2020 / XVII. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri kapsamında yapılan başvurular, Zeynep Ahunbay başkanlığında, M. Zafer Akdemir, T. Elvan Altan, A. Sinan Timoçin, Alper Ünlü’den oluşan Seçici Kurul tarafından 12-13 Mart 2020 tarihinde gerçekleşen toplantıda değerlendirildi. Çevrimiçi olarak devam eden görüşmelerin ardından Nişan Yaubyan Mimar Sinan Büyük Ödülü’ne, Reha Günay ve Mehmet Özdoğan ise Mimarlığa Katkı Dalı Ödülü’ne değer görüldü.
Bu yıl Mimar Sinan Büyük Ödülü’nün sahibi olan Nişan Yaubyan doğma büyüme Kadıköylü olan Ermeni bir mimar. Bu nedenle bu yılki ödül töreninin Kadıköy için özel bir anlamı var. Kadıköylü Nişan Yaubyan, Türkiye Modern Mimarlığı’nın ilk kuşağına mensup biri. 1928 yılında Kadıköy’de doğan Yaubyan, 1953 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu ve katıldığı birçok mimarlık yarışmasından derece aldı.
Ödül alan tasarımlarından çoğu uygulandı. Bunlardan en önemlisi yarışma birinciliği ardından inşa edilen tasarımlarından olan Sakarya Hükümet Konağı’ydı. Michigan Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamlayan Yaubyan, bir süre Amerika’da çalıştı. Minoru Yamasaki’nin çalışma ekibinde yer alan Yaubyan, ünlü mimarın İkiz Kuleler gibi önemli projelerinde de çalışma imkânı buldu. Amerika’da bir süre yaşadıktan sonra tekrar Türkiye’ye döndü ve kendi ofisinde mimarlık çalışmalarına devam etti. Bir süre Yeditepe Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. İstanbul Serbest Mimarlar Derneği tarafından Türkiye mimarisine katkılarından dolayı 2003 yılında, kendisine onur üyeliği verildi. Kadıköy’deki birçok yapıda Yaubyan’ın imzasını görmek mümkün. Aramyan Lisesi binası ve Bostancı’daki Şenterziyan villası da bunlardan bazıları.
İkiz Kuleler
KADIKÖY’ÜN KARAKTERİ
Bundan 3 yıl önce Yaubyan ile bir söyleşi yapma fırsatı bulmuştuk. Mimarlığı, Kadıköy’ü ve şehrin değişen yapısını konuştuğumuz Yaubyan, Kadıköy hakkında şunları söylemişti: “Bana göre, Kadıköy’ün kendi içinde çok büyük bir değişiklik yok. Tabii çok eski evler kayboldu, onların yerine yenileri inşa edildi ama Kadıköy çarşı ve muhiti eski havasını muhafaza ediyor. Pek rahatsız edecek bir durumu yok bu bakımdan. Kadıköy’ün belirli bir mimari karakteri yok ama genel bir karakteri var. Deniz kenarı oluşu, işte çarşısı... Kadıköy’ü Kadıköy yapan bunlar. Moda birazcık değişti, bahçeli evler vardı genellikle, bu evlerin yerini apartmanlar aldı. Benim bir teşhisim var. Eski Moda’nın nüfusu bugünkü kapıcıların nüfusuna eşit. Hakikaten böyle.”
Sakarya Hükümet Konağı
“MUHAFAZA EDİLMESİ LAZIM”
“Moda İskelesi, Süreyya Operası ve Haydarpaşa gibi yapıların muhafaza edilmesi lazım. Tabii muhafaza etmek kelimesi bize biraz yabancı. Nedense genel hastalığımız yıkıp yapmak. Bütün Kadıköy’ü yıkmaya başlıyorlar. Bağdat Caddesi tarafı öyle. O bomba gibi binalar yıkılıyor, yenisi yapılıyor. Sağlam binalar yıkılıyor yenisi yapılıyor. Bana öyle geliyor ki memleketi müteahhitler idare ediyor. İş yaratmak için yapılmış bir şey bence. Deprem kat sayısını değiştirdiler ve bütün binalar çürüğe çıktı. Sağlam binalar bir gecede çürük oldu. Dolayısıyla bu üzücü bir durum. Hâlbuki o binayı muhafaza edeceksin, şarap gibi onun biraz eskimesi lazım içindeki eşyalarla birlikte. Yaptığın kalmalı, eskimeli, şarap gibi olmalı. Bu bakımdan yıkımlara karşıyım ben.”
Şenterziyan Villası
“Özlemiyorum o dönemleri (1940’lı yıllardan bahsediyor) çünkü ben fakir bir aileden geldim. Sıkıntılar içinde büyüdük. O senelerden parlak şeyler yok bende. Düşünün ki üniversiteye evden yemek götürmüşümdür. Bu şartlarda büyüdük. Ama komşuluk ilişkileri ve toplumsal ilişkiler farklıydı muhakkak. Mahallede herkes birbirini tanırdı, birbirine gider gelirdi, çocuklar beraber oyunlar oynardı. Onlar vardı tabii, şimdi pek yok. Dünyaya bir daha gelme şansım olsa yine mimar olmak isterdim. Gene Kadıköy olsa fena olmaz (gülüyor). Evden çıkıp çarşıya doğru yürüsen en az 4-5 kişiye merhaba dersin. Bu zenginliktir. Şimdi Ohannes var, Ohannes’in dükkânına uğrarsın bir çay içersin falan. Güzel şeyler bunlar.”