduktan sonra da tamamen bu işe verdim kendimi. Bir gün oyundan sonra rahmetli Erol Günaydın ve Selim Naşit geldiler yanıma. Akbank Çocuk Tiyatrosu’nda çalışmamı teklif ettiler. Onların sözüyle oraya girdim ve tam 36 sene her cumartesi pazar orada Karagöz oynattım.”
36 yılın ardından bir gün “emeklerinize teşekkür ederiz” denilerek Karagöz gösterilerine son verilmesine sitemli olsa da, Kadıköy Belediyesi’nin kültür merkezlerinde sanatını sergilemeye devam etmekten mutluydu usta. “Perde arkası ömürdür” dediği yaşamının son aylarını Kadıköylü çocuklarla geçirdi ve son anına kadar perdeden inmedi Taci baba…
KARAGÖZ İLE HACİVAT YAŞADI MI?
Hep tartışılan bu sorunun cevabını şöyle vermişti Taceddin Diker: “Orası şüpheli. Halk onların Bursa’da yetiştiğine inandı. Halkın inandığı bir şeyi de silemezsiniz. Bu durumu ben Şekspir meselesine benzetiyorum. Yaşayıp yaşamadığı çok tartışıldı, mezarını açmaya kalktılar ama bugün Şekspir Tiyatrosu var, Şekspir evi var. Millet böyle kabul etmiş. Yani bu karakterlerin artık yaşayıp yaşamadıklarının bir önemi kalmadı. Bana soracak olursanız ben Karagöz ile Hacivat’ın yaşadığına inanıyorum. Zaten 600 senedir yaşayan bir kültür…”