Unutmaya inat “Hatırlama Bahçesi"

Fotoğrafçı Emin Önder Sertçelik, yeni projesi “Hatırlama Bahçesi” ile izleyiciyi Alzheimer’lı hastaların dünyasına davet ediyor

23 Ocak 2019 - 09:18

Farklı belgesel fotoğraf projelerine imza atan fotoğrafçı ve eğitimci Emin Önder Sertçelik, bir arkadaşının gönüllü olarak Kadıköy’deki Alzheimer’lı yaşlı hastaların saçlarını keseceğini öğrendiğinde bunu fotoğraf projesine dönüştürmeye karar verdi. Projenin adını da “Hatırlama Bahçesi” koydu. Sertçelik ile hem bu projesini hem de fotoğraflarla neleri anlatmak istediğini konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyalım, kimdir Emin Önder Sertçelik?

Pamukkale Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. 2002 yılından beri öğretmenlik yapıyorum. 2005’ te İstanbul’a geldim ve 2010 yılından beri de Kadıköy’de yaşıyorum.

Uzun yıllardır öğretmenlik yapıyorsunuz ama ben sizin fotoğrafçılık yanınızı merak ediyorum, ne zaman başladı bu tutku?

Fotoğrafa 2009’da İFSAK’ta başladım. Temel eğitimimi orda aldıktan sonra sınıf olarak “İstanbul’da toplu taşıma” adlı bir proje yaptık ve proje sonunda fotoğraflarımızın bazıları İFSAK’ın bünyesinde bir sergiye dönüştü. 2013’te Moda’daki İstanbul Hatırası’nda ileri düzey fotoğraf eğitimi aldım. Zamanla fotoğrafla ilgili farklı akımların, trendlerin varlığını keşfedince estetik algılayışımı sorgulamaya başladım. Sokak fotoğrafçılığına ilgi duydum ve ağırlıklı olarak sokakları, sokaklardaki insan hallerini hatta bununla örtüşen gölge-ışık tezatlıklarını çektim. 2018’de İFSAK’ta “belgesel foto öykü” atölyesine katıldım. Bu süreçte ağırlıklı olarak kısa süren belgesel proje çalışmaları yaptım. Eğitimin hemen ardından “Aleksis” adlı projem için çalışmalara başladım. 1 yıla yakın süren bu projeyle ilgili çalışmalarımı “belgesel öykü” konseptinde düzenleyip atölyedeki diğer arkadaşların çalışmalarıyla birlikte karma bir sergide fotoğraf severlerin beğenisine sunduk.

KİŞİSEL ANILAR ETKİLİ OLMUŞ

Alzheimer’lı hastaları merkeze aldığınız “Hatırlama Bahçesi” adlı projenizden bahseder misiniz? Nasıl başladı bu çalışma?

Bir gün Kadıköy’de erkek saç kesimi üzerine eğitim aldığını söyleyen yakın bir arkadaşımla karşılaşmıştım. Bana huzurevine gideceğini ve orada bazıları Alzheimer’lı olan yaşlıların saçlarını gönüllü olarak keseceğini söyledi. Aklıma, bu deneyimi, fotoğrafla ilgili bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürebileceğim geldi.  Arkadaşıma bu fikirden bahsettiğimde önce şaşırdı tabii. Sonra yaşlılara olan  hassasiyetinden dolayı ve bir anlamda kendisinin de kuaförlükle ilgili ilk ciddi deneyimi olacağı için bu fikrime sıcak baktığını belirtti. Kısa bir zaman sonra randevulaştık ve huzurevine giderek projeyi gerçekleştirdik.

Alzheimer’la ilgili bilginiz var mıydı?

Dedem Alzheimer hastasıydı. Çocukluğumda ve ilk gençlik yıllarımda onun zaman zaman unutkanlığına birçok kez şahit olmuştum. Bu durum, o dönemlerde tabii ki ciddi boyutlarda değildi. Zamanla unutkanlığı kronikleşmeye başladı. Bizlerle ve insanlarla gittikçe daha az konuşuyordu, yapması gereken gündelik işleri aksatıyor ve bundan ötürü kendini çaresiz hissediyordu. O dönemde Alzheimer’ın, günümüzdeki  kadar yaygınlaşmaya başladığını pek söyleyemem ve biz de bu hastalık konunda doğrusu pek bilinçli değildik. Tanı, bu yüzden geç kondu. Öğrendik ki dedem  hastalığın orta evresini yaşamaktaymış hatta ileri seviyeye yaklaşmış. Tabii bu duruma hepimiz çok üzüldük. Zamanla hastalık ilerledi. Dedem, beni ve ailedeki diğer fertleri hatırlayamıyordu. Ailem, sürekli onunla yakından ilgileniyordu. Bir gün işteyken telefonum çaldı ve sabah saatlerinde öldüğünü öğrendim.

Bu projede sizi etkileyen neler oldu?

Tüm bu süreci, huzurevine gittiğimde saçı kesilecek Alzheimer’lı hastaları gördüğümde tekrar hatırladım. Donuk ve anlamsız bakışlarda dedemi gördüm. Bir süre fotoğraf çekemedim çünkü sarsılmıştım.

SERGİLEMEK İSTİYOR

Sanırım çalışmanızın temel gayesi farkındalık yaratmak. Biraz bundan bahseder misiniz? Fotoğraflarla tam olarak neler anlatmak istediniz?

Aslında dürüst olmak gerekirse başlangıçta yani huzurevine gitmeden önce amacım, bir fotoğrafçı olarak özgün bir proje yaratmak ve bunu insanlara tanıtmaktı. Fakat oraya gidip o insanların çaresizliğini görünce dedemle ilgili anılarım zihnimde canlandı. Kısa süreli travmatik bir an yaşadım orda. Kendimi toparlayıp fotoğraf çekmeye başladığımda aklımdan geçen şey: İnsanların  bu lanetli hastalığın etkilerini görüp kendilerini ve bütün diğer tanıdıklarını bilinçlendirmelerini sağlayabilmelerine vesile olmaktı. Evet, bir anlamda farkındalık yaratmak önemli. Fakat bu proje için insanların bana ve fotoğraflarıma tamamıyla ulvi, kutsal anlamlar yüklemelerini de istemiyorum. Çünkü bu projenin fotoğrafçılık alanında yapmak istediğim özgün işlerle örtüşen bir tarafı da bulunuyor.

Projenin akıbeti ne olacak? Bir sergi planınız var mı?

Proje fotoğraflarımın bir kısmı sosyal medyada yayınlandı. Yani bir anlamda ilk kez insanların seyrine sunuldu. Tahmin ettiğimden daha fazla bir ilgiyle karşılaştım. Güzel, onure edici geri dönüşler aldım. Bu gelişmeler, açıkçası projenin daha geniş bir kitleye ve Alzheimer ile ilgili faaliyetleri olan derneklere temas edebilmem için beni cesaretlendirdi. İlk önce yetkili kişilerle görüşüp projemi onlara tanıtmak istiyorum. Belki, bahsettiğim dernekler, başka sivil toplum örgütleri ve sağlık kuruluşları projemin daha geniş bir kitleye ulaşmasında toplum olarak bu konuda farkındalığımızın güçlenmesinde faydalı adımlar atabilirler. Projeyle ilgili ilerde oluşabilecek sergi de bu adımlardan biri tabii.


ARŞİV