Nuriye Ulviye, 1893 yılında Safiye Hanım ve Çerkes olan Mahmut Yediç'in kızı olarak Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Balıkesir Gönen’de dünyaya geldi. Nuriye’nin ailesi Kafkasya'da yaşadığı dönemde Rus İmparatorluğu tarafından sürülmüştü. Sürgün sonrası önce Trabzon'a oradan da Balıkesir, Gönen'e yerleşen aile mali sıkıntılar yaşamaktaydı. Bu sebeple kızlarını altı yaşında Yıldız Sarayı'na gönderdi. Nuriye, burada saray eğitimi aldı ve sarayın adetlerine uygun olarak kendisinden yaşça büyük II. Abdülhamid’in sütkardeşi Hulusi Bey ile 1906'da henüz 13 yaşındayken evlendirildi. Yaşlı olan eşi Hulusi Bey bir süre sonra öldü ve Nuriye 20 yaşındayken dul kaldı.
Ulviye Mevlan ikinci evliliğini dönemin ünlü gazetecilerinden Rıfat Mevlan ile yaptı. Mustafa Kemal'e muhalefet ettiği için sürgüne gönderilen Rıfat Mevlan'dan ayrıldıktan bir süre sonra tanıştığı Doktor Ali Civelek ile -ailelerin karşı çıkmasına rağmen- evlendi. Eşiyle birlikte Hatay Kırıkhan’a taşındı ve 1964’te ölene kadar burada yaşadı. Kırıkhan’da bir sokakta ve bir kütüphanede adı yaşamaya devam ediyor.
20 YAŞINDA İLK FEMİNİST DERGİYİ KURDU
Nuriye Ulviye, ilk eşi öldükten sonra, henüz 20 yaşındayken “Kadınlar Dünyası” adıyla ilk feminist dergiyi kurdu. 4 Nisan 1913'te yayın hayatına başlayan dergiden bir ay sonra da 28 Mayıs 1913'te kadınların eğitim ve istihdam olanaklarını iyileştirmek ve kıyafet hakları için Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti (Osmanlı Kadın Hakları Savunma Derneği)'ni kurdu. Dernek önceleri sadece Müslüman kadınların örgütüydü, ancak zamanla azınlıklar ve Avrupalı gazeteciler de örgüte dâhil oldu.
Başlangıçta dergi günlük yayımlanmaktaydı; 100. sayıdan sonra haftalık olarak yayınlamaya başladı. Derginin sahibi olarak künyedeki ismi Nuriye Ulviye olarak yer aldı. Birinci sayıdan 166. sayıya kadar kendi adını kullanmadan Kadınlar Dünyası imzasıyla ikinci sayfada başmakaleler yazdı. İmzasını ilk kez 166. sayıdan itibaren gene ikinci sayfada olan “Düşünüyorum” başlıklı makalelerde kullandı.
8 Nisan 1913 tarihli sayının “Terakkiye Doğru” başlıklı başmakalesinde, bu dergiyi çıkarma amacını kendi cümleleriyle şöyle aktarmıştı Nuriye Ulviye:
“Üzüntüyle boyun eğen ve hiç bir işe yaramayan hayatımızın artık gelişmesinin ve aydınlanmasının gereği konusunda devamlı düşünüyordum. İlerlemek ve yükselmek için hem pratik cesaretin hem de ruhsal cesaretin, başka bir deyişle çağdaş kişiliğin önemi konusundaki düşüncelerim artık iyice olgunlaşmıştı. İçinde yaşadığımız uyanış devrinin ve kurulan toplumun temelini oluşturan sosyal bilimlerin ışığında, (kadınların ilerlemesi için) gerekli olan (adımları) cesaretle gerçekleştirecek bir gazete çıkarmaya giriştim.”
SADECE KADINLAR ÇALIŞIYORDU
Nuriye Ulviye’nin yayına başlattığı Kadınlar Dünyası, 1913'ten 1921'e dek I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı nedeniyle kesintilere uğrasa da yayın hayatını 9 yıl sürdürdü. Feminist olduğunu açıkça dile getiren dergi, “feminist” sözcüğünü de kullanmaktan çekinmedi.
Nuriye Ulviye Mevlan-Civelek tüm olumsuz şartlara rağmen derginin çıkması için maddi manevi uğraştı. Derginin maddi sıkıntısı dolayısıyla mücevherlerini dahi bozdurduğu bilinmektedir. Yazı kadrosu, hatta mürettipleri (dizgicileri) bile kadındı. “Kadınların hak ve hukuku tanınmadıkça erkek yazılarına yer verilmeyeceği ilkesi” kabul edildi. Dergide özellikle okur mektupları önemli bir yer tutuyordu. Dergi, dönemin feminist söylemini anlama açısından önemli bir yere sahipti.
Kadınlar Dünyası, kadın ve erkek arasında yetenek ve zekâ bakımından hiçbir fark bulunmadığını, kadının ezilmişliğinin nedeninin yetiştirilme koşulları olduğunu, kadını yalnızca eş, anne ya da ev kadını olarak görmek isteyen erkeğin kadına bir yaşam biçimi dayattığını savunuyordu. Kadının başka bir yaşam biçimi olabileceğini bile bilmediğini, kendi haklarından habersiz olduğunu belirterek bu durumu aşmak için kadının kendi geçimini sağlaması ve toplumsal yaşama katılması gerektiğini çözüm yolu olarak sunuyordu.
“Bugünkü hayat yenilik istiyor,” diyerek Osmanlı toplumuna bir devrim gerektiğini vurgulayan dergi için, bu devriminin amacı kadın erkek eşitliğinin sağlandığı yeni bir dünya kurmaktı.
Dergi bu amaçla, 55. sayıda programını yayınladığı, Osmanlı kadınlarının hak mücadelesini yürüten Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti'ni kurdu. Hem derginin sahibi hem cemiyetin kurucusu olan Ulviye Mevlan, temel sorunu kadının üretici olmamasında gördü ve kadınlığı bilinçlendirerek üretken kılmayı hedefledi.
Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti üyeleri
Dünya kadın hareketinden destek alan, yabancı basının da ilgi gösterdiği Kadınlar Dünyası, yerli basından -kimi yazarlar dışında- pek destek görmemişti. Radikal söylemi zaman zaman tepki de çeken dergi, eleştirilere karşı sert tartışmalara girmekten çekinmezken, kendi kavramlarını da (feminizm anlamında kullandığı kadınlık ya da nisaiyyun gibi, hukuk-ı nisvan [kadın hukuku] gibi) oluşturup açıklamaya, bu kavramlarla ilgili çarpık, taraflı yorumların yanlışlığını ortaya koymaya çalışmıştı.
CEMİYET’İN YAYIN ORGANIYDI
Dergi aynı zamanda 28 Mayıs 1913'te açılan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti'nin (Osmanlı Kadının Hakkını Savunma Derneği) resmi yayın organıydı. Bu cemiyet, din ve mezhep ayrımcılığına gitmeden her kadının hakkını savunan ve arayan, eşit hak mücadelesi yürüten bir cemiyetti. Türkçe bilmeyen kadınlara da açıktı. Kadınlara yol göstermeyi ve onlara toplumda yeni roller biçmeyi amaçlıyordu. Yönetim kurulunun her hafta toplanması gerektiği ilkeleri arasındaydı. Kadınların çalışma hayatına girebilmeleri, eğitim alabilmeleri için uğraştı. Kadınların çalışabilmeleri için bir terzihane açtı. Kamu kurumlarına girebilmeleri için mücadeleler verdi. Yaptığı çalışmalar sonunda, bir eğitimci olan Belkıs Şevket'in uçağa binmesini sağladı. Böylece Belkıs Şevket uçağa binen ve fotoğrafı yayınlanan İslam dünyasındaki ilk kadın oldu. Yine cemiyetin çabalarıyla ilk kez telefon idaresinde kadınlar da çalışabilmeye başladı.
Kadınlar Dünyası dergisinin girişimi ile Telefon İdaresi’nde çalışma hakkı elde eden kadınlar, İstanbul, 1913
***
Kadınlar İş Bekliyor*
Kadınların hayatını kendi kazanmasına engel olanların bir bahaneleri de, kadınların tahsilsiz ve tecrübesiz olduklarıdır. Acaba ticaret ile hayatını kazanan erkekler, ticaret mektebi mezunu mu? Yoksa yüksek tahsil mi yapmışlar? Yüzde sekseninin okuma-yazma bilmediği meydandadır!
Kadınlar çalışma hayatında ve çalışma hayatının her dalında görünmeye başlayınca ve yenmiş haklarını geri almak için biraz da seslerini yükselterek, bu yolda yavaş ilerlense de muhakkak kazanma kararlılığını da gösterince, bir kısım erkekler telaşa düştüler; ekmeklerinin, maaşlarının kısmen de olsa ellerinden kayarak, kadınlara geçeceği duygusuna kapıldılar. Bu telaş, bu çırpınma acaba güçsüzlük nedeniyle midir? Yoksa kendine güvenememekten midir?
Kadınlar Dünyası'nın 164. sayısında Posta-Telgraf Nezareti'ne alınan kadınların maaşlarının azlığından yakınmış zam istemiştim. Bir kısım erkekler bu basit dileğimden nedense ürkmüşler; tüm memurluk alanını ve memurluk işlerini, kadınların işgal edeceğini ve sonunda kendilerinin elleri böğürlerinde aç kalacakları kararına varmışlar. Ve hatta bazı erkekler, işi dergimize mektuplar yazarak yardım istemeye kadar bile vardırarak, zayıflıklarınını da gösterdiler. Biz bu mektupları tabii ki, özel bir dikkatle okuyoruz ve böylece erkek ruhunu ve karakterini daha iyi inceleyebiliyor ve anlayabiliyoruz. Bu mektuplardan bir tanesi, gerçekten merhametimize dokundu. Kadın ruhu ya, acıdık ve teselli etmek istiyoruz.
Feminizmin gayesi yalnız kadınlığın hayatını değil, kadınlıkla beraber erkeklerin hayatını da düzenlemektir. Ve her ikisini de, insan olmaları nedeniyle daha rahat ve daha mesut yaşatmaktır.
İyi eğitim yapmış, bilgisiyle, becerisiyle ve zekâsıyla işini güzelce yöneten ve gelecekte de bir eş ile yaşayacak ve evlatlarını da yaşatacak bir kız, neden sahip olduğu kabiliyetlere uygun bir maaş aramasın ve istemesin de, senelerini boş yere geçirsin? Ve aldığı maaş bilgisiyle, becerisiyle, zekâsıyla ve işiyle aynı ayarda olmayınca neden feryat etmesin; sussun ve miskin miskin otursun? İşte azizim, feminizm bu miskinliği kabul edemez."
*Ulviye Mevlan "Kadınlar iş Bekliyor", Kadınlar Dünyası, No. 157,19 Şubat 1921, s. 2, günümüz Türkçesine aktaran Meral Akkent.
Hatay'ın Kırıkhan İlçesinde Nuriye Ulviye Civelek adını taşıyan bir Halk Kütüphanesi bulunuyor. Ali Muharrem Civelek, eşi Nuriye Ulviye öldükten sonra, Ortodoks Kilisesi'nin bahçesinde bulunan bir evi satın alarak restore edilmesini sağladı ve bu binayı kütüphane olması şartıyla Kırıkhan Belediyesi'ne verdi. Halk Kütüphanesi 1970 yılından beri faaliyette.
Antakya Asri Mezarlığı'nda, Ulviye Mevlan Civelek anısına bir kitabe ve bir çeşme bulunuyor. Çeşme,eşi Ali Muharrem Civelek tarafından, Kitabe ise Türkiye Kadınlar Konseyi tarafından 15.4.1967 tarihinde yaptırıldı.
Kaynakça:
http://www.istanbulkadinmuzesi.org/nuriye-ulviye-mevlan-civelek
Hüseyin Aykol’un "Aykırı Kadınlar" kitabı (sayfa 27-30)
https://m.bianet.org/kurdi/kitap/139698-kadinlar-dunyasi-nda-bir-sarayli
https://tr.wikipedia.org/wiki/Nuriye_Ulviye_Mevlan_Civelek