"Türkiye'de Çocuk Olmak Çocuklar Haklarıyla Var"

Kadıköy Belediyesi, Dünya Çocuk Hakları Günü'nde düzenlediği ‘Türkiye’de Çocuk Olmak Çocuklar Haklarıyla Var’ söyleşisinde şiddetle mücadele, adalet sistemi ve ailelerin sorumluluğu ele alındı, çocukların sağlıklı bir şekilde büyüyebilmesi için toplumda dayanışmanın güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekildi

25 Kasım 2024 - 10:50

Kadıköy Belediyesi, 20 Kasım Çarşamba günü Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında ‘Türkiye’de Çocuk Olmak Çocuklar Haklarıyla Var’ konulu söyleşi düzenledi. Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleşen söyleşide Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Avukat Doç. Dr. Sevgi Usta, İstanbul Barosu Genel Sekreteri Avukat Hürrem Sönmez, Türk Psikologlar Derneği (TPD) İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi Klinik Psikolog Deniz Bozunoğulları ile Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı Genel Koordinatörü Merve Merdane konuşmacı olarak yer aldı.  İpek Demirtaş’ın moderatör olduğu söyleşide ilk sözü Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevgi Usta aldı. 

Çocukluk döneminin anayasadaki temel hak ve özgürlükleri içeren bir dönem olduğunu dile getiren Doç. Dr. Sevgi Usta, “Diğer canlılar yavrularını kısa bir sürede büyütüp tek başına yaşayabilir duruma getirebilir. Ama insanlarda bu süreç 18 yıl gibi uzun bir süresi var. Bu süre içinde velayet hakkı biyolojik anne ve babalığın içeriğini dolduran hukuki bir kurum var. Bu kurum sayesinde çocuklar bakılıyor, eğitiliyor, korunuyor ve gözetiliyor. Bu döneme özgü yetişkinlerde olmayan hakları var. Çocuğun anne ve babası ile aile çevresiyle yetişme hakkı hem kültürel hem de sağlık hakları açısından çok önem taşıyor. Çocuğun boş zamanlarını değerlendirme, oynama yaşına uygun eğlenceli etkinliklerde bulunma hakkı var. Bu haklar şehirde ihlal edilen haklar arasında yer alıyor.” dedi. 

“OYUN ALANI YOK”

Çocukların şehirde oyun alanlarının olmadığına dikkat çeken Sevgi Usta “Çocukların oynayabileceği açık alanlar olmalı. Ama oyun oynayacakları alan yok. Çocukların ihlal edilen haklarından biri olarak görülüyor.” dedi. Çocukların her türlü şiddetten korunma hakları olduğunu belirten Usta şöyle devam etti: “Bu şiddet her yerde ve her şekilde olabilir. Ayrımcılığa uğrayan çocuklar toplumsal şiddetle karşı karşıya olabilir. Dolayısıyla toplum ile anne ve baba tarafından ihmal edilen, içinde bulunduğu kurum tarafından dikkate alınmayan çocuklar aslında ihmal ve şiddetle karşı karşıya kalıyor. İstismar mağduru, suça karışmış ve çalıştırılan bütün bu çocuklara baktığımızda anne ve babalarının velayetten doğan görevlerini yerine getiremedikleri için bunlarla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz. Anne ve babaların çocukları koruma, gözetim görevleri ile ilgili ciddi ihlaller söz konusu. Bu durumun ülkemiz açısından sosyal ve ekonomik, kültürel ve bölgeler arası ayrımcılıkla çok yakında ilişkili olduğunu söyleyebiliriz.”

“CEZALANDIRAN TOPLUMUZ”

Toplum olarak cezalandıran bir toplum olduğumuza dikkat çeken Doç. Dr. Sevgi Usta, “Ceza sistemimiz çok iyi işler. Bir çocuk yumurta çaldığı anda kulağından tutulur, terbiye edilsin diye polise götürülür. Cezada çok başarılıyız. Ceza veriyoruz ama çocukların suça karıştırdıkları ortama dönmemesi için çocuk mahkemeleri tarafından tedbir uygulanması gerekiyor. Bu çocuklar tekrar bir suçla mahkemeye geldikleri zaman burada çocuğun suçu değil tamamen mahkemelerin ve toplumun bu çocuğu ihmali ile ilgili durumla karşı karşıyayız.” şeklinde konuştu. 

“DAYANIŞMAYLA ÇIKACAĞIZ”

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk düzenlemelerinin, çocukların haklarının korunması için yeterli bir çerçeve sunduğunu, ancak bu düzenlemelerin etkin uygulanmadığını vurgulayan İstanbul Barosu Genel Sekreteri Avukat Hürrem Sönmez şöyle konuştu: “Çocuğun yüksek yararına vurgu yapan düzenlemeler var.  O zaman neden bu durumdayız. Kanunların yetersizliğinden değil ama mevcut yasaları uyguluyor olsaydık bu durumda olmazdık. İstanbul sözleşmesi aslında sadece kadınları değil şiddet mağduru ve şiddete tanık olan çocukları da korumayı amaçlayan bir sözleşmeydi.”   

Devletin kadınları ve çocukları koruyamadığını ifade eden Sönmez, “Devlet pozitif yükümlülüklerini yerine getiremiyor, çocukları koruyamıyoruz, kadınlar korunmuyor. Ne yapacağız. Örgütlenmek zorundayız. Siyasi parti üye olmaktan değil kastım. Avukat olarak meslek örgütümde yapabileceğimi yapmaya çalışıyorum. Yerel yönetimler güçlenecek. Onlara çok görev düşüyor. Bu anlamda kadın mücadelesini önemsiyorum. Çünkü kadınlarla değişeceğini düşünüyorum. Toplumları hukuk değiştirmez toplumlar değişir ve hukuk ardından gider. Çocuklar için kadınlar için mücadele edenler olduğu sürece onları koruyup kollayacağız. Başka türlü bu karanlıktan çıkma şansımız yok. Çıkacaksak dayanışmayı büyüterek çıkabileceğiz.” ifadelerini kullandı.  

Çocuğun sağlıklı yaşayabilmesi için ihmalden ve istismardan uzak olarak büyütülmesine dikkat çeken Türk Psikologlar Derneği (TPD) İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi Klinik Psikolog Deniz Bozunoğulları da şunları söyledi: “En görünen istismar türlerinden biri fiziksel olsa da psikolojik şiddetin de yıkıcı olduğunu unutmamak gerekiyor. Örneğin günlük yaşantımızda çocuklara haylaz, yaramaz, şımarık gibi çeşitli isimler takmamak gerekiyor. ‘O çocuktur anlamaz ‘demek doğru değil. ‘O çocuktur anlamaz sus yerine’ onların ne düşündüğünü ve ne hissettiğinin sorulması önemli. Anne karnından itibaren çocuk her şeyi bedeni ile hatırlamaya başlıyor. Bütün hayat deneyimlerini kaydettiği bir hafızası var. Bebeklik döneminden itibaren deneyimlediğimiz olayların izi var. Kurslara giderken çocukların isteği dikkate alınmalı. Onun tercihine saygı duyulmalı. Görüşlerini dinlemek ve önemsemek zorundayız. Çocukları yetiştirirken ‘bunu yapamazsın şuraya gidemezsin’ yerine neyi neden yapamayacağını ya da neden gidemediğini anlatmak önemli. Bazı araştırmalarda duygusal olarak yaşadığımız olumsuz çocuk dönemi deyimlerinin ömrümüzden götürdüğü yer alıyor. Bu psikolojik sağlığın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.”

“ÖZGÜRLÜĞÜNDEN YOKSUN KALMAMALI”

Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı olarak adli sistemdeki ve adli sisteme girme riski altında bulunan çocukların üstün yararını korumak için hiçbir çocuğun özgürlüğünden yoksun bırakılmadığı topluma erişmek için çalıştıklarını ve çabaladıklarını söyleyen Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı Genel Koordinatörü Merve Merdane, “Suça sürüklenen kanundaki tanım. Biz burada adli sisteme girmiş çocuk kavramını kullanıyoruz. Bunun iki nedeni var. Masumiyet karinesini ihlal ettiğini düşünüyoruz. Hükmü kesinleşmemiş hiç kimsenin suçludur denilemeyeceğini söylüyor.  İkinci nedeni edilgen bir kavram. Evet belki iyi niyetle böyle bir kavram geliştirilmiş. Çünkü çocuğun suç işlemesi, suçla ilişkilendirilmesine sebep olan dışsal risk faktörleri var. Aile yapısı, mahalle, sosyal ve ekonomik durum bunların hepsi risk faktörü. Şunu unutmayalım; her çocuk bir özne, her çocuk birey. Onun özel durumunu göz ardı edersek, çocuğun ihtiyacı olan  gelişim sürecine destek mekanizmalarını oluşturamayız, sunamayız. O zamanda suçla ilişkilenmesini önleyemeyiz.” diye konuştu. 

Merve Merdane, “Türkiye’de adalet sistemi biraz cezalandırıcı. Suç neden işleniyor, nasıl işleniyor buna neden olan faktörler neler onlara bakmıyoruz. Bakarsak önleyebiliriz. Maalesef çocuk adalet sistemi için de bu geçerli. Biz vakıf olarak diyoruz ki hiçbir çocuk özgürlüğünden yoksun kalmasın. Çocuk özgür olduğunda çocuk olabilir. Ancak özgür olduğunda gelişimini destekleyen koşullar olduğunda çocuk kişiliğini ve yeteneğini keşfedebiliyor, birey olarak topluma katılabiliyor. Çocuğun bilişsel ve bedensel olarak zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimi özgür olduğunda, eğitime devam edebildiğinde, sokakta oyun oynayabildiğinde hakkına erişebiliyor. O yüzden hiçbir çocuk özgürlüğünden yoksun kalmamalı diyoruz.” dedi. 

 

ARŞİV