90’larını Kadıköy’de resim öğretmeni olarak geçiren Sumru Ekşioğlu, o günlerin yaşam biçimini, sakinliğini özlüyor. Moda’daki evinde ziyaret ettiğimiz Ekşioğlu’nun 90’lar anıları;
Ayrılıkçeşmesi (Paris mahallesi) doğumluyum. 1-2 yaş geçtikten sonra Samsun'a gitmişiz. İlkokul, ortaokul ve Lise 1'i orada okudum sonra yine İstanbul'a dönüş. Yaklaşık 45 yıldır Kadıköy’deyim yani. Lise 2 ve Lise 3'ü Kadıköy Kız Lisesi'nde okudum. Üniversitede Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun oldum. 80’de hem evlendim hem öğretmenliğe başladım. O zamanlar Bahariye'de ,Şifa'da ve Yoğurtçu Parkı'nın civarında oturduk. Tayinim Çapa'ya çıkınca 5 yıl orada yaşadık ama sonra yine Kadıköy'e döndük. Eyfel Pastanesi'nin sokağında Fahriye Hanım Apartmanı'nda oturduk. Bir süre Kadıköy Kız Meslek Lisesi'nde resim öğretmenliği yaptım. 90'larda Göztepe’deki Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi'ndeydim. Şimdi de Özel Aramyan Uncuyan Ermeni İlk ve Ortaokulu'dayım.
Okuldan eve evden okula gidip geliyordum genelde. En sevdiğim yer Bahariye Caddesi'ydi. Mesela Bağdat Caddesi'ne felan fazla gitmezdim. Moda kasaba gibiydi, nüfus azdı. Şimdi hafta sonları dışarı çıktığında yürünmüyor bile. 90'lı yıllarda sokakta hiç tanımadığım komşularıma bize selam verirdik.
Moda Çay Bahçesi'ne 1990'lardan beri öğrenciler ders çalışmaya giderdi. Oraya ‘Zeynep Kamil’ denilirdi. Burada Pala diye bir kuruyemişçimiz vardı. Çekirdek alırdık kuruyemiş alırdık, rahmetli Moda'nın en tanınmış simalarındandı. Bir de 90'lı yıllarda başı örtülü uzun pardesü giyen beyaz saçlı mavi gözlü yaşlı bir kadın vardı, sanırım göçmendi. Sokaklarda gezinirdi, elinde sürekli poşet taşırdı, çöpleri karıştırırdı. Yatacak yeri olmadığı için boş dükkanları verirlerdi uyuması için, sonra öldüğünü duyduk…
Özellikle yaz gecelerinde Moda Deniz Kulübü'nden müzik sesleri yükselirdi. Herkes banklarda oturup birasını çekirdeğini alır orada müzik dinlerdi. Ajda Pekkan gibi dönemin ünlü sanatçıları gelirdi. Moda’da dolmuş durağı vardı, orası son duraktı. O dolmuşlara binerdiniz bir kokusu olurdu, deri ve benzin karışımı… bu da 90ların unutamadığım detaylarından biridir. 57’de kurulmuş eski bir pastane olan İnci Pastanesi’nden sık sık kremalı milföy pastası aldığımızı anımsıyorum. Baylan ve Hacı Bekir'e de çok giderdik. Moda’da beni en mutlu eden şeylerden biri de, 90'lı yıllarda olduğum gibi şuandaki mutlu olduğum yanı asırlık ağaçları...
Modayı çok takip etmezdim, kendi tarzım vardı hep. Cevza diye bir mağaza vardı Kadıköy'de, Yapıkredi'nin olduğu yerde. Oradan bohem kıyafetler alırdım. Bir de Antikacılar Çarşısı var Moda Caddesi'nin sonuna doğru. Eşim Gürbüz’le oraya çok giderdik.
O zamanlar da entellektüel bir semtti, şimdiki gibi. Yazarlar, tiyatro sanatçıları, oyuncular, müzisyenler... Rahmetli Barış Manço 90’larda şuanda müze olan evinde oturuyordu. Oğulları Doğukan ve Batıkan ile benim oğlum Efe beraber oynarlardı. Barış Manço'yu da sık sık görürdük, bakkala gelirdi alış-veriş yapardı.
Kadıköy Çarşısı her zaman sevdiğim bir yer oldu. Tabi sık sık inerdik, tüm alışverişimizi oradan yapardık çünkü şimdi gibi büyük marketler yoktu zaten. O zamanlar Kuşdili’nde kurulan Salı pazarına giderdik, sahafları gezerdik. 90’larda nalbur çarşısı vardı. Ben nalburları çok severim, çiviler, vidalar falan ilgimi çeker. Ama bu 90'lı yıllarda olanlar şimdi yok oldular. Altıyol'da büyük bir havuz vardı, 90'lı yılların en güzel şeylerinden biriydi bence. Boğa heykeli de kaymakamlığın önündeydi o zamanlar.
Yoktu, yazlık sinemalar daha eskiydi. Babaannem Kızıltoprak'da otururdu bizi yazlık sinemaya götürürdü çocukken. 90’larda ise Süreyya ve Reks’e giderdik. Oğlumu da Haldun Taner sahnesine çocuk oyunlarına götürürdüm.
Bomonti çok güzel. Oradan baktığınız zaman Kadınlar Plajını görürsünüz aşağıya doğru. Bir de Kemal'in Yeri vardı, hala da var tabi. Pek kafe yoktu, çay bahçelerine giderdi bizim kuşak.
Pek değil. Eskişehir, Ankara'ya gitmiştik birkaç kez. Ama dedem demiryollarında müdürdü. Tren kokusu üzerine sinerdi, o kokuyu çok severdim.
Şimdi daha karamsar düşünüyorum eskiye göre. Siyah-beyaz-gri tonlarının hakim olduğu bir tabloda, belli bir yerde renk koyabilirdim. Ya da elinde balon olan bir çocuk olurdu ve sadece balonu renkli yapardım. O çocuk geleceğin umudu olurdu.
Evet isterim. Olumsuz tarafları da var ama şu an ki yaşadığımız yıllardansa o zamanı tercih ederim. O zamanlar elimizde şimdiki kadar teknolojik imkanlar yoktu ama… Son model telefonlar olmasa ne olacak ki?! Önemli olan huzur içinde yaşayabilmek… Her şey daha naif ve saftı. Şimdi öyle değil maalesef…
Sumru Ekşioğlu’nun 90’larda en sevdiği yer Bahariye’deki havuz