“Toplum çocuklara karşı sorumlu”

Çocuğa yönelik cinsel istismar davalarında “somut delilin” değil delillerin toplanmasında sorun yaşandığını belirten avukat Seda Akço “Bizim istememiz gereken şey cinsel istismar suçlarının delillerinin düzgün biçimde toplanması olmalı” diyor

04 Ağustos 2021 - 15:24

Cinsel istismar, adli kontrol ve soruşturma usullerine ilişkin yeni düzenlemelerin olduğu 4. Yargı Paketi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kabul edildi. Paketteki katalog suçlarda (terör, kasten insan öldürme, soykırım, cinsel istismar) “somut delil” kriteri ise pek çok tartışmaya neden oldu. Yeni yargı paketini, çocuğa yönelik istismar davalarında yaşanan sorunları avukat Seda Akço ile konuştuk.

  • 4. yargı paketindeki “çocuğa cinsel istismar suçlarında kuvvetli somut aranacak” maddesi ne anlama geliyor?

Yeni bir şey söylenmiş olmuyor. Herhangi bir ceza muhakemesi işlemi ile ilgili gereken şüphe derecesine uygun delilin her zaman olması gerekir. Yani kimse soyut bir şüpheden bahsederek bir ceza muhakemesi işlemi yapamaz. Yeterli delil düzeyine ulaşmadan bazı işlemler yapıldığı için insan hakları alanında güvenceyi artırma amacıyla bir reform olarak düşünüldü ama teknik olarak yanlış bir düzenleme.

  • Neresi yanlış? Daha önce delil gerekmiyor muydu?

Çünkü işlemin kendisi zaten delilin gerektiğini söylüyor. Başına bunu tekrar yazdığınızda hem soyut delil varmış gibi bir intiba uyanıyor,  hem de başına bunun yazılmadığı durumlar için sanki delil aranmaksızın o işlem yapılacakmış gibi bir mana çıkabiliyor.

Kanunen her zaman her şüphe için delil gerekir. Delil de soyut bir şey olmaz. Ancak somut dendiğinde de sadece madde anlaşılmaz. Delil olma özelliğine sahip olan her şey delildir. Şüpheye dayalı yapılacak her işlemde, bahsi geçen şüphenin derecesini destekleyecek düzeyde delil her zaman gerekir. Eskiden de gerekiyordu.

“DELİL TOPLAMAYI BİLMİYORUZ”

  • Bu kanun çocuk istismarına yönelik suçlarda somut delil meselesini nasıl etkiledi?

Delil şartı getirildiği için problem çıkmıyor. İnsanlar, delil toplamada yaşanan sorunlardan kaynaklı tepki gösteriyor. Çocuk istismarı davalarında öncelikle eylemi ispat etmek sonra da faili ispat etmeye dair delil bulmakta sorun yaşıyoruz.

“Bu suçlar kapalı kapılar ardında işleniyor o yüzden delili olmaz, delil şartı getirilmesi doğru değildir” demek, bu suçların delilinin olmayacağı iddiası doğru değil. Her suçun delili olur. Böyle bir savunma yapmak stratejik olarak da yanlıştır, çünkü mağduru sindirecek bir şeydir. İkincisi, “delili olmaz o nedenle delil aranması yanlış olmuştur” dediğimizde “delil olmadan tutukla kararı verin” der gibi oluyoruz, bu da insan hakları standartlarına aykırı. Bizim istememiz gereken şey cinsel istismar suçlarının delillerinin düzgün biçimde toplanması olmalı.

  • Delillerin toplanmasında ne gibi sorunlar yaşanıyor?

Birincisi çocukla çalışan kişiler bildirim yükümlülüğünü ya bilmediklerinden ya da çekindiklerinden yerine getirmiyorlar. Dolayısıyla geç haberdar olunuyor. Özellikle faili ispat edecek deliller zamanla ortadan kalkıyor. Bildirimin zamanında ve doğru biçimde yapılmaması bir engel. Mesela babası tarafından istismara maruz kalan bir çocuk başka bir nedenle hastaneye götürülüyor. Doktorlar muayenede çocuğun cinsel istismara maruz kaldığını anlıyor, çocukla konuştuklarında da bunu babasının yaptığını öğreniyorlar. Ama babanın hastaneden çıkaracakları olaydan korktukları için savcılığa bildirimi çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı biçiminde yapıyorlar. Savcılığa bir çocuğun cinsel istismara maruz kaldığına dair hastaneden bir rapor gidiyor. Savcının kimden şüphelenmesini bekleriz? Bu durumda hiç kimseden şüphelenmesini bekleyemeyiz. Ancak çocukla görüşecek, çocuk bu bilgiyi savcıya verecek ki savcı için bu şüpheyi birine yöneltmesi mümkün olsun. Bu durumda da savcının iyi bir görüşme yapmak için gerekli teknik altyapıya, uzmanlık desteğine ve beceriye sahip olması gerekir. Bu her zaman olmayabiliyor.

Ayrıca bildirim eksik olunca başka handikaplar da olabiliyor. Örneğin, çocuk savcının önüne geldiğinde doktor anlattı diye biliyor. Çocuk hastanede anlatıyor ama anne baba çocuğu alıp gidiyor. Çocuk “ben hastanede anlatım ama gene beni istismar eden babama verdiler” diye düşünebilir ve bu koşullarda çocuk savcıya olayı tekrar anlatmazsa gene doğru ipucu elde edilemez. Yani ikinci problemimiz de mağdurlarla görüşme teknikleri konusunda. Mağdurlarla uygun ortamda, uygun bir dilde, uygun zamanda görüşme yapılması lazım ki deliller elde edilebilsin. Adli görüşme odaları, çocuk izlem merkezleri gibi yerler var ama bunlar her yerde yaygınlaştırılmış değiller.

Bir diğer önemli delil, şüpheliden ya da tanıklardan alacağınız beyandır. Eğer doğru teknikleri biliyorsanız birçok ipucu çıkar bu ifadelerden. Ancak bunun için, çapraz sorgu konusunda uzman hâkim, savcı, avukat gerekir. Ama uygulamada bu üç meslek elemanları genellikle çapraz sorgu yapmayı bilmez.

Yani olayın delili yok değil, bizim delil toplamada yaşanan sorunlarımız var. Yeterli delil toplamayı bilmiyoruz, o donanıma sahip değiliz.

  • Çocuğun kollukta, hastanede, savcılıkta tekrar tekrar dinlenmesi çocukta ne gibi sonuçlar yaratıyor?

Hem çocuğun ruh sağlığını hem de delilin sıhhatini bozacak konulardan biri de bu. Kanunun onu telafi etmek için iki hükmü var; biri ses ve görüntü kaydının alınması, ikincisi ifade alımı sırasında yanında uzman bulundurulması. Uygulamada da ikincil travmada önlemek için getirilen iki müessese var biri adliyelerde adli görüşme odaları, diğeri de hastanelerde çocuk izlem merkezleri. Ama maalesef her yerde yok.

“ÇOCUĞUN KORUNMASINDAN SORUMLUYUZ”

  • Çocuk istismarı konusunda herkes çok hassas. Öğretmenin ya da yakınının çocuğun istismara uğradığına dair şüphesi olduğunda ne yapması gerekiyor?

İki ayrı bildirim yükümlülüğü var. Biri suçun bildirimi, diğeri korunma ihtiyacı içinde olan çocuğun bildirimi.  Bir suçun bildirimi konusu TCK’de suç olarak düzenleniyor. Korunma ihtiyacının bildirimini ise Sosyal Hizmetler ve Çocuk Koruma Kanunu düzenliyor.  Bir çocuğun korunma ihtiyacı içinde olduğunu fark ederseniz Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bildirmeniz gerekiyor. TCK ise suçun bildirimi bakımından Cumhuriyet savcılığı ve kolluğu adres gösteriyor. Uygulayıcılar sadece suçun bildirimini önemsiyor ve korkuyorlar. Biri hakkında bir suç itham ederek bir bildirimde bulunduklarında başlarına bir şey gelebileceğini düşünüyorlar. Hal böyle olunca bildirmemek gibi bir eğilim doğuyor. Korunma ihtiyacı bildiriminde kimseyi itham etmiyorsunuz “bu çocuğun risk altında olduğunu düşünüyorum” diyorsunuz. Bu çok daha kolay yapılabilir bir bildirim. Fakat bu bildirimde de çok geç kalınıyor.  Bu sürede ise çocuk çok ciddi zarar görmüş oluyor.

  • Diyelim ki ben bir yurttaş olarak bir çocuğun istismar edildiğinden şüpheleniyorum, ne yapmalıyım?

Komşunuzun çocuğunun dövüldüğünü görüyor ya da sesleri duyuyorsunuz. Hem kolluk güçlerine hem de sosyal hizmetlere bildirmeniz lazım. Ama çocuğun yüzünde gözünde olmadık zamanlarda morluk görüyor ve şüpheleniyorsunuz, o zaman sosyal hizmetlere bildirmeniz yeterli. Kolluğa bildirdiğinizde polis gelip çocuğa “sen dayak mı yiyorsun” diye sorduğunda çocuk ”hayır” derse polisin yapacağı bir şey yok geri dönecek. Ama sosyal hizmet uzmanı geri dönmez.

Herhangi bir kimsenin tüm bu kanalları bilmesi ve takip edebilmesi elbette zor. Biz http://www.cocukkorumaharitasi.info/ web sayfasında bir harita hazırladık. Kim istismarı fark ederse, ne yapmalı diye anlatıyoruz. Bu konuyla ilgilenen herkesin bir yandan da hizmetlerin iyi işlemeyen yanlarının takipçisi olması gerekiyor. Faili cezalandırmak kadar sistemin eksiklerinin takipçisi olmak önemli. Ben mi uğraşacağım diyemezsiniz. Çünkü toplum çocuklara karşı sorumlu. İyi bir koruma sisteminin oluşmasından hepimiz sorumluyuz.

Bizim temel eksikliğimiz “faile ne kadar ceza verdiniz” den daha önemli bir soru olan “bu çocukla ilgili ne yaptınız” sorusunu sormuyor oluşumuz. Sivil toplum örgütlerinin, devletin, yerel yönetimlerin bir takım faaliyetleri var, bunları etkin olarak kullanabilmek lazım. Burada elbette zafiyetler de var, toplumun da o zafiyetleri dikkate alması lazım. Çünkü çocuğun korunması hem devletin hem de toplumun sorumluluğu.

Çok ciddi çocuk nüfusumuz, çok ciddi bir çocuk yoksulluğu, çok ciddi çocuk istismar sorunumuz var. Böyleyken yerelleşmiş sosyal hizmetimiz yok. Yerelleşmiş bir sosyal hizmet müessesine ihtiyaç var. Burada örneğin yerel yönetimlere çok büyük görevler düşüyor. Mesela gündüz bakım hizmetleri istismarla mücadelenin en önemli araçlarından biri. Anne- baba bakım becerilerini desteklemek, ayni, nakdi yardımlar istismarı önlemenin en önemli araçlarından biri.

SOSYAL MEDYADA ADALET ARAYIŞI

  • Çocuk istismarı davalarında insanların sosyal medyada adaleti arama yöntemi ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Ne gibi sakıncaları var, nasıl faydaları var?

Faydası mutlaka vardır ama göz ardı edilebilir bir fayda olduğunu düşünüyorum. Daha çok zararı var. Bir kere linç kültürünü besliyor. İkincisi çok popülist yaklaşımlar öne çıkabiliyor, o da meselenin esas yönlerini konuşmayı engelliyor.

  • Bir yandan da bazı davalarda fail sosyal medyanın etkisi ile tutuklanıyor...

Eğer bir kişi sosyal medya kampanyası sonrasında tutuklanıyor ise ve eğer o toplum o kampanyadan medet umuyor ise o toplum çok büyük tehlikelere gebe demektir.

  • Ne yapacaklar peki?

İnsanlar bir suçun failinin bulunup cezalandırılmasını talep edebilir ama insanların önüne bir şeyler koyup bu suçun failine nasıl bir işlem yapılacağına karar verin demek linç kültürü yaratmak demektir.  Bu toplumdaki adalet arayışını çok yanlış yönlendiren savunu biçimi.

  • Bir de Elmalı davasında çokça tartışıldığı gibi, çocukların istismarı anlattıkları seslerini ve çizimlerini sosyal medyada yayma meselesi var. Bu tür paylaşımlar çocuklar üzerinde nasıl bir etki yaratıyor?

Elmalı davası çok iyi bir örnek. O davada çocuğun yararını önceliklendiren bir haber okumadım. Çocukların çizimlerinin paylaşılması ya da anne babanın tutuklanmaması değil sadece sorun. Bu çocuklara ne yapıldığı ile yeterince ve hatta neredeyse hiç ilgilenen olmadı. Çocuklara ne oldu şu anda hiç birimizin haberi yok. Gündem bitti. Elbette medya sorun çözmenin aracı olmalı ama böyle kullanıldığında tetikçiye dönüşmüş oluyor. İşlevsel kullanılmamış oluyor. Bu çocukların başına gelen hikâyenin doğdukları andan itibaren her bir aşamasının sorgulanması gerekiyor. Çünkü çocuk koruma sisteminde sorumluluğu olan çok kişi görmüş, doğduklarından itibaren çok ciddi sorunlar yaşamışlar ama fark eden veya etkili biçimde müdahale eden olmamış. Neden şimdiye kadar bir tedbir alınmamış sorusunu ve şimdi ne yaptınız sorusunu sormamız lazım. Her ikisini de sormuyoruz.

Eğer dava izlemesi yapılacak ise, toplumu bir açık hava mahkemesi haline getirmek yerine,  adil yargılama ile ilgili nerede sorun görüyorsak topluma onu anlatmamız lazım. Elbette izleme yapalım ama linç etmek üzere değil mahkemenin adil işlemesini sağlamak için yapalım. Hakimler keyfi karar veriyor ise keyfi karar vermemeleri için ne yapılması gerektiğini anlamaya çalışacak bir merakımız olması lazım. Sorunu konuşmak yerine, hâkimin yerine geçerek karar vermeye veya verdirmeye çalışıyoruz.


ARŞİV