“Tarımsal Üretim Seferberliği ilan edilmeli”

Ziraat Mühendisi Murat Kapıkıran, korona virüsü salgınının yayılımının artması durumunda gıda sorunu yaşanmaması için acilen “Tarımsal Üretim Seferberliği”nin ilan edilmesi gerektiğini söylüyor

09 Nisan 2020 - 13:34

Hızlı bir şekilde yayılan ve tüm dünyayı etkisi altına korona virüsü, hayatı olumsuz bir şekilde etkilemeyi sürdürüyor. Virüsün kısa ve uzun süre içerisinde yol açabileceği sorunlar üzerine fikirler yürütülüyor. Sorunun yaşanabileceği alanlardan birinin de tarım olabileceğine dair görüşler ifade ediliyor. Tarım ve korona virüsü arasındaki ilişkinin seyri hakkında aydınlatıcı ve yol gösterici bilgileri sayfamıza konuk ettiğimiz Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Murat Kapıkıran'dan aldık. 

Korona virüsü pandemisinin tüm dünyada ve ülkemizde yayılımının önlenmesi için alınması gereken temel önlemin izolasyon olduğunun bilim çevreleri tarafından vurgulandığını dile getiren Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Murat Kapıkıran, korona virüsü salgınının iki-üç ay sürmesi durumunda sağlıklı gıdaya erişim için ulaştırma mekanizmalarının kurulması gerektiğinin altını çizdi, “Fakat izolasyonun tam olarak sağlanamaması ve  yayılımın artması durumunda orta ve uzun vadede beslenme sorunları yaşamamak için acilen ‘Tarımsal Üretim Seferberliği’ ilan edilmelidir.” dedi.  

“TARIMDA EKİM VE DİKİM SEZONU”

“Yaşadığımız günler Türkiye coğrafyası için tarımda ekim ve dikim sezonudur.” diyen Murat Kapıkıran, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Bu kısa zaman aralığında üretici, tarımsal üretim girdilerinin tümü açısından tatmin edici düzeyde desteklenmezse hedeflenen ekim ile dikim yapılamayacaktır. Üreticilerin, mevsimlik, geçici, yevmiyeli tarım emekçilerinin, sağlık kontrolleri, hijyen eğitimleri, uygun koşullarda üretim alanlarına transferleri ve sağlıklı barınma koşulları zaman kaybedilmeden yapılmalıdır.” 

“KENDİ KENDİNE YETEN ÜLKE OLMALIYIZ”

Ziraat mühendisi Kapıkıran, “Yaşanan süreç bir kez daha göstermiştir ki tarım, beslenme ve gıda stratejiktir. Ulusal, bölgesel ve kentsel sınırların kapatılması, izole edilmesi durumunda her virüs enfeksiyonu yaşayan yerel, beslenme ihtiyacını kendi kaynaklarından sağlamak zorunda kalacaktır. Bu da göstermektedir ki yeniden “kendi kendine yeter” ülke durumuna gelmek zorundayız. Neoliberal politikalarla kamu, neredeyse tüm kurumlarını özelleştirmiş ya da işlevsizleştirmiştir. Tarımı regüle eden, destekleyen, girdilerin maliyetlerini düşüren tüm kamu kurumları yeniden kamulaştırılmalı ve işlevsizleştirilenlere işlev kazandırılmalıdır.” şeklinde konuştu. 

Üreticinin-çiftçinin girdileri ucuza temin etmesi için gereken kamusal desteklerin ve organizasyonların acilen hayata geçirilmesi gerektiğine vurgu yapan Kapıkıran, “2006 yılında yürürlüğe giren tarım yasasında çiftçilere verilecek olan desteklerin, GSMH’nın yüzde 1’inden az olamayacağı hükmüne göre (bugüne kadar yüzde 0,5’i geçmemiştir) devletin çiftçiye 170 milyar TL’den fazla borcu var. Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi ile harcanacak olan 100 milyar TL’den “stratejik sektör” olan tarım için kaynak ayrılmamıştır. Verilmeyen bu destekler de göz önüne alınarak çiftçilerimizin bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları silinmelidir. Çiftçi Kayıt Sistemi'ne (ÇKS) kayıtlı olan çiftçilerimizin, mevsimlik, geçici ve yevmiyeli tarım işçileri ile topraksız, ÇKS dışında kalarak desteklerden faydalanamayan tarım emekçilerinin, Çiftçi Bağkuru ve tarım, orman işlerinde süreksiz çalışan gündelik işçiler ve mevsimlik işçilerin isteğe bağlı sigortalı olabilmeleri amacıyla 5510 Sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu'na 2011 yılında eklenen EK 5 tarım sigortası kapsamında düzenlenen tarım kesiminin 'Sosyal Güvenlik' uygulamaları, tarım desteklemeleri kapsamına alınıp, çiftçiler ve ailelerinin sosyal güvenliği sağlanmalıdır. Çiftçi Bağkur ve tarım sigortalılarının 2020 yılı en düşük emekli aylığı 1.418 TL’den asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. ” diyor.     

“HALKIN YARARI İÇİN ULUSAL TARIM”

Tohumun, toprağın ve suyun tüm canlıların ve insanlığın ortak varlığı olduğunun üzerinde duran Murat Kapıkıran, korona virüsü salgınının bu gerçeği bir kez daha tecrübe etmemizi sağladığını belirtti ve şöyle devam etti; “Ulusal güvence için stoklar, ithalat, ihracat, planlı üretim, üretici ile toplum sağlığı ve daha birçok açıdan halkı önceleyen yeni bir düzenin kurulması kaçınılmazdır. Salgın sonrası oluşacak yeni tarım ve gıda rejimi dünyada ve ülkemizde tohumu, toprağı, suyu ulusal ve yerel gıda güvencesini esas alan, temel insan hakkı olarak değerlendirmek zorundadır. Halkın yararını gözeten yeni 'Ulusal Tarım' planlaması çalışmaları için gerekli mekanizmalar hemen oluşturulmalıdır.”

TOPRAĞA, HAVAYA VE SUYA DOKUNULMAMALI”

“İklim krizi, yaşadığımız koşullar yeniden ve daha acı tecrübe ettirmiştir ki bu ülkenin hiçbir şart altında kaybedeceği 1 santimetrekare toprağı ve bir damla suyu yoktur.” diyen Ziraat Mühendisi Kapıkıran, sözlerine son olarak şu bilgileri ekledi; “Hiçbir proje ve mega proje toprağa, suya ve havaya dokunmamalı, toprak, su ve hava  amacı dışında kullanılmamalı ve onların varlığıyla oynanmamalıdır. Aksine onları korumak ve artırmak için çalışılmalıdır. Vazgeçilmez ihtiyacımız olan tarımsal üretimin, gıda egemenliğinin, gıda güvenliğinin ve gıda güvencemizin sağlanabilmesi için pandemi günlerinde herşeye rağmen tarlasını işleyen, ekim, dikim yapan çiftçilerimiz, tarım emekçilerimiz, mühendislerimiz, teknikerlerimiz de çok büyük haklılıkla alkışladığımız sağlık emekçilerimiz gibi alkışı hak ediyor.” 


ARŞİV