Türkiye’nin ilk özel radyolarından Özgür Radyo, tam 15 yıldır Kadıköy’den tüm İstanbul’a sesleniyor. 95.1 frekansından yayın yapan radyo, muhalif yayın çizgisiyle yıllardır sesini duyuramayanları sesi oldu. Sahiplenenler kadar yoluna taş koyanlar da oldu. Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından farklı zamanlarda verilen cezalarla neredeyse üç yılını kapalı geçirdi. Yayın odasına mühür vurulsa da ne Özgür Radyo’da çalışanlar ne de dinleyiciler yılmadı, karşılıklı destekle çok zor olanı başardılar ve her kapanıştan sonra yayın çizgisinden taviz vermeden mikrofonlarını yeniden açmayı başardılar. Ve yıllar sonra yine aynı kurum (RTÜK) tarafından yapılan bir araştırmada 1087 radyo arasında en çok dinlenen 13. radyo olmayı başardı.
Basın özgürlüğüne her geçen gün biraz daha ihtiyaç duyduğumuz, gazetecilerin yargılandığı ve tutuklandığı bugünlerde Özgür Radyo’nun 15 yıllık mücadelesi ayrı bir önem taşıyor. Bu mücadelede kadınların rolü ise çok büyük. Her dönem kadın yöneticileri ve çalışanlarıyla örnek bir yayın organı olan Özgür Radyo’nun son beş yıldır Yayın Koordinatörlüğü görevini yürüten Songül Özbakır ile 8 Mart’ın ön gününde kadınların radyoculuktaki rolünü ve kolektif birliktelikteki gücünü konuştuk.
- Özgür Radyo ne zaman, nasıl kuruldu?
Özgür Radyo, 1995 yılında yayın hayatına başladı. İlk kurulan özel radyolardan biri. Kurulduğu günden beri de Kadıköy’de faaliyetini sürdürüyor. Özgür Radyo adından da anlaşılacağı üzere belirlediği yayın çizgisinin bedelini çokça ödemek durumunda kaldı. Kapatma davaları, gözaltılar, çalışanlarının zaman zaman tehdit edilmesi… gibi baskılara maruz kalmış ancak yayın çizgisinden hiçbir zaman taviz vermemiş bir radyo. Özgür Radyo’nun 15 yılın sonunda yakaladığı düzey de oldukça gurur verici. Eşitsizler yarışında çok önemli bir düzey yakalamış durumda.
- Eşitsizler yarışı derken neyi kastediyorsunuz?
Şu anda yayında olan birçok radyonun arkasında çok ciddi ekonomik güç var. Sermaye grupları veya medya tekelleri bunların arkasında. Oysa Özgür Radyo kendi başına varlığını sürdürmeye çalışıyor. Yerel bazda yayın yapıyor. Hem ulusal, hem yerel hem de bölgesel yayın yapan radyolar arasında Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’nun yaptığı en çok dinlenme oranlarının belirlendiği araştırmada radyomuz 1087 radyo arasında 13. sırayı yakaladı. Bu eşitsizler yarışında yakaladığımız çok önemli bir başarı. Birinci sırada olmak kadar gurur verici bizim için. Tabi bu başarıyı bu düzeyi yakalamış olmakta Özgür Radyo çalışanlarının fedakarlığı, özverisi, yayın çizgisine duydukları güven, bunların etkisi çok büyük. Küçük bir ekiple kimi zaman 24 saat hiç durmadan çalıştığımız günler oluyor. Bu zor koşullara da ancak böyle dayanılabilir diye düşünüyoruz. RTÜK’ün araştırmasında yakaladığımız düzey bizi hem çok sevindirdi hem de çok motive etti. Dinleyicilerimize de sizin aracılığınızla bir kez daha teşekkür ediyoruz.
- Siz ne kadar zamandır bu radyonun yöneticiliğini yapıyorsunuz?
Ben 2006 yılından bu yana Özgür Radyo’nun Yayın Koordinatörlüğü’nü sürdürüyorum. Hem haber merkezinde, hem reklam alanında hem de programcı olarak Özgür Radyo’da görev yapıyorum.
- Özgür Radyo’nun tümüne neredeyse kadınlar hâkim. Yönetimden haber merkezine, reklam biriminden teknikçisine kadar herkes kadın. Bu özel bir tercih mi?
Özellikle kadın çalışan alalım diye bir belirlememiz yok. Ama bu Özgür Radyo’da neredeyse bir geleneğe dönüştü. Kadınların çoğunlukta olduğu, gerçek anlamda özgürlüklerini buldukları da bir yer oldu. Hem yönetim kademesinde hem de genelde erkeklerin işi olarak algılanan teknik alanda kadınlar çalışıyor. Muhabirlerimiz de spikerlerimiz de kadın. Bu açıdan kadınlar Özgür Radyo’nun her birimini yönetiyor ve üretiyor.
"KOLEKTİF BİR ÜRETİM BİÇİMİMİZ VAR"
- Bunun etkisi ve yansıması nasıl oldu Özgür Radyo’da?
Mesela kadın sorununda çok ciddi bir duyarlılık yarattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bizim kolektif bir üretim biçimimiz var, yayınımızı böyle sürdürüyoruz. Sabahları haber merkezimizin gündem toplantısına, yardımcı hizmetlerde, sekretaryada, teknikte çalışan arkadaşlarımız da katılıyor. O günün haber politikasını ve programlarını hep birlikte planlıyoruz. Herkes hazırlığını yapıyor ve katkı sunuyor. Yani kadınlar sadece kendi birimlerinde değil her alanda kendilerini var ediyorlar.
Bir diğer etkisi de kadınların disiplini ve titizliğini radyomuzda görüyoruz. Bunun radyo yayıncılığı açısından çok büyük avantajları var. Yayıncılık, fedakârlık, titizlik ve disiplin gerektiren bir iş ve bunu kadınlar çok iyi beceriyor. Kadın çalışanlarımızın çoğunlukta olması, kadın programlarımızı ve haber bültenlerimizi de etkiliyor elbette. Haber merkezinin gözden kaçırdığı bir haberi bir başka arkadaşımız telafi edebiliyor. Yani birbirimizi bir anlamda da tamamlıyoruz. Bir de kadınlarla çalışmak gerçekten çok keyifli. Ben de radyonun yöneticisi olarak bunu çok fazla yaşıyorum. Hiyerarşi kurmadan bir kurumun demokratik bir şekilde yürütülebileceğinin iyi bir örneğiyiz bence.
- Özgür Radyo’nun belirleyici bir özelliği de kadın programları. Ama bunlar televizyonlarda gördüklerimize pek benzemiyor değil mi?
Evet, birçok programımızdan zaman zaman vazgeçsek de kadın programımızdan hiç vazgeçmedik. Geçtiğimiz yıl gazeteci bir arkadaşımız “Eksik Etek” ismiyle ironik bir program yapıyordu. Bu yıl ise üniversiteli iki genç kadın arkadaşımız “Perdesiz Pencere” adıyla yapıyorlar. Hem gündemde kadınla ilgili olan meseleleri takip ediyor ve tartıştırıyor, hem de kadınlara haklarını aktarıp onlara bilgi kaynağı oluyor. Bir diğer yanı da kadın özgürlük mücadelesinin teorik, politik sorunlarını tartıştırması. Konunun uzmanı olan konuklar alıyor veya sokak röportajları yapıyor böylece kadınlar bu program aracılığıyla da seslerini duyurmuş oluyor.
- Size dönersek; uzun yıllar Sosyal Hizmet Uzmanı olarak çalıştınız, sonrasında sendika faaliyetleri yürüttünüz ancak son 5 yıldır Özgür Radyo’da radyoculuk yapıyorsunuz. Radyocu olmak özellikle de kadın bir radyocu olmak nasıl bir his?
Asıl mesleğim Sosyal Hizmet Uzmanlığı. Mesleğimi yaptığım dönemlerde de hep kadınlarla çalıştım. Bundan da hep büyük bir keyif aldım. Sonrasında Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)’te yöneticilik yaptım. Kişisel tarihimin bu son aşamasında kendimi artık bir radyocu, haberci olarak tanımlıyorum. Bulunduğum aşama çok mutluluk verici bir şey. Meslek yaşamımdaki birikimleri burada kullanıyorum, çok yararları oluyor. Benim fikrimce bu kadar farklı meslek gruplarında çalışmak hayatımı renklendiren, zenginleştirici bir durum. Radyocu olmaktan özellikle de bunu Özgür Radyo’da yapıyor olmaktan çok memnunum.
- Özgür Radyo 15 yıldır Kadıköy’de. Önce Moda’dan sonra da şimdiki yeriniz Acıbadem’den tüm İstanbul’a yayın yapıyorsunuz. Kadıköy’de yayıncılık yapmaktan memnun musunuz?
Kadıköy çok özel bir ilçe. Eski semtlerden biri olmasının da getirdiği bir güzellik var. Kadıköy’ü merkez olarak belirledik ve buranın dışına çıkmayı hiç düşünmedik. Kendimizi buraya ait hissediyoruz. Özgür Radyo Kadıköy, Kadıköy Özgür Radyo ile o kadar özdeşleşmiş ki yer tarif ederken bile bizi referans gösterenler oluyor. Kadıköy Belediyesi ile ortak çalışmalar da yürütmek istiyoruz. Ancak şimdiye kadar bu, istek ve temenni düzeyinde kaldı. Ortak çalışma yürütmek istiyoruz, çünkü örneğin Avrupa’nın birçok ülkesinde yerel radyolar bulundukları bölgenin yerel yönetimleri tarafından sahiplenir ve ortak projeler yürütülür. Sizin aracılığınızla bir kez daha bu isteğimizi dile getirmek isteriz. Biz Kadıköy Belediyesi ile birlikte, yayın faaliyeti yürüttüğümüz bu ilçede çok güzel çalışmalar, projeler yapabileceğimize inanıyoruz.
www.ozgurradyo.com / 0216 330 75 91–92–93
Haber: Semra ÇELEBİ
Fotoğraflar: Cansu ÇAĞIRTEKİN