Tartışarak İngilizce öğreniyorlar

İngilizce tartışmaların yapıldığı Meet 2 Talk Cafe’de gramere dayalı İngilizce öğrenme yerine pratik öğrenme yöntemi uygulanıyor

20 Şubat 2019 - 09:29

Yurt dışına gidiyoruz, kurslara yazılıyoruz, mobil cihazlarımıza uygulamalar indiriyoruz... Bütün bunları ya sıfırdan İngilizce öğrenmek ya da dil bilgilerimizi geliştirmek için yapıyoruz. Ancak son veriler bütün bu çabaların yeterli olmadığını ortaya koyuyor. Türkiye’de çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu 250 bin kişi her yıl dil kurslarına gidiyor. Bu kursların bir yıl içindeki toplam maliyeti ise 300 milyon TL. Education First tarafından anadili İngilizce olmayan 1.3 milyon kişinin katılımıyla geçen yıl yapılan İngilizce yeterlilik araştırmasına göre Türkiye 88 ülke arasında 73. sırada yer alıyor.

Sonuç böyle olunca İngilizce öğrenmenin daha kolay ve pratik yöntemleri de aranıyor. Üniversite öğrencisi Mustafa Özmen'in iki yıl önce Yeldeğirmeni’nde kurduğu Meet 2 Talk adlı platform da bu yöntemlerden biri. Bu platformda  alışılmışın dışında bir öğrenme süreci var. Hatta kullanılan kelimeler bile farklı. Ders yerine oturum, öğrenci yerine katılımcı, eğitmen yerine konuşmacı denmesi tercih ediliyor. Mimari olarak da derslik gibi tasarlanmayan bu platformda haftanın her günü oturumlar yapılıyor. Bir masanın etrafında 2 saat boyunca süren tartışmalar 6 ya da 8 kişiden oluşuyor. Oturumu yöneten konuşmacıların hepsi de anadili İngilizce olanlardan oluşuyor. Meet 2 Talk’un kurucusu Mustafa Özmen ile amaçlarını ve hedeflerini konuştuk.

Mustafa Özmen

“DERS DEĞİL AÇIK OTURUM”

Burayı kurma fikri nasıl oluştu?

Yıllarca İngilizce öğrenmek için çaba gösterdim ama klasik yöntemlerle başarılı olamadım. Üniversiteden mezun olma zamanı geldiğinde ise İngiltere’ye gittim ve Edinburg’da 6 ay yaşadım. İngilizce’den nefret ediyordum. Ama konuşmaya da çalışıyordum. Sonra bazı topluluklarla tanışmaya başladım. İngiltere’deyken de dil okuluna gitmeme rağmen İngilizcemi konuşarak geliştirebildim. Örneğin bir bara gidip orada bir yaşlıyla sohbet ederek ilerlettim ve bunun en doğru metot olduğunu düşündüm. İngiltere’den döndükten sonra bu işi yapmaya karar verdim.

Sizinle söyleşi öncesinde konuştuğumuzda burada uygulanan yöntemin farklı olduğunu söylediniz. Nedir bu farklılıklar?

Bizde üç ayrı seviye var: İngilizce konuşamıyorum başlangıç seviyesinde, konuşuyorum ve akıcı düzeyde konuşuyorum. Konuşuyorum ve akıcı konuşuyorum gruplarında Amerikalı, Kanadalı, İngiliz ve İrlandalı konuşmacılar oluyor. Diğer gruplarda Rus, Filipinli, Güney Afrikalı, Sudanlı konuşmacılar oluyor. Aralarında İngilizce eğitmeni olanlar, kolejlerde, dil okullarında, üniversitelerde çalışanlar var. Ama buradaki görevleri öğretmenlik değil konuşmayı, tartışmayı yönetmek ve bize sorular sormak. Açık oturum gibi aslında. Soruları yanıtlarken veya konuşurken de yaptığımız gramer ya da telaffuz hatalarını, bilmediğimiz İngilizce kelimeleri ya da deyimleri bize açıklıyorlar.

Oturumlar ne kadar sürüyor?

Her oturum 2 saat sürüyor. Bazen bir konu uzuyor ve tüm oturum boyunca aynı konu tartışılıyor. Biz bir kurs değiliz, burada bir kur sistemi yok. Katılımcı deneme dersine gelir, bu üç seviyeden birini belirler. Haftada kaç gün katılacağını belirledikten sonra da program başlar.

TÜRKÇE KONUŞMAK YASAK

Ders dışında etkinlikler yapıyor musunuz?

Evet, mesela ‘Friday Night Event’ yapıyoruz, cuma akşamı bir barda oturup bir şeyler içiyoruz ve İngilizce konuşuyoruz. ‘English camp’ etkinliğimizde Şile-Ağva tarafına gidip kamp yapıyoruz 1-2 gün ve kamp boyunca Türkçe konuşmak yasak oluyor. Ayrıca pazar günleri doğaçlama tiyatroya başlayacağız. İngilizce film izleme etkinliklerimiz oluyor, İngilizce altyazılı. Sonrasında o film hakkında İngilizce değerlendirme yapıyoruz.

Uyguladığınız yöntemin etkili olduğunu söylüyorsunuz, neden?

Biz dil okullarında, hazırlık sınıflarında ya da tüm eğitim hayatımız boyunca hep gramer öğrendik. İngilizce’de hali hazırda 13 ‘tense’ var ama günlük hayatta kullanılan bunlardan 4 veya 5 tanesi. Burada bizim yaptığımız, öğrenilen şeyin pratiğe dökülebilmesi.

Sınıflarda hep bir alıcı-verici ve hiyerarşi ilişkisi kurulur. Burada tam tersi bir durum var.

Burada katılımcıdan, katılımcının yaptığı hatadan da bir şey öğreniyorsunuz. Ama ders ortamında bir kursa giden kişi konuşurken yanlış yapmaktan ya da kurstaki diğer kişilerin zamanını almaktan çekinir. Ama burada biri hata yaptığında, konuşmacı oturumun akışını bozmadan ufak bir müdahaleyle katılımcıyı düzeltiyor.  Böylece katılımcı kendini kötü hissetmiyor.

ÇALIŞANLAR ÇOĞUNLUKTA

Buraya kimler geliyor peki?

İngilizce konuşmak isteyen, bu dile hâkim olmak isteyen herkes bizim kitlemiz. Ama 25-40 yaş arası, iş hayatında kendini geliştirmek isteyen kitle yüzde 65-70 oranında. Geri kalanını da öğrenciler ve emekliler oluşturuyor.

İngilizce bilmeyen birinin öğrenme süreci zor olmuyor mu? Sonuçta hiç Türkçe konuşulmuyor.

Biz hiç dil bilmeden Türkçe’yi öğrendik, bunu da kopyalama yoluyla öğrendik. Başlangıç seviyesinde de öyle oluyor. Oyunlar oynanıyor, sesler ve görsellerle destekleyerek ilerliyoruz. Sıfır olan biri de buraya gelebilir, tabii ki onun daha fazla çabalaması gerekir ama o kişi gramer metodundan gelmediği için diğerlerinden daha iyi bile öğrenebilir.

Cambly, English Ninjas, Konuşarak Öğren gibi çok sayıda uygulama da var.

Evet,  bizim burada fiziksel olarak yaptığımız şeyi onlar çevrimiçi olarak yapıyorlar. Bizim de uygulamamız hazırlanıyor, adı yine “Meet 2 Talk App” olacak. Bizim uygulamamızın farkı şu olacak; biz yine grup olarak yapacağız ve yine bir arkadaşlık ortamı yaratmaya çalışacağız.

Meet 2 Talk hakkında bilgi almak için internet sitesini ya da sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz:

meet2talk.cafe

instagram

facebook 


ARŞİV