Tarihi ve mimari özellikleri ile birçok araştırmacının uğrak yeri olan Yeldeğirmeni, yeni bir araştırmanın konusu oldu. Doç. Dr. H. Meltem Gündoğdu, şehir plancısı Büşra Ertaş ve mimar Gamze Sarı geçtiğimiz eylül ayında Tasarım Atölyesi Kadıköy’de “E/SPA/S Mekânsal Algıda Mekân Dizimi ve Olay Kent İlişkisi Farkındalığı Atölyesi”ni düzenledi. Atölyeye, Türkiye’nin farklı üniversitelerinde eğitim gören, mimarlık, şehir ve bölge planlama bölümlerinden 14 öğrenci katıldı. Kadıköy’ün önemli mekânlarından biri olan Yeldeğirmeni Mahallesi’nin çalışma alanı olarak belirlendiği oturumlarda, “Kavram Ağ Atölyesi”, “Nesneli Mekânsal Algı Atölyesi”, “Mekân Dizimi-Olay Kent Atölyesi” adı altında üç atölye düzenlendi.
SÜRPRİZLİ MEKÂN
Çalışmanın amacını ve sonuçlarını Doç. Dr. H. Meltem Gündoğdu, Büşra Ertaş ve Gamze Sarı ile konuştuk. Bu çalışmada “mekân dizimi ve olay kent” ilişkisi üzerine yoğunlaştığını söyleyen Gündoğdu, “Yeldeğirmeni’ndeki mekanların yeni mekânsal kurgular ile nasıl daha kullanılabilir, daha erişilebilir ve tüm kullanıcıların hareket etmekte özgür hissedebileceği mekanlar nasıl yaratılabilir? Sorularının cevabını almak istedik.” dedi.
“Birbirinden heyecanlı mimar ve şehir plancılarından oluşan 14 katılımcımız vardı.” diyen Gündoğdu, şu bilgileri paylaştı: “Birinci gün kavramlar üzerinden yola çıktık. Biraz anlattık, biraz kavramlarla oyun oynadık. Ardından nesneli-arazi gezisi ile, Yeldeğirmeni sokaklarında nesnelerin izdüşümünden algısal farklılıklara ulaştık. İkinci gün nesnesiz arazi gezisi ve üç aşamadan oluşan Mekân Dizimi – Olay Kent atölyeleri ile bir matematiksel model öğrettik ve katılımcıların bu matematiksel modelle ortaya çıkan mekânsal okumaları arazide deneyimlemelerini istedik.”
Gündoğdu, çalışma sahası için neden Yeldeğirmeni’ni seçtiklerini ise şöyle özetledi: “Yeldeğirmeni; kullanıcıları farklı şekillerde yönlendiren, çeken, birleştiren aynı zamanda mekânsal algıda farklılık yaratan morfolojik özelliklere sahip bir bölge. Bu açından da çok önemli. Tarihi kimliği, işlevselliği, ticaret alanlarının yoğunluğu, sürprizli mekânlarının varlığı, sanatsal olayların, aktivitelerin geliştirilebildiği ve mekân geçişlerinde belirli boşluklu alanları barındıran yapısıyla da atölye çalışmalarımızı destekler nitelikteydi.”
“Kentlerin günlük, yoğun ve sıkıcı mekân özellikleri, kullanıcı odaklı mekânsal özelliklere dönüştürülebilir.” diyen Gündoğdu, “Böyle bir çalışma ilk kez Yeldeğirmeni’nde yapıldı. Yeldeğirmeni’nin karakteristik özellikleri ve çalışmanın sonuçları ile güzel bir temel oluşturuldu. Bu çalışma, kentsel mekânların okunması ve dönüşümünde bir model olarak kabul edilebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
“BİR KİTAP HAZIRLIĞINDAYIZ”
Yeldeğirmeni’nin tasarım-mimarlık ve şehircilik alanlarında yapılan birçok etkinliğe ev sahipliği yaptığını söyleyen Büşra Ertaş da “Yeldeğirmeni’nin bu çalışmalarda aktif rol oynaması beni çok mutlu ediyor.” dedi.
Atölye sürecinde güzel ilişkiler kurulduğunu söyleyen Ertaş, katılımcıların projelerini sunduğunu, Yeldeğirmeni’nin yaşayan dokusunu korumanın gerekliliğinin ön plana çıktığını belirterek, “Şu anda temel altlığı üzerinde çalışmaya devam ettiğimiz atölyemize ait bir kitap hazırlığındayız. Akademik mecralara da kitabımızla atölyemizi literatüre kazandırmayı amaçlıyoruz.” diye konuştu.
Daha önce Yeldeğirmeni’nde çalışma imkânı bulduğunu ifade eden Gamze Sarı da, “Yeldeğirmeni’nin tarihi dokusuyla birlikte kültürel ve sosyal dönüşümünü inceleme imkânı bulmuştum. Yeldeğirmeni, korunan mimari yapılarıyla birlikte, değişen sokaklarıyla yoğun bir hareketliliğe ev sahipliği yapıyor. Mekân dizimi ve olay-kent ilişkisinin temelindeki hareketin bu alanda kurulabileceğini ve güzel sonuçlar çıkacağını düşündük.” şeklinde konuştu.
“AİDİYET HİSSİ KAYBOLUYOR”
Atölyeden çıkan önerilerin genel olarak, “değişimden çok birleşim” üzerine yoğunlaştığını ifade eden Sarı, “Yalnızca insanlar için değil sokak hayvanlarının da dahil edildiği, Yeldeğirmeni’nin diğer sokaklarına da entegre edebilecek noktasal öneriler sunuldu.” dedi.
Yeldeğirmeni gibi tarihi yapılarını koruyan ve zaman içinde birçok değişim geçiren mekânlarda aidiyet hissinin kaybolduğunu vurgulayan Sarı, “Bunun sonucunda mekân dizimi yönteminin sunduğu bilgilerle birlikte sokakların mevcut durumu, yapıların kullanım amaçları, yeşil alanların yeterliliği gibi konular dikkat çekmeye başlıyor. Kente yapılacak müdahalelerde bu değerlerin anlaşılması için kullanılan yöntemin önemli olduğunu düşünüyorum.” dedi.