KKadıköylü gençlerin müzik ve drama eğitimi göreceği Gençlik Sanat Merkezi, İstanbul’un ve Kadıköy’ün tarihi açısından önemli bir yere sahip. 100 yılı aşkın geçmişi ile bugüne taşınan tarihi konağın hikâyesini, bir dönem içinde yaşayanlardan dinledik
Erhan DEMİRTAŞ
Kadıköy Belediyesi’nin geçtiğimiz hafta açılışını gerçekleştirdiği Gençlik Sanat Merkezi, Kadıköy’ün en önemli tarihi yapılarından biri olarak biliniyor. Gazete Kadıköy olarak bir asırlık tarihi konağın geçmişini araştırmaya ve bu konakta kimlerin yaşadığını bulmaya çalıştık. İlk olarak, Gençlik Sanat Merkezi’nin açılışına da katılan ve anneleri Azize Sümen’in İlkokulu bu konakta okuduğunu söyleyen Kadıköylü Nihal Naz Bolcal ve Söyler Kaya ile konuştuk. Bir başka önemli anlatıcımız ise 1969’dan 1991 yılına kadar konakta yaşayan Hasanpaşalı Sevgi Erişken oldu. Bolca, Kaya ve Erişken anlattıkları ile konağın tarihi hakkında önemli bilgiler paylaştı.
AZİZE SÜMEN’İN OKULU
Söyler Kaya ve Nihal Naz Bolcal doğma büyüme iki Kadıköylü kardeş. Acıbadem Nazif Bey Sokak’ta doğan Kaya ve Bolcal hala aynı sokakta ikamet ediyor. Gençlik Sanat Merkezi’nin restorasyon sürecini yakından takip eden Bolcal ve Kaya, Gençlik Sanat Merkezi’nin açılışına da katıldı. Tabi sadece açılışa katılmakla kalmadılar konağın tarihine ışık tutacak 90 yıllık fotoğrafları ve bilgileri de bizimle paylaştılar.
Bu söyleşide okuyacağınız esas olarak Bolcal ve Kaya’nın hikâyesi değil. Onların anlattıklarından Kadıköylü Azize Sümen’in bir dönem mektep olan bu konakta eğitim gördüğünü, konağın bahçelerinde çocukların oynadığını okuyacaksınız.
1920’nin Aralık ayında dünyaya gelen Azize Sümen, Bolcal’ın anlatımlarına göre ilkokul birinci ve ikinci sınıfı bir dönem Mahfiruz Sultan Mektebi olan bu konakta okumuş. Söyler Kaya’ya “Anneniz burada nasıl zamanlar geçirdiğini size anlatır mıydı?” sorusunu soruyoruz. Kaya şöyle cevap veriyor: “Annemiz çok güzel ve iyi bir kadındı. Hani derler ya ‘melek gibi…’ Hakikaten adına uygun bir kadındı. Zaman zaman bu konağın önünden geçerdik. Tabi o zamanlar artık harabe haline gelmişti, kullanılmıyordu. Bize burada eğitim gördüğünü, bahçesinde arkadaşlarıyla beraber oyunlar oynadığını anlatırdı. Ama çok da üzülürdü konağın eski halini görünce.”
AYNI SOKAKTA BİR ÖMÜR
Azize Sümen, 2008 yılında 88 yaşındayken hayatını kaybetmiş. Ama bütün ömrünü Nazif Bey Sokak’ta geçirmiş. Sümen için bu nedenle hem sokağın hem de konağın ayrı bir yeri var. Bolcal, “Annem bu konağın eski halini de bildiği için harabe halini görünce çok üzülürdü. ‘Burası benim okulum’ derdi. Tabi şimdi burası tekrar okul haline gelince biz daha çok duygulandık. Herkesin hoşuna gitti ama biz daha bir başka sevindik” sözleriyle duygularını dile getiriyor.
Gençlik Sanat Merkezi’nin açılış töreninde duygularına hâkim olamayıp ağladığını söyleyen Bolcal, “Size verdiğim fotoğrafta annem konağın merdivenlerinde duruyor. Ben de açılışa geldiğimde o basamaklara çıktım. ‘Bu basamakta böyle durmuş dedim’ çok duygulandım” diyor.
“SEVİNEREK BAKIYORUZ”
Azize Sümen, iki yıl boyunca konakta eğitim gördükten sonra Zühtüpaşa Ortaokulu’na devam etmiş. Erenköy Kız Lisesi’nde okurken son sınıfta okuldan ayrılarak eğitimini yarım bırakmış. O yılları şöyle anlatıyor Söyler Kaya, “Zühtüpaşa'nın köşkü varmış duruyor mu bilmiyorum. Annem buradan okula faytonla gidermiş. Kadıköy'le İstanbul'la ilgili anılarını anlatıyordu annem. Sokakların çok düzgün olduğunu, herkesin birbirine saygı duyduğunu söylerdi. Yeldeğirmeni’nde bizim tanıdıklarımız vardı, Ermeni ve Rum aileler. Hiç bir ayrım yoktu o zaman. Matmazeller eve gelirdi dikiş dikerdi. Biz küçükken annemlere ipekten kumaştan güzel elbiseler dikilirdi. Ablamın da ismi büyükannesinin ismi Nihal Naz. Rum kadınlar da ‘Nikel Naz Nikel Naz’ derlerdi. Böyle bir sevgi saygı ilişkisinin içinde büyüdük.”
Söyler Kaya ve Nihal Naz Bolcal annelerinin bir dönem eğitim gördüğü konağın yeniden eğitim için kullanılmasından mutlu olduklarını söylüyor. Bolcal, son olarak “Her gün geçerken üzülüyorduk şimdi sevinerek bakıyoruz. Valla buraya gelince o kadar duygulanırdı ki. Yani çok sonsuz teşekkür ediyorum Kadıköy Belediyesi'ne. Benim için çok değerli burası” diyor.
ÜÇ AİLE BİR KONAKTA
Gençlik Sanat Merkezi konağına ilişkin önemli bilgileri paylaşan başka bir Kadıköylü ise Sevgi Erişken. 1965 yılında Adapazarı’ndan ailesi birlikte Kadıköy’e taşınan Erişken, 1969 yılında konağın sahibi Kasım Dinçer’in oğlu Orhan Dinçer ile evlenmiş.
Erişken o yılları şöyle anlatıyor: “Kayınpederim Kasım Dinçer 1963 yılında konağı satın almak istemiş. Fakat birtakım maddi zorluklar ile karşılaşmış. Parası yetmeyince İranlılardan yardım istiyor. En sonunda güçlerini birleştirip bu evi alıyorlar. Kayınpederim üst katı kendisinin olması şartı ile evin sahibi oluyor. Konak üç katlıydı. Giriş katında Kadıköylü bir aile kiracı olarak kalıyordu. Orta katında İranlı bir aile yaşıyordu. Biz ise konağın en üst katında yaşıyorduk. 1969 senesinde ise bizim evlenmemizle birlikte şu an söyleştiğimiz odada bir müddet boyunca kaldım. Eşim Yozgat’ta görev yaptığı için burayı bırakmak zorunda kaldık. Yaşamamıza Yozgat’ta devam ettik. Kocamın göreviyle birlikte Türkiye’nin birçok yerini gezme şansı buldum. Fakat her sene bu köşke geliyorduk, hasret gideriyorduk.”
“ÇOCUKLARIM BURADA BÜYÜDÜ”
“Burayı halen hatıralarımda kalan köşküm olarak görüyorum.” diyen Erişkin’in anlatımlarına göre; tarihi konak ilk olarak Osmanlı saraylarının mutfağı olarak hizmet vermiş. Daha sonra ise askeri karakol olarak kullanılmaya devam etmiş. En son olarak da kız mektebi olmasına karar verilmiş.
Erişkin, Gençlik Sanat Merkezi’nin yapılış sürecini sıkı bir şekilde takip etmiş. 3 ayda bir inşaata gelerek neler yapıldığını izleyen Erişkin, “Kadıköy Belediyesi’nin satın aldığını öğrenince güzel bir şeyin ortaya çıkacağına emin oldum ve içim rahat etti. Çocuklarımın da hepsi bu evde yetişti. Kadıköy Belediyesi gerçekten çok güzel bir restorasyon yapmış.” diyor.
Son 10 yıldır Bodrum’da yaşayan Erişkin, kendisini halen Hasanpaşalı olarak gördüğünü söylüyor. Konağın son halini görünce çok mutlu olduğunu belirten Erişkin, duygularını şu sözlerle ifade ediyor: “Acı ya da tatlı birçok anım var. Gençliğimin geçtiği bahçesinde oyunlar oynadığım bir ev. Genç kız olarak girdiğim evde şu an olgun bir kadın olarak bulunuyorum. Bunun tarifi imkânsız bir duygu. Ben, kendimi Kadıköylü olmaktan daha çok Hasanpaşalı olarak görüyorum. Bu ikisi çok farklı şeyler.”