Yeldeğirmeni'ni Don Kişot ruhu sardı!

Mahalledeki 25 yıllık terk edilmiş inşaata girip hummalı bir çalışmaya girişen Yeldeğirmeni Dayanışması, mülkiyetten arınmış özgür bir dünyanın kapılarını aralıyor.

04 Aralık 2013 - 10:57
Semra ÇELEBİ

Kadıköy’ün en eski yerleşim yerlerinden Yeldeğirmeni’nde, 25 yıldır “ne olacak bu inşaatın hali?” diye düşünerek önünden geçtiğimiz bina, işgal edildi! Gezi direnişinin ardından mahallede örgütlenen Yeldeğirmeni Dayanışması, bu terk edilmiş binayı kamunun yararına kullanmak için yaklaşık üç aydır hummalı bir çalışma yürütüyor.
Dört katlı binada çok iş var. Ancak dayanışma o kadar büyük ki, bütün ihtiyaçlar büyük bir incelikle gideriliyor; “Bugün işgal evinde çalışacağız, uygun olanlar gelsin” çağrısı hemen karşılık buluyor.
Bir dizi setinin oyuncuları aralarında para toplayıp pencereleri alıyor, Kadıköy’ün eskicileri topladıkları kapı pencereleri inşaata bırakıyor, bir işadamı bir kamyon malzemeyi kapıya yığıyor, ünlü bir sanatçı çatı malzemelerini alıyor… Velhasıl, Don Kişot’un ruhunun dört bir tarafını sardığı bu bina, büyük bir dayanışma ve emekle örülüyor.
Paranın kesinlikle geçerli olmadığı, mühendis, avukat, öğretmen, sanatçı, gazetecilerin, Erasmuslu yabancı öğrencilerin birer inşaat işçisine dönüşüp ustalaştığı, mahallelinin kekiyle böreğiyle çayıyla destek olduğu Don Kişot İşgal Evi’ne gittik, hem çalışmaları izledik hem sohbet ettik.
Sorularımızı Yeldeğirmeni Dayanışması’ndan Avukat Tamer Doğan yanıtladı:
 
-Yeldeğirmeni Dayanışması bu evi işgal etmeye nasıl karar verdi?
Temmuzun ikinci haftasından itibaren Yoğurtçu’da mahalleler toplanmaya başladı. Bir sonraki toplantıdan itibaren de toplantıları mahallede yapmaya başladık. Ağustos sonuna kadar böyle devam etti; senin de haberini yaptığın açık hava sineması, çapul pazarı gibi birçok etkinliğimiz oldu. Eylül’de “sonbahar geliyor, nerede toplanacağız?” sorusu gündeme geldi. Sonuçta toplandığımız yer bir açık otoparktı. Biraz gözümüzü açtık, kafamızı kaldırdık baktık dünyada neler oluyor diye. Özellikle Madrid’e baktık. Sokak eylemleri neye evrilmiş araştırdık. Sonra gördük ki kışın Madrid’dekiler metruk, çöp olmuş, kimin olduğu önemli olmayan evlere girmişler. Devlet çıkarınca başka yere geçmişler. Forumda tartışmaya başladık. İlk başta çok rağbet görmedi. Bir yeri işgal etmek pek sempatik gelmedi. Ama sonra ihtiyaç kendini dayatınca daha net tartışmaya başladık.
Yıkılmak üzere olan bir binaya girip risk almak istemedik. Mahalle içinde en sağlam en kullanılabilir bina burasıydı. Biz de burayı kullanıma açmaya karar verdik.
 
-Daha önce fark etmiş miydiniz bu yarım kalmış inşaatı?
Tabii. Sonra arkadaşlar burayı önerince, hukuki olarak statüsünü araştırdık. Yaklaşık 25 yıl önce bir müteahhit burayı beş ayrı kişiye satmış yani dolandırmış. O yüzden de burası davalık ve yıllarca da böyle davalık kalacağa benziyor. Şu an kayyumda.
 
-Bu işgale karar veren, kolları sıvayan kaç kişiydi?
60-70 kişi toplantı yapıp kararını aldık. Yaklaşık 10 kişiyle kapıyı açtık. İlk girdiğimizde korktuk açıkçası. İçeride devasa bir moloz ve çöp yığını vardı. 500 çuval çöp çıkardık.
 
-Ama vazgeçmediniz, devam ettiniz…
Evet çünkü işin içine girince ufkumuz açıldı, hayallerimiz büyüdü. Aslında soğuktan kaçalım ve üretkenliğimizi burada devam ettirelim derken bir baktık başka bir dünyaya sıçramışız; mülkiyetten arınıp bir özgürlük alanı açmışız. Örneğin stensel atölyesi yapıyoruz, Gezi’deki arkadaşlarımızın resimlerini çiziyoruz, onları unutmuyoruz. Zaten inşaatta çalışmak bile bizi bir arada tutuyor. Bir sürü insanın emeği var bu binada. Çapulcu pazarımız, kütüphane, çocuk odası, kadın odası olacak. Yeldeğirmeni Dayanışması, Gezi sonrası bütün forumlara bir çocuk armağan etmiş oldu.
 
-“Gezi”, Yeldeğirmeni Don Kişot Evi’nde mi devam edecek anlamına geliyor bu?
Aslında bunu biz de tartışıyoruz. Gezi’nin devamı nedir? Gezi illa bir yere barikat ya da çadır kurmak değildir. Gezi kimi zaman Barış Atay’ın gözaltına alınmasına verilen tepkidir, bazen Armutlu’daki direniştir, Kuzey Ormanları’nın yok edilmesine izin vermemektir. Kuşdili’ne, Haydarpaşa’ya sahip çıkmaktır.
O yüzden şöyle diyebiliriz Gezi’nin devamı niteliğinde ama sadece bir parçası bu ev. Ama umut verici bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Biliyoruz ki dört bir yanda insanlar ev aramaya başladı. İlk başta hukuk dışı korkutucu bir şey gibi gözüküyor ama biz kullanılmayan binaları kamuya sunmuş oluyoruz. Yüzlerce insanın burayı ziyaret etmesinin, il dışından insanların gelip burada çalışmak istemesinin bir nedeni var. O da Gezi ruhunu yeniden canlandırması. İnsanlar bu tarihin bir parçası olmak istiyorlar.
 
-Mahalleli nasıl bakıyor burada olup bitenlere?
Biz neticede bir mahalle dayanışmasının oluşturduğu bir inşaattayız. Dolayısıyla mahallelinin değerlerini hiçe sayarak bir şey yapamayız. Geçen hafta yaptığımız Aşure Günü bunun bir parçasıydı. Onlara şirin gözükmek için değil, değerlerine saygı duyduğumuz için yaptık. Biz bu mahallede yaşayan insanlarız ama çok iç içe değiliz. Bu önyargıları kırmak için bu mahallenin çocuklarıyla etüt çalışmaları yapabiliriz, kadınlarla atölyeler düzenleyebiliriz. Zaten ana unsurumuz kadınlar ve çocuklar.
Bu mahallenin değerlerini temel aldığımızda bu mahallenin yerel inisiyatifi haline geliriz. Bu nedenle belediye ve muhtarlıklar Yeldeğirmeni Dayanışması’nı muhatap almalı. Bu kötü bir şey değil. Gerçek Kent Meclisleri tam da böyle olmalı.
 
-Yeldeğirmeni Dayanışması mahallede toplantılar yapmaya başladığından beri somut kazanımlarla, örneğin mahalle parkıyla veya buradaki inşaatla yerel yönetimin ve mahalle halkının muhataplığını kazandı zaten değil mi?
Kesinlikle. Sonuç olarak Kadıköy Belediyesi’nin varlığı da bizim için bir avantaj. Örneğin Fatih’de olsaydık çok sıkıntı yaşardık. İlla ki Belediye’nin Dayanışma’ya direk destek olması ya da birbirini finanse etmesi gerekmiyor. Bazen manevi olarak varlık da yeterlidir. Gezi sürecinin devamı olarak bir şeyler yaptığımızı görüyorlar ve buna saygı duyuyorlar.
 
-Peki, başka bir engellemeyle karşılaştınız mı?
Amsterdam’dan gelen arkadaşlarımız burada bir sergi açtılar ve onlarca polis araçlarıyla geldiler biliyorsunuz. Geçen Aşure Günü’nde yine geldiler, gözlem yapıyorlar. Buraya polis mahkeme kararı olmadan giremez, fotoğraf çekemez. Mahkeme kararıyla gelirse elbette kapılarımız açık.
 
-Polis ilk geldiğinde mahalleliden şikâyet olduğunu söylemişti, var mı bir tepki gerçekten?
Mahalle sürekli bizi izliyor. Başta “Ne yapıyor bu deliler?” dediler muhtemelen, şimdi biliyorlar ki bu çocuklar güzel şeyler yapıyor. Otoparktaki duvar simsiyahtı, son iki aydır rengârenk cıvıl cıvıl. Hemen yanına çocuk parkı yapıldı. Tabii ki Belediye yaptı ama bizim varlığımızın büyük payı oldu. Daha da yapacaklarımız var. Mesela 21 Aralık’ta “Başka bir düğün mümkün” diye bir alternatif düğün yapacağız işgal evinde. Mahallenin her yerine panolar yapmayı düşünüyoruz. Alternatif billboardlar olacak, mahalleden haberler vereceğiz.
 
-Mahalleli bu hareketi sahipleniyor mu sence?
Şu anda sadece işgal evinin çevresindekilerde bir etkileşim var. Muhtemelen birkaç sokak ötesinde sadece duyulmuştur. Ama bir inşaatı sahiplenmemeleri normal, burada üretkenlik başladığı zaman sahiplenme olur. Burada hiçbir şekilde para geçmeyecek. Kadınlara sağlık sorunlarıyla ilgilenildiğini, çocuklara yabancı dil eğitimi verildiğini, enstrüman kursları olduğunu görünce daha çok sahipleneceklerdir.
 
-Çok fazla destek veren de var ama gördüğüm kadarıyla…
Yemeğimiz çayımız hiç eksik olmuyor. Mesela az önce pide alan arkadaşımıza “Don Kişot’tan mı geliyorsunuz?” deyip fazladan pide koymuş. Kahveci sürekli çay takviyesi yapıyor. Nalbur, inşaat malzemeleri için indirim yapıyor. Bu oturduğu zaman tam da bizim hayal ettiğimiz mahalle dayanışmasını yaşamış olacağız.
 
-Peki, bir gün binanın gerçek sahipleri çıkıp gelirse?
Elinde tapusuyla mahkeme kararıyla gelirse “Hayırlı olsun” deyip başka bir binaya geçeceğiz. Eğer bizi zorla çıkartmaya çalışırlarsa bir direnişle karşılaşacakları kesin!

ARŞİV