“Muhteşem İstanbul'un Muazzam Kütüğü”nden Kadıköy Havadisleri-2

Ünlü tarihçi ve yazar Reşad Ekrem Koçu'nun kült eseri İstanbul Ansiklopedisi, geçen sene çevrimiçi erişime açıldı. Garanti BBVA tarafından kurulan Salt’ın Kadir Has Üniversitesi ile ortaklaşa yürüttüğü Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi projesi kapsamında hazırlanan istanbulansiklopedisi.org sitesinde, yarım kalmış ansiklopedinin G harfine kadarki basılı ciltleri ile 40 bini aşkın belge bulunuyor. Biz de; sokaklardan mimari yapılara, mühim ya da sıradan şahıslardan şehrin âdetlerine, tarihî olaylardan şehir efsanelerine dek pek çok konunun işlendiği bu “Muhteşem İstanbul'un Muazzam Kütüğü”nden Kadıköy havadisleri”ni sizlerle paylaşıyoruz.

10 Ekim 2025 - 12:51
  • "Kadıköy'deki Kız Yetiştirme Yurdunun müdürü 100 kıza kavalyelik ediyor" başlıklı kupür (5.4.1972-Günaydın Gazetesi)

“Kadıköy'deki Atatürk Kız Yetiştirme Yurdu'nun Hüseyin Turgut, yurtta başka erkek olmadığı için eğlence günlerinde tam 100 kıza kavalyelik yapmaktadır. Bazı günlerde düzenlenen "Moral Günleri"nde birbirleriyle dans eden genç kızlar sonunda "Kız kıza dans etmekten bıktık artık" diye müdürleri Hüseyin Turgut'a kendilerine kavalyelik yapmasını rica etmişlerdir. Öğrencilerini kıramayan ve lakabı "Baba" olan Hüseyin Turgut da "Moral günleri'nde 100 kıza hepsiyle tek tek dans ederek kavalyelik yapmaktadır.”

 

  • "Kadıköy iskelesinde meşhur 1 vapuru" başlıklı kupür

“İşte Refik Halit'in Aydede'de pek sık anlattığı eski Kadıköy iskelesi... Ve galiba da meşhur «1 vapuru» kalkmak üzere. Bir zamanlar Şehir Hatları'nın en meşhur vapuru idi bu. Yolcuları, bilhassa hanımlar o kadar şık ve zarif kimselerdi ki bazen erkekler işleri güçleri olmadığı halde sırf «temaşa» maksat ve gayesi ile Kadıköy'den 1 vapuruyle Istanbul'a inerlerdi. Refik Halit aynen şöyle yazar:

«Bir hanıma sormuşlar:

-  Bu kadar mükellef elbiseleri nerede giyeceksiniz?... Neresi için yaptırdınız?...

- 1 vapuru için hayatım!...»

(Yanda aynı noktadan Kadıköy iskele sinin bugünkü hali.)”

 

  • "İstanbul'un en yaşlı köşesi Kadıköy” başlıklı kupür (09.09.1899- Kaynak: Servet Gazetesi)

“İstanbul daha ortada yokken, bugün adına «Kadıköy» dediğimiz köşede insanlar yaşardı. İstanbul, çeşitli tepeciklerden ibaret bir kara parçası iken bu köşe bir mamure idi....” denilen yazıda, meşhur Körler Ülkesi efsanesi anlatılıyor. Yazıda özetle şu ifadeler bulunuyor: 

“Beşyüz yılı aşkın bir zamandan beri KADIKÖY adıyla anılmakta olan bu semt Bizanslılar devrinde zerrece önem taşımıyordu. Ancak Türklerin eline geçtikten sonradır ki birden büyük önem kazanıverdi. Kadı Hızır Çelebi'nin başladığı imâr hareketi sonraları daha da genişledi. KADIKÖY İstanbul'un en büyük ve en güzel bir semti halini aldı. Tanzimattan sonra Kızıltoprak'a, İkinci Abdülhamid devrinde ise Fenerbahçe'ye doğru büyüyüp güzelleşti. Mesire yerleriyle süslenip zenginleşti. İstanbul'un ekâbirinin büyük ilgisine mazhar oldu. Bütün bunlardan dolayıdır ki KADIKÖY, Türklerin elinde önem kazanan, Türkler tarafından imâr edilen özbeöz Türk-oğlu Türk bir semt hüviyetine sahip oldu.”

 

  • "Kadıköy'ün Kadınlar Kahvesi" başlıklı kupür (Hayat Dergisi, 10 Mart 1966, s. 23)

“Neclacığım şu nargile midir, nedir, ateşi bitti, tazeler misin?» Emir, derhal yerine getiriliyor. Değme nargilecilere parmak ısırtacak kadar ustalıkla marpucu tutan hanım  dumanını üfürüyor. (..) Bu sözlerden bir kahvede olduğumuzu her halde anladınız. Ama kahvehanenin bir özelliği var. Hizmet edeni de, müşterileri de hep kadın.

Dünya, iyice tersine dönmeye başladı. Bundan yıllarca önce peçeyi ve çarşafı çıkaran hanımlarımız, artık her işe el atmaya başladılar. Bizde öteden beri erkeklerin eğlence ve vakit geçirme yeri olarak bilinen kahvehanelere dadandılar. Hem oturup dereden, tepeden konuşuyor, fırsat buldukça da birkaç el pişpirik ve tavla oynuyor, nargile içiyorlar! Kadınların bu yeni köşebaşı kahvehanelerinden ilki, Kadıköy'de, bir pasajın altında açıldı. Kapısında «Neclâ'nin kahvesi» yazılı ışıklı bir levha var. Yolu düşüp geçen erkekler sakın içeri girmeye kalkışmasın. Çünkü erkeklere yasak! Biz de aralarına erkek olarak değil de, gazeteci diye girebildik. (...) 

Hanımlarımızın kahvehane köşelerindeki hallerini seyrettikten sonra, gözlerimizin önünde bir hayal belirdi: Gecenin geç vakitlerinde, eşinin masa başındaki oyunundan kalkmasını bekleyen erkeklerin acıklı hali! Bu da bir gün olur, gerçekleşir mi dersiniz? Hiç belli olmaz, dünya bu! O kadar hızlı dönüyor ki...”

 


ARŞİV