Kadıköy Tarihi Çarşı’da günümüzde bir elin parmaklarını geçmese de çok eski yıllardan bu yana çalışan dükkânlar var. Bunlardan biri de üç kuşaktır aynı aile tarafından işletilen 89 yıllık Pak Ciğer…
Mustafa SÜRMELİ
Kadıköy Tarihi Çarşı’da neredeyse asırlık dükkânlardan biri de Anık ailesine ait Pak Ciğerci. Osmanağa Camisini geçtikten sonra Kadıköy Tarihi Çarşı’nın girişinde. Kurucusu, 1898’de Manastır’da dünyaya gelen Nafi Anık. Şimdi dükkânı üçüncü kuşak torunu Aykut Anık çalıştırıyor. Hem de onca hatıranın arasında. Nereye baksanız geçmişe götürüyor, hatıralar geçiyor film şeridi gibi. Torun Aykut Anık, 16 yaşından bu yana yani yaklaşık 37 yıldır dededen kalma dükkânında. Aykut Anık dedesinin hikâyesini şöyle anlatıyor: “1. Dünya Savaşı’ndan önce 1913’te daha 15 yaşındayken gelmiş Kadıköy’e dedem. Önce Saint Joseph Lisesi’nin mutfağında kendine iş bulup çalışmaya başlamış. Ağabeyi Malik amca seyyar arabasında o yıllarda Kadıköy mahallelerinde ciğercilik yaparmış. Daha sonra 1927 yılında Pak Ciğerci adıyla Kadıköy Tarihi Çarşı’da ciğerci, sakatat üzerine içinde bulunduğumuz bu ilk ve tek dükkânını açmış. Pak, temiz anlamına geldiği için dükkânın ismi kuruluşundan bu yana Pak”.
89 YILDIR TARİHİ ÇARŞIDA
1927’den bu yana Kadıköylülere hizmet veren dükkân pek çok anıyı barındırıyor. Sadece Kadıköy’de var ve bir şubesi daha yok. Torun Aykut Anık’ın anlattığına göre; 27 yıl kiracılıktan sonra kardeşler 1954 yılında binanın mülkünü aldı. Dükkânı açıp yaşamını kuran Nafi Anık daha sonra evlendi ve 1933’te de oğlu Nurettin Anık dünyaya geldi. Evlenip çoluk çocuğa karışan yıllarca Kadıköylülere en iyi ürünü satma gayretinde olan dede Nafi Anık 1979 yılında rahatsızlanıncaya kadar dükkânının başında durdu. İkinci kuşak olarak mesleği devam ettirecek olan evlatlarına yaşam felsefesini, esnaflığı öğretti. Daha sonra ikinci kuşak olarak oğlu Nurettin Anık 1946 yılında 13 yaşında dükkânda çalışmaya başladı.
Babası Nurettin Anık’ın iş disiplinine, temizliğe önem verdiğini, kendilerine her zaman, “Ürün kalitesini bozmayacaksın, varsa borçlarını zamanında ödeyeceksin” tavsiyesinde bulunduğunu anlatan Aykut Anık, “Babam 2008’de vefat etti. Hiçbir zaman babamıza saygıda kusur etmedik. O da bize hayatı, esnaflığı öğretti” dedi.
“ESKİLER GİBİ OLMAK ZOR”
Hatırladığı kadarıyla dedesinden de bahseden Aykut Anık, “Dedem dünya iyisi bir insandı. Ne kadar kızdırsak da torunları olarak, o hep ‘Allah iyiliğinizi versin çocuklar’ derdi. Ağzından hiç kötü söz çıkmazdı. Bir bayramda 20 defa elini öperdik her defasında harçlık verirdi. Çok iyilikseverdi. Onun kadar alçak gönüllü olamıyoruz. Eskiler gibi olmak çok zor. Hep iyi mal sat diye tembihlerdi. Hala ondan taviz vermeyiz. Zarar bile edeceğimizi bilsek yine en iyisini satarız. İşimizi severek, bilgi, birikim ve kaliteli ürün satarak bugünlere ulaştık. 1946’dan bu yana müşterimiz olan neredeyse yaşı 90’ı geçen eski bir müşterimiz arada uğrar” dedi.
“4. KUŞAK YETİŞİR Mİ BİLİNMEZ”
Meslekte de artık çırak yetişmediğini ifade ediyor Aykut Anık. Belki kendisinden sonra ailenin bu işi yapmayacağı düşüncesini taşıdığını, “Bu iş bizle beraber biter herhalde” diye ifade ediyor. Dedesini, babasını, çarşının eski esnaflarını, çocukluk yıllarını, eski komşulukları hiç unutmadığını, o günleri özlediğini anlatan Aykut Anık, zaman zaman telefonda da olsa çarşının eski esnafıyla görüşüp eski günleri yad ettiklerini anlatıyor.
BİRKAÇ PÜF NOKTA
Aykut Anık, ciğerin kansızlığa iyi geldiğini, çok faydalı olduğunu bunun için ızgarada pişirilmesini dip not olarak düşüyor. Ciğerin yıkanmadan pişirilmesi gerektiğini de vurguluyor- ki böyle pişirilip yenmesi daha faydalı oluyormuş.