Yorgancılar da yok olma tehlikesi yaşıyor!

Çoğu meslek gibi yorgancılar da ekonomik koşullar altında eziliyor. Kozyatağı Mahallesi’nde yorgancı dükkanı olan Ali Deniz, “Kadıköy gibi semtlerde kiralar yükselince yorgancıların çoğu kapatmaya başladı. Yer bizim. Kiracı değiliz. Yoksa biz de kapatırdık.” diyor

27 Şubat 2025 - 09:04

Dışarıda soğuk, içeride sobanın mazgalından tavana yansıyan ışık, demlikte kaynayan suyun sesiyle kalın yün yorganın altında tatlı bir uykuya geçiş. Çoğumuzun hayatında böyle sahne yaşanmıştır. Komşularla birlikte yaz aylarında bahçelerde yakılan semaverden içilen odun kokulu çayın eşliğinde dalınan koyu sohbetlerde yıkanan, kurutulan ve havalandırılan yünler, ardından pamuk gibi beyaz çarşaflarda sırılır, renkli ve çiçekli örtülerle kışa hazır hale getirilirdi. Mahallenin köşe başını renkli yorganlarıyla süsleyen yorgancılar da çeyiz düzenlerin, kışa hazırlık yapanların uğrak yeriydi. Artık değişen ekonomik ve sosyal koşullardan kaynaklı yün ve pamuk yorgan kullanımı giderek azalıyor, yorgancıların sayıları da düşüyor. Bütün bunlara rağmen ayakta kalmaya çalışan yorgancılar da var. Bu yorgancılardan biri de 1960 yılından beri Kadıköy Kozyatağı Mahallesi’nde yer alıyor. Babası Şaban Deniz’in açtığı yorgancı dükkanını Ali Deniz devam ettiriyor. Deniz’i dükkanında ziyaret ederek  geçmişten günümüze uzanan yorgancılık yolculuğunu konuştuk.

ÜSKÜP’TEN KADIKÖY’E

“Babam Şaban Deniz 1957 yılında Makedonya Üsküp’ten İstanbul Kozyatağı’na gelmiş. 1960 yılında bu yorgancı dükkanını açmış.” diyerek anlatmaya başlayan Ali Deniz, şöyle devam ediyor: “İlkokuldan itibaren lise yıllarına kadar babama yemek getirip götürürken iğne nasıl tutulur, yorgan nasıl dikilir merak ettim. Liseden sonra okumadım. İğneyi elime aldım baba mesleğine başladım. 9 kardeşiz ama iki kardeş öğrendik ama ben devam ettirdim. 57 yaşındayım, 42 yıldır bu mesleği yapıyorum.”

Eskiden evlerde pamuk ve yün yorganların kullanıldığını anlatan Deniz “ Silikon ve elyaf yoktu. Her evde 4-5 tane pamuk ya da yün yorgan mutlaka olurdu. Kışın yatak ve yorganlar kullanılırdı, o yüzden yazın çok işimiz çok olurdu. Evlerde yaz temizliği olur, ‘yorganları, yastıkları ve yatakları yorgancıya götüreyim, kabartayım da tazelendireyim.’ denirdi. Evlerden yorganları, yatakları alır, dükkana getirir, sonra evlerine teslim ederdik. Eski zamanda pamuk kabartma makinesi de yoktu. Pamuklar hallaç değimiz elde yay ile kabartılırdı. Yazın evlerde badana boya yapılırdı, evin bir odası boyatılmazdı. Yorgancı çağırılır, evin o boş odasında yorganın hallaçlaması yapılırdı. Ben de babamın yanında çok katıldım.” dedi.

“KİRACI DEĞİLİZ YOKSA KAPATIRDIK”

2000’den sonra işlerin düşmeye başladığını söyleyen Ali Deniz, “Eskiden evler sobalıydı ve bir oda ısınıyordu. Kalın yorganlar yapılıyordu. Çeyizlere yün ve pamuk yorgan konulurdu. Bir evden 5 yorgan, iki tane yatak çıkmayınca o evden çeyiz çıktı denmezmiş. Mahallelerde yün yıkanırdı, havalandırılır ve bahçelerde iplere asılırdı. Bunlar artık çok zor.  Bu işler için bahçe kalmadı. Çoğu kişi çalışıyor. Evler kaloriferli. Yıkanması daha kolay diye silikon ve elyaf kullanımı arttı. Gençler geliyor. Yatakların üstüne çok ince yün döşek yapmamızı istiyor. Pamuk yastıklar dikiyoruz. Kadıköy gibi semtlerde kiralar yükselince yorgancıların çoğu kapatmaya başladı. Mahallemizde üç yorgancıydık. İkisi yakın zamanda kapattı. Kiracıydılar. Yer bizim, kira vermiyoruz. Yoksa biz de kapatırdık. Ekonomik koşullar çok zorluyor.” diye konuştu.  

“Çok kazandıran bir meslek değil ama zevkli bir meslek. Kumaşı, pamuğu, yünü alıyorsunuz bir tablo yaratıyorsunuz.” diyen Deniz, mesleğin gelecek kuşaklara aktarılamamasından dolayı duyduğu kaygıyı ve üzüntüyü dile getirdi  Biz ‘iğne nasıl işliyor, neler yapılıyor’ diye merak ediyorduk. Yeni nesilde öyle bir merak yok. Oğlum var. Geliyor gidiyor. Ama iğneyi eline almıyor. Ben babamdan öğrendim. Mesleğin devamı için oğlumun da benden öğrenmesini çok isterdim.” 

“AYAKTA TUTACAK ALTYAPISI YOK”

Ali Deniz’in yanında 15 yıldır çalışan Hikmet Çavuş da şöyle konuştu: “1968 yılında Trabzon’ndan İstanbul Erenköy’e geldik. Ortaokula giderken amcam beni yorgancı Yaşar ustasının yanına verdi. Yazın onun yanında çalıştım. Ortaokuldan sonra da devam ettim. 1975 yılından beri bu işin içindeyim. Hep usta olarak çalıştım. Ne yazık ki bizden sonraki nesiller bu işi yapmayacak. Çünkü yetişen çırak yok. Bu meslek yok olup gidecek. Futbol takımını alt yapısı ayakta tutar, bunun alt yapısı da bitti.” 

 


ARŞİV