Fotoğrafçı İbrahim Akgün, şehirdeki eski yapılara farklı bir gözle bakarak yeni kompozisyonlar yaratıyor. Harabe yapıların içine giriyor, mekanın havasını soluyor ve yaşanmışlıkları gün yüzüne çıkarıyor. Yıllar evvel “Yok Olmadan” adlı projesine başladığında, birçok insan gibi mekanların dış cephelerini fotoğraflayan Akgün, bir süre sonra merakının ve tutkusunun izini takip ederek, kendini tarihi yapıların içinde bulduğunu söylüyor. Şu ana kadar yüzlerce mekanın fotoğrafını çeken Akgün’ün arşivinde; Haydarpaşa Garı arazisindeki eski yapılar, Sünget Apartmanı ve Kadıköy Belediyesi’nin restore ettiği Karikatür Evi ( Kenan Bey Konağı) gibi Kadıköy’ün önemli yapıları da yer alıyor. Akgün ile “Yok Olmadan” adlı projesini konuştuk ve fotoğraflarla yıkılmaya yüz tutan mekanların geçmişine de bir yolculuk yaptık.
Kenan Bey Konağı
“Yok Olmadan” projesine ne zaman başladınız?
Instagram uygulaması ile birlikte, hobi amaçlı telefonla fotoğraflar çekmeye başladım. İlk başlarda sokaklarda çöpe atılmış eski eşyaları, paslanmış dokuları; tarihi veya kaderine terk edilmiş binaların pencerelerini, kapılarını fotoğrafladım. Ancak zamanla bu evlerin içini de merak etmeye başladım. Bir süre sonra da arşivimi çoğaltıp, proje haline dönüştürmeye karar verdim.
Haydarpaşa
Sizi bu yapıların içine sürükleyen şey neydi?
Kendiliğinden gelişti diyebilirim ve zamanla bir tutku haline geldi. Her zaman farkında olmadan bir şeyler üretme derdim olmuştur. Tüm bu süreci yaşarken aldığım zevk, beni besleyen bir şeydi aslında. Zamanla biriken arşivimin toplumsal bir hafızaya dönüştüğünü fark ettim. Çünkü bugün çektiğiniz bir yapı, bir yıl sonra yok olabiliyor. Olaylar mekanlarda yaşanır ve bu mekanlar da hafızayı oluşturur. Ben de bu mekanları kalıcı olarak aktarmak adına fotoğraf ve video olarak belgelediğim “Yok Olmadan” projesine başladım. Konuşmayı sevmiyorum fakat her zaman anlatacak çok şeyim var. Fotoğraf da benim için bir anlatım ve ifade aracı. Yok olmaya yüz tutmuş tüm bu yapılar toplumsal hafızamızın bir parçası. Çok değerli ve korunması gereken şeyler.
Rum Yetimhanesi-Büyükada
“HAFIZAMIZ SİLİNİYOR”
Sizce bu yapılar korunuyor mu?
Tüm şehirleri karaktersiz, estetik kaygıdan uzak ve sadece günün ihtiyaçları doğrultusunda beton yığınlarıyla dolduruyoruz. Birçok tarihi yapı yıkılmak için bekletiliyor. Örneğin; siyasi tarihin önemli hafıza taşlarından biri olan Yassı Ada, bırakın korunmayı tamamen betonla kaplandı ve koca bir hafıza silinmiş oldu. Yapılan bu hafıza kıyımının farkına varıldığında da çok geç olmuş olacak. Bu yüzden yok olmaya yüz tutmuş yapıları “Yok Olmadan” belgeleyip, aktarmaya çalışıyorum.
-Fotoğrafını çekeceğiniz yapıları nasıl belirliyorsunuz?
Zor ve zevkli bir süreç aslında. Önce ciddi bir araştırma yapıyorum. Belgeleyeceğim yapının tarihinin, mimari dokusunun az da olsa korunabilmiş olması gerekiyor. Sonra çekimler için izin süreçleri başlıyor. Aslında en zor kısmı burası. Onu da hallettikten sonra vakit ayarlayıp gidiyorum, çekimi de profesyonel ekipmanlarla gerçekleştiriyorum.
-İzin meselesi neden zor?
İlk zamanlar izin alma kısmı inanılmaz zordu. Bazen bu yüzden izinsiz çekimler de yapıyordum. Ancak zamanla insanlar yaptığım işleri, amacımı, ciddiyetimi gördü ve izin verme kısmı sorun olmamaya başladı. Hatta insanlar sahip oldukları bu tür eski yapıların fotoğraflarını çektirmek istemeye bile başladı.
Sünget Apartmanı
HER YAPIDA FARKLI ANILAR
-Fotoğraflarınız, yapıların hala canlı olduğu izlenimini yaratıyor. Yani yaşanmışlıklar fotoğraflarla açığa çıkıyor gibi. Ne dersiniz?
Kesinlikle açığa çıkıyor. Her gün yüzlerce insan; dışı farklı materyallerle kaplanmış, kapısı kilitli onlarca yapının önünden geçip gidiyor. Dışardan harabe gibi görünen bu yapıların içinde durmuş bir zaman ve o zamana ait onlarca anıya sarılmış hikaye var. Ne yazık ki bu hikayeler kendi sahipleri tarafından bile terkedilmiş durumda ve kimisi insan üstü bir direnişle ayakta durmaya çalışıyor.
Haydarpaşa Garı
-Çektiğiniz fotoğrafların bir farkındalık yarattığını düşünüyor musunuz? Fotoğraflar sayesinde bu önemli yapılardan restore edilen oldu mu?
Çok nadir de olsa birkaç tane yapı restore edildi. Bir kamuoyu oluşturduğunu söyleyemem fakat ilgi gördüğü kesin. Herkes aynı fikirde ve aynı soru cümlesini seslendiriyor. “Neden bunlara sahip çıkılmıyor?’’ Fakat bu soruyu soran da biziz, sahip çıkmayan da. Çok derin bir konu aslında. Toplumun öncelikleri, estetik anlayışı, politik çekişmeler ve daha birçok sebep bu sonucu doğuran maddeler arasında sıralanabilir.
İbrahim Akgün'ün fotoğraflarını buradan ,
video çalışmalarını da buradan izleyebilirsiniz.