Son zil çaldı, karneler alındı. Yoğun bir okul döneminin ardından yaz tatili başladı. Tatili keyifli hale getirecek aktiviteler de çocuklar için önemli. Klinik Psikolog Nazlı Kocabaşa ile yaz sürecinin hem eğlenceli hem de öğretici geçmesi için nasıl bir planlama yapılabileceğini konuştuk.
Yaz tatilinin çocukların hem dinlenme ihtiyaçlarını karşıladığı hem de farklı deneyimlerle gelişmeye devam edebilecekleri harika bir dönem olduğunu dile getiren Klinik Psikolog Nazlı Kocabaşa, “Çocukların aylarca süren okul rutinlerinden sonra dinlenme ihtiyaçlarının oluşması son derece normaldir ancak tamamen boşlukta kalmaları da onları huzursuz edebilir. Planlı ama esnek bir program, çocuğa hem özerklik kazandırır hem de güvenli bir çerçeve sunar.” dedi.
Günü basitçe üçe ayırmanın etkili bir yöntem olduğunu vurgulayan Kocabaşa, “Serbest zaman, öğrenme zamanı ve aileyle geçirilen kaliteli zaman şeklinde bir akış planlanabilir. Ebeveyn ve çocuk günün akışını ve detaylarını birlikte belirleyebilir. Programlama sürecine çocuğu da dahil etmek, ona sorumluluk bilinci kazandırır, tercihlerinin ve düşüncelerinin ebeveynleri tarafından önemli olduğunu hissettirir.”
“İLGİ EN GÜÇLÜ DESTEKLEYİCİDİR”
Çocukların eğlenerek öğrendiğine dikkat çeken Nazlı Kocabaşa, öğrenmenin yollarını da şu şekilde açıkladı: “Öğrenme sadece okul kitaplarından değil, hayatın içinden de olur. Bu yüzden yaz aylarında çocuğa sunulan deneyimler hem eğlenceli hem de öğretici olabilir. Örneğin bahçede sebze-meyve yetiştirmek, sorumluluk alma, sabretme ve sonuç odaklı düşünme becerilerini destekler. Doğa yürüyüşleri sırasında birlikte bitkileri keşfetmek, alışveriş listesi yaparken matematik çalışmak ya da birlikte yemek pişirirken ölçüleri öğrenmek gibi hayatın içinden aktiviteler çocuklar için eğlenceli olduğu kadar öğretici de olur. Ayrıca yaz okulları, spor kampları, sanat atölyeleri gibi yapılandırılmış programlar da çocukların hem sosyal gelişimini hem ilgi alanlarını destekler. Sonuç olarak çocuklar için anlamlı yaz aktiviteleri oluşturmanın en kritik noktası, onların kendilerini değerli hissettikleri alanlar yaratmaktır. Bu alanlar bazen 30 dakikalık bir sohbette, bazen bir kağıt uçağı yarışmasında, bazen de birlikte bulaşık yıkarken bile doğabilir. Ebeveynin iş yükü ne kadar yoğun olursa olsun, çocuğa gösterilen samimi ilgi gelişimini destekleyen en güçlü unsurdur.”
“YASAK DEĞİL KONTROL GEREKİYOR”
Yaz döneminde ekran süresi de ailelerin dikkat etmesi gereken başlıklardan biri. Ekranın tamamen yasaklanmasının gereksiz olduğunu, ancak kontrolsüz kullanımın dikkat dağınıklığı, uyku bozuklukları ve sosyal izolasyon gibi riskleri beraberinde getirdiğini söyleyen Kocabaşa, şu önerilerde bulundu: “Ebeveynler ekran süresi konusunda hem sınır koyucu hem de model olmalıdır. Çocuğa ekran süresiyle ilgili net ve yaşa uygun kurallar konulmalı. Örneğin 'Günde en fazla 1 saat ve içerik önceden onaylandıktan sonra izlenebilir' gibi. Bu kurallar sadece çocuk için değil, ebeveyn için de geçerli olmalı. Sürekli elinde telefon olan bir ebeveyn, çocuğa da ekranla zaman geçirmenin doğal olduğu mesajını verir. Bu nedenle ekran alışkanlıklarını birlikte düzenlemek daha etkili olur.”
Çocuğun ekranla geçirdiği zamanı azaltmak için ona daha cazip alternatifler sunmanın önemine dikkat çeken Kocabaşa, şu önerileri sıraladı: “Bir yaz günlüğü tutmak, doğada keşif oyunları oynamak, kendi masa oyunlarını yaratmak, geri dönüşüm malzemeleriyle sanat projeleri yapmak ya da ailece kitap kulübü oluşturmak gibi etkinlikler, hem çocukların gelişimini destekler hem de ekran bağımlılığını azaltır.”