Bir ulaşım aracı düşünün ki üzerine şiirler yazılsın, filmler çekilsin, yazarların hatıratlarında yer bulsun. İstanbul’un vapurlarından bahsediyoruz elbette. 200 yıla yakın bir süredir İstanbulluların ulaşım aracı olarak kullandığı vapurlar, şehrin en önemli simgelerinden biri. Öyle ki vapursuz bir İstanbul’u düşünmek imkansız. Peki, İstanbul’un vapurlarını ne kadar tanıyoruz, tarih sahnesine çıkışı iki asra yaklaşan vapurların tarihi hakkında neler biliyoruz?
Adil Bali’nin hazırladığı ve yakın zamanda okurlarla buluşan “Vapurlarıyla İstanbul” kitabı İstanbul’un tarihsel vapur yolculuğunu, şehrin deniz ve vapurlarıyla bağını fotoğraf ve belgelerle anlatıyor. İBB tarafından yayımlanan kitabın en önemli özelliklerinden biri de Faik Şenol’un fotoğrafları. 1912-1981 yılları arasında yaşayan, şehrin değişimi ve dönüşümünü fotoğraflayan, İstanbul’un birçok köşesinde yüz binlerce kare fotoğraf çeken foto muhabiri Faik Şenol’un koleksiyonunu yıllar sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi satın alarak koruma altına aldı. Şenol’un arşivinde yer alan fotoğrafların ilk defa görülecek olması da İstanbul’un tarihi açısından ayrıca kıymetli.
Bali, “Vapurlarıyla İstanbul” kitabında; İstanbul’un denizle ilişkisini, vapurların tarihini, iskeleleri, şehir hatlarının tarihsel dönüşümünü, köprüleri, kaptanları, yazar ve şairlerin vapurlar hakkında yazdıklarını aktarıyor. Kitapta Kadıköy’ün vapurları, iskeleleri ve yolcuları hakkında bölümler de yer alıyor. Sadece ulaşım aracı olarak tanımlamanın doğru olmadığı, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir mekan olan Kadıköy’ün vapur ve iskeleleri kitapta şöyle anlatılıyor:
KİMLER HANGİ VAPURA BİNMELİ?
“İstanbul yazarlarının en ünlüsü, şehir mektupçusu, gazeteci yazar Ahmet Rasim Bey bir mektubunda 4 ve 5 numaralı vapurların eskiliğinden ve Kadıköy İskelesi’nin dubalarını delerek tehlikeli durumlara sebebiyet vermelerinden söz ettikten sonra mizahi bir üslupla değişik meslek gruplarına sahip olan insanların hangi isimleri taşıyan vapurlara binmeleri gerektiğini şöyle yazar: Ben demedim mi? Bu 5 numara ile 4 numara bir iş çıkaracaklar. Bunları tamire göndermeli, altlarını temizlememeli. Dediklerim çıktı. Köprüye çarpa çarpa, efendilerle düşe düşe, istirahat için yaslana yaslana, sularla ura ura dubayı delmişler, su almaya başlamamış, köprüde bir gürültü: Kadıköy İskelesi batıyor. Kadıköy vapuru da delinmiş, denize gidiyor.
...
Kadıköyüne gidecekler: Kadıköyü
Kademden tefeül edenler: Meymenet
Çalışmadan usananlar: Gayret
Şirket’i Hayriye ve Kadıköyü taraflarına işleyen kaptanlar: Rehber
Kış günlerinden bıkanlar: Bahariye
İstanbul sokaklarında langur lungur giderek oku yayı fırlayan arabaların beray-ı tamir Üsküdar’a çekilmesi fikrinde bulunanlar: Suhulet vapurlarına binmeleri tavsiye olunur.”
KADIKÖY’DEN VAPURA NASIL BİNİLİYORDU?
“Tarihi eskiye dayanan Kadıköy İskelesi Anadolu yakasının en önemli iskelelerinden. Haydarpaşa Garı inşası sırasında Kadıköy İskelesi’nin bulunduğu alan doldurulur ve böylece Kadıköy Meydanı ortaya çıkar. Köprü’den Kadıköy İskelesi’ne ilk vapur 1846 yılında gelir. Fransız yazar Theophile Gauiter, 19. yüzyılda gezgin olarak geldiği İstanbul’da Kadıköy İskelesi’ni şöyle anlatır:
Kadıköy İskelesi’ne geldik. Bangor kalkmaya hazırlanıyordu ve mavi gökyüzüne kara dumandan yumaklar püskürtüyordu. Yolcuların vapura binmesi gürültüsüz patırtısız ve kahkahalar olmadan olmuyordu; rıhtımla vapur arasına atılan nerdeyse dikey tahta parçası iskele işlevini üstleniyordu. Buradan çıkış bir hayli meşakkatliydi ve üstelik bir de borda kaplamasından atlamak gerektiğinden, mahcubiyet ve edep ifade eden bir yığın minik gülünç cilveye yol açıyordu; bu tehlikeli geçişte kaç Avrupalı jartiyer sırrını faş etti...”
VAPUR ARKADAŞLIĞI
“Kadıköy İskelesi, şehrin ticaret merkezleri Eminönü ve Karaköy’e yıllarca binlerce yolcu taşıdı. 1960’lar, 70’ler, 80’lere gelindiğinde her seferin yolcusu belliydi. Bütün yıl aynı saatte aynı vapurla gider, aynı vapurla da dönerlerdi. Kaptanlar, çaycılar, çımacılar, kamarotlar, yolcular birbirlerini tanırdı. Aynı vapurun yolcuları arasında gazete değiş tokuşu, poğaça ikramları yapılırdı. Gazetelerin ve edebiyat aleminin merkezi Cağaloğlu’nda çalışanlarla İstanbul Valiliği’nde çalışanlar, Kadıköy-Eminönü vapurunu tercih ederdi. Vapurda tanınmış gazeteci ve yazarlar seyahat ederdi. Kadıköy-Karaköy yolcuları ise daha çok Karaköy-Perşembepazarı çalışanları ile Taksim-Elmadağ-Şişli arasında çalışanlardan oluşurdu. Vapurun kalkmadığı sisli günlerde yolcular küçük gruplar halinde araba kiralar ya da sise rağmen çalışan küçük motorlara binerek işlerine gitmeye çalışırdı. Birçok kez yenilenen Kadıköy İskelesi günümüzde de Anadolu yakasının Üsküdar’la birlikte en önemli iskelesi olma özelliğini koruyor.”
KADIKÖY VAPURLARININ MÜŞTERİLERİ
“Vapur yolculuklarına ilişkin dönemin gazetelerine göz attığımızda ilginç haberlerle karşılaşıyoruz. 10 Ağustos 1930’da Son Posta gazetesi, Kadıköy vapurlarının yolcularının tespitini şöyle yapmış: Kadıköy’e gidip gelen vapurların yolcuları hemen hemen hep aynıdır. Size bizim müşahademizi yazalım, kendi müşahadenizle mukayese ediniz. Kadıköy’den kalkan vapurların müşterileri şu surette değişiyor: Sabah 6.20 ve 7.00 vapuru ile amele ve işçiler, sabah 7.40 vapuru ile dükkanlarını açan kalfalar, sabah 7-8 vapuru ile tüccarlar, sabah 8.45 ile memurlar ve daktilolar, sabah 9.10 Devair rüesası, sabah 9.50 vapuru ile İstanbul’da işi olan mütekaitler, sabah 11-16 öğle yemeğini İstanbul’da sevgilileri ile yiyecek olan kadınlar, sabah 1.15 ve 1.50 vapurları ile İstanbul’da randevusu olan kadınlar. Bu kadınlar akşam 5.10 ve 5.50 vapurları ile dönerler.”
NAZIM HİKMET’İN VAPURLARI
Kitapta “Şiirde, Sinemada ve Basında Vapurlar” adlı bir bölüm de yer alıyor. Bali, bu bölümde şairlerin vapurlar için yazdığı şiirlere, mekan olarak vapurları ve iskeleleri kullanan filmlere de yer ayırmış. Bu kısımda ayrıca “Nazım Hikmet’in Vapurları” adlı bir yazı da yer alıyor. Bali, Hikmet’in vapurlarla ve Kadıköy’le olan ilişkisini şöyle anlatıyor: “İstanbul’daki yaşamının büyük bir bölümünü Kadıköy’de geçiren usta şair bir başka zamanda hasretliklerine şöyle seslenir: ‘Kadıköy vapuruyla İstanbul’a geçerken sulara iyi bakın onlarda yüreğim var.’
“HAYDARPAŞA TORNİSTAN YAPIYOR”
400 sayfalık kitapta yazar, çizer, sinema sanatçısı ve müzisyenlerin vapur yolculukları sırasında yaşadıkları anılara da yer verilmiş. Kitaba katkı sağlayan deniz tarihi araştırmacısı Ahmet Güleryüz, çocukluk yıllarını şöyle anlatıyor: “...Biraz daha kalın, az nameli düdük sesinden Kadıköy vapurunun Köprü’den kalktığını anlardık. Evdeki büyüklerden öğrenmiştim üç düdük sesi tornistanla kalkan gemi demekti. ‘Bak duydun mu, Haydarpaşa tornistan yapıyor’ derlerdi. Tüm bu seslerin hayatımda hep yeri oldu. Çocukluğumda, gençliğimde, ilerlemiş yaşlarımda da denizin sesi hep benimle birlikteydi. Cumartesileri annemle çıkardık evden. Aşağı Köprü’ye iner, Kadıköy vapuruna biner, o zamanlar Ağababa dediğimiz dedemi ve babaannemi ziyarete giderdik. Ben tabii son derece haşarı ve meraklı, her seferinde vapurun en sevdiğim, tıkır tıkır hevesle çalışan makine dairesine inmek isterdim, zavallı annem peşimde ‘Ahmet dur, Ahmet yapma! İnme aşağıya’ nidalarıyla canından bezmiş dolaşır beni zar zor zaptederdi.”