Karantina günlerinde evden çıkmama lüksüne sahip olanların ortak mevzularından biri kıyafet konusu... Evde bile grand tuvalet giyinmeli mi, pijamalara teslim mi olmalı?
Biz de bu konuyu bir bilene soralım dedik; moda yazarı Seda Yılmaz'a danıştık. Uzun yıllar moda dergilerinde editörlük yapan Yılmaz, bundan kısa bir süre önce “Giysiler Ne Anlatır?” isimli bir kitap kaleme aldı. Yılmaz, Mundi Kitap tarafından yayınlanan kitapta, yakın zaman moda tarihini, sarkastik bir dille kendi hayatıyla harmanlayarak anlatıyor.
Moda dünyasının perdelerini aralayan Yılmaz ile salgın günlerinde moda konusunda söyleştik.
Seda belli ki çok dolmuşsunuz da bunları yazmışsınız. Nasıl çıktı bu kitap?
Uzun yıllardır modayı tutkuyla seven, anlamaya çalışan ve bu konuda kalem oynatan bir editörüm. Üzerine düşünürken ve yazarken modayı sorgulamaktan, eleştirmekten hiç kaçınmam. Kitabımla modanın merak uyandıran parıltılı dünyasını ve o parıltının ardında olan biteni anlatmak istedim.
Maalesef haksızlık yaparak bir soru soracağım :) 168 sayfa dolu dolu yazmışsınız ama kitabın adındaki soruyu ben size sormak istiyorum; Giysiler ne anlatır?
Giysiler, kendimiz hakkında söylemek istediklerimizi anlatmamıza aracılık ederler. Moda, en çok da kimliklerimizle ilgilidir. Giydiklerimizle, politik duruşumuzdan sosyal statümüze, cinsel yönelimimizden toplumsal aidiyetlerimize bir sürü konuda dışarıya ufak ufak bilgiler taşırız. Bunu bazen son derece bilinçli yaparız, bazen farkında bile olmadan.
Nasıl ki futbol sadece futbol değilse, 'moda da sadece moda değildir' diyebilir miyiz?
Elbette. Moda, tarihsel olarak kadınlıkla ilişkilendirilmesinden ötürü hep küçümsenmiştir. Oysa, hem tüm dünyada milyonlarca insanı istihdam eden dev bir endüstri hem de sosyal, kültürel ve sanatsal bir olgu. Modadan söz ederken, işin içine üretim ve tüketim pratikleri, kimlik ve beden politikaları, popüler kültür, tarih giriyor. Sırf bu bile bize modanın ne kadar zengin bir platform olduğunu gösteriyor.
(Gün içinde evden çıktıkları tek zaman dilimi çöp atmaya gittikleri vakit olduğu için, çöp çıkarırken giyinip süslenenler #binisolationouting hashtag’inin altında fotoğraf paylaşıyorlar)
“GİYSİLERİN GÜCÜ VAR”
Siz de sosyal medyada görmüşsünüzdür karantinada giyim kuşamla alakalı pek çok paylaşım yapılıyor. Kimileri pijamasını çıkarmezken kimileri dışarı çıkar gibi hissetmek için kotla evde oturuyor. Öncelikle şöyle sorayım; 'karantina modası' diye bir tanımdan söz edebilir miyiz?
İçinde bulunduğumuz olağanüstü durumla başa çıkma yöntemlerimiz değişkenlik gösteriyor. Modanın kendimizi ifade etme araçlarından biri olduğunu düşünürsek, karantinada giydiklerimizle bunu değerlendirip değerlendirmemek tamamen bize kalmış. Aslına bakarsanız kendimiz için olduğu kadar başkaları için de giyiniriz. Sokağa daha az çıkmak, bizi gören gözlerden mahrum kalmak demek aynı zamanda. Onun için karantina modasından söz edebileceğimizi düşünmüyorum.
Sizin karantina modanız nasıl? Yani evde, markete çıkarken nelere dikkat ediyorsunuz kıyafet seçiminde?
Normalde de evden çalıştığım için karantinada giydiklerim pek değişmedi. Kahvaltıdan sonra mutlaka pijamalarımı çıkarıp üzerime çabucak bir şeyler geçiriyorum. Markete giderken ne giydiğimi hiç önemsemiyorum açıkçası. Maske takmak, çantama kolonya atmak gibi önceliklerim var. Ama itiraf edeyim, özenli giyinmeyi özledim. Hayat normal akışındayken, dışarı çıktığım günlerde şayet içimden gelirse bunu yapıyordum.
Farklı bir giyim tarzı olan, şu an Amerika'da yaşayan tanıdığım bir kadın, ilginç tarzından ödün vermeden, maskeli bir fotoğrafını paylaşıp, 'market modası' yazmıştı. Sizin gözlemleriniz neler bu konuda?
Ben de doğum günümde çok sevdiğim, çiçek desenli bir elbisemi giydim. Çünkü ruh halimi değiştirmeye ihtiyacım vardı. Giysilerin böyle bir gücü olduğunu düşünüyorum. Arkadaşınız da bunca belirsizliğin içinde değişmeyen bir şeylere tutunmaya ihtiyaç duydu belki.
“PİJAMALARA TESLİM OLMAYIN”
Moda uzmanı olarak insanlara evde vakit geçirirken neler giyip neler giymemeleri konusunda tavsiyelerde bulunsanız?
İçinde kendimizi rahat ya da iyi hissettiğimiz kıyafetler birbirinden farklı. Kimimiz güzelce giyinip makyaj yaparak moral depoluyor, kimimiz en sevdiği jean ve tişörtü üzerinden çıkarmaya yanaşmıyor. Dolayısıyla bu konuda genel geçer tavsiyeler vermekten yana değilim. Sadece pijamalara teslim olmayın diyebilirim.
Kitapta sizin de bahsettiğiniz gibi bir de sütyen meselesi var ki bu da çok tartışıldı Twitter'da; karantinada sütyen giymeyen kadınlar. Sürekli evde olmanın, kadınların sütyen kullanma alışkanlığına etkisi ne olur sizce?
Kitabımda, sütyenin ve onun öncülü sayılabilecek korsenin tarihsel olarak kadın giyimindeki yerini, yaratılan güzellik idealleri bağlamında anlattım. Twitter’daki tartışmalarda, karantina süresince evde sütyen giymemenin kadınların göğüslerinin sarkmasına sebep olacağının söylenmesi, her şartta kadın bedeninin belirli normlara göre değerlendirildiğini ve kadınlardan da bunu dikkate alarak seçim yapmalarının beklendiğini gösterdi. Burada söylenmek istenen, sarkık göğüslerin çirkin kabul edildiği aslında. Sorunuza dönecek olursam, evde geçirilen zamanın artmasıyla beraber sütyen takmamak yaygınlaşmış olsa da gündelik hayatta sütyensiz gezmek özellikle toplumsal baskıdan ötürü pek tercih edilmiyor bence.
YENİ KIYAFETLERE AŞERMEK...
- Pek çok kadın (hiçbir erkekten bunu duymadım çünkü) bu süreçte dolabında ne kadar da gereksiz kıyafet olduğunu farketti. Hatta çoğu da bundan utandı. Bu salgın, moda-alışveriş alışkanlıklarımızı da değiştirir mi dersiniz?
Salgının başlangıcından beri en çok tartışılan konulardan biri bu. Kitabımda yer verdiğim, Amerikan danışmanlık şirketi McKinsey’nin verilerine göre, 2000-2014 yılları arasında dünyadaki giysi üretiminin ikiye katlanmasıyla birlikte, tüketicilerin bir yılda aldığı kıyafet miktarı ortalama yüzde 60 oranında arttı. Kıyafetlerin ömrü de 15 yıl öncesine kıyasla yarı yarıya azaldı. Alışveriş alışkanlıklarındaki bu büyük değişimde, bilhassa bizi daha çok tüketmeye alıştıran hızlı moda markalarının ciddi bir payı var. Hep yeniye aşeriyoruz. Elimizdekilerin kıymetini bilme duygusunu unuttuk. Salgın ve iklim krizi, doğayı ve gezegeni önemsemeden durmaksızın tüketmenin sonuçlarını da gösteriyor aynı zamanda. Umarım durumun ciddiyetini anlayabilir ve ihtiyacımız olanla yetinmeye alışabiliriz.