Şu günlerde Türkiye’nin ve dünya gündeminin önemli başlıklarından birini, okulların COVID-19 salgını sırasında tekrar açılması ve yüz yüze eğitimin başlaması oluşturuyor. Uzmanlar bu koşullarda yüz yüze eğitimin başlamasının riskli olduğunu açıklarken, özellikle mimarlar okulları ve derslikleri salgına göre yeniden planlıyor. Kadıköy’de faaliyet yürüten PAB Mimarlık ve ‘pabedu’ ekibi de okullardaki olası fiziksel düzenlemeleri ve yaşamı görselleştirerek kamuoyu ile paylaştı. Okulların yeniden açılma sürecinde faydalı olması amaçlanan çalışma, farklı ülkelerin şu an için benimsediği standartlardan derlenen kabul ve önerilerin, 16 maddede görselleştirmeleri ve açıklamalarını içeriyor. PAB Mimarlık Ekibinden Ali Eray, Pınar Gökbayrak ve Burçin Yıldırım ile projenin detaylarını konuştuk.
10-12 KİŞİLİK SINIFLAR
“İstanbul’daki okulların salgınla mücadelede hazır olduğunu ve ideal ortamlar sunduğunu söylemenin çok erken olduğunu” ifade eden Pınar Gökbayrak, “Okul yapılarında en uzun zaman geçirilen alanlar sınıflar olacağı için buradaki kullanım senaryosuna iyi karar verilmeli.” diyor.
Pınar Gökbayrak
Öğrenciler arasındaki sosyal mesafe için, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı'nın önerdiği minimum mesafe olan 1 metre yerine, eğitimde öncü birçok dünya ülkesinin benimsediği mesafe olan 1,8 metreyi tercih ettiklerini ifade eden Gökbayrak, şöyle devam ediyor: “Havaalanları, toplanma alanları gibi birçok mekanda 1,5 - 1,8 - 2 metre gibi mesafeler uygulanırken, öğrenciler arasında da bu mesafelerin bulunduğu bir model oluşturulduğunda hangi gereksinimler ve senaryolar uygulanabilir buna konsantre olmayı istedik. Bu kabul ile ilerlediğinizde, sınıflarda en fazla 10-12 öğrenci aynı anda bulunabiliyor. Bu da normal koşullarda 20-24 kişinin olduğu sınıfların, salgın süresince uygulanabilecek hibrit eğitim modeliyle, dönüşümlü olarak, 10-12 öğrenci barındırabileceği bir senaryo ortaya çıkarıyor. İstanbul'un ve bazı şehirlerin belirli bölgelerinde derslik başına düşen öğrenci sayısı hala yüksek ama son senelerde derslik sayısındaki artış ile gelen iyileşmeler var. Okulların imkânlarına göre, sosyal mesafe ve kullanım senaryosunda yapılacak düzenlemelerle okula dönüşün bir şekilde gerçekleşmesini diliyoruz.”
“Fiziksel mekanların öğrenciyi merkeze koyan, katılımcı, şeffaf, yenilikçi eğitim modellerinin oluşmasını desteklemeleri açısından çok değerli olduğunu” ifade eden Gökbayrak, “Diğer yandan okulu sadece bir eğitim mekanı olarak görmek doğru değil. Okul, aynı zamanda çocuk ve genç bireyler için bir sosyalleşme ortamı. Bu bakımdan pandemi sürecinde doğru tasarlanmış ve düzenlenmiş bir okulda, öğrencinin birkaç gün eğitim alması, arkadaşları ile buluşması çok faydalı.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Ali Eray
YENİ DÖNEMDE SINIFLAR
Ali Eray ise farklı ülkelerin şu an için benimsediği kurallar ve kabullerden bir seçki oluşturduklarını ve okullarda fiziksel mekanların nasıl görünebileceğini görsellerle gündeme getirmek istediklerini ifade etti.
Peki projede neler var? Yeni dönemde somut olarak neler yapılmalı? Eray, salgınla birlikte koridor, kantin, kütüphane gibi ortak alanlardaki kullanımın azalacağını, buna bağlı olarak da öğrencilerin genel olarak sınıflarda zaman geçireceklerini öngördüklerini söylüyor ve ekliyor: “Bu bakımdan sınıfların, öğrencinin ders dışı zamanlarda da vakit geçirebileceği, sosyalleşebileceği, kendi kendine yeten bir yaşam alanı olarak kurgulanmasının faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu bakış açısıyla, sınıf içerisinde, esnek çalışma ve dinlenme alanları, bir lavabo ve tezgahın yer aldığı hijyen köşesi vb. alanlar oluşturulabilir.”
HER OKULDA FARKLI ÇÖZÜMLER
Okulların fiziksel durumu, öğrenci sayısı, ekonomik imkanlar ve süre göz önünde bulundurulduğunda bu çalışmanın birçok okulda, aynı içerikle uygulanmasını beklemenin şu an için gerçekçi olmadığını belirten Burçin Yıldırım ise, amaçlarının esas olarak projede yer alan fikirlerin aktör ve kullanıcıların zihninde yer etmesini sağlamak olduğunu vurguluyor. “Böylece her okul kendi imkânları doğrultusunda iyileştirmeleri gerçekleştirip, daha güvenli ve kullanışlı mekanlar elde edebilir.” diyen Yıldırım, şöyle devam ediyor: “Örneğin geniş bahçe alanına sahip bir okul, basit düzenlemeler ve düşük maliyetlerle, açık derslik alanları kurgulayarak, öğrencilerinin uygun hava koşullarında açık havada ders yapmalarını sağlayabilir. Bir başka okul, sınıf içerisinde doğal havalandırmayı her türlü hava koşulunda kullanabilmek için doğrama sistemlerini iyileştirmeyi tercih edebilir. Daha iyi imkanlara sahip bir okul, ortak alanlar yerine sınıf içerisinde daha çok vakit geçirecek öğrenci ve öğretmenleri için sınıf içinde esnek çalışma ve dinlenme alanları oluşturmaya odaklanabilir.”
Burçin Yıldırım
OTOMASYON SİSTEMİ ŞART
Çalışmalarında 16 farklı noktaya vurgu yaptıklarını dile getiren Yıldırım, projede öne çıkan önerileri şöyle sıralıyor: “İlk adım olarak, uygun sosyal mesafe kabulüne göre, sınıf düzenine ve kullanım senaryosuna karar verilmeli. Örneğin, yüz yüze ve uzaktan eğitimin birleştiği bir hibrit modelde öğrenciler haftanın kaç günü okula gelecekler, aynı anda kaç öğrenci sınıfı kullanacak, ders içerikleri seyreltilecek mi? Önce bu kararların, okulun sahip olduğu imkanlar, bulunduğu yer ve yapısına göre netleştirilmesi gerekli. Bundan sonra, çalışmamızda sıraladığımız maddelerden hijyen ve doğal havalandırma konusunda atılacak adımların önemli olduğunu düşünüyoruz. Doğal havalandırma ve açık alanların kullanımı pandemi sürecindeki mücadelemizde en önemli artılarımız olabilir. En sık temasın olduğu alanların başında gelen tuvaletler gibi ortak alanlarda, sensörlü batarya, sabunluk ve kapılarda sensörlü otomasyon sistemleri ile alınacak önlemler de oldukça faydalı olacaktır. Ayrıca pandemi sürecinde okullarda yapılacak bilgilendirme ve uyarıların, pedagojik ve psikolojik açıdan doğru formüle edilmesi, öğrenciler ile doğru şekilde buluşması da oldukça önemli ve hassas bir konu.”
Çalışmanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.