Raflar arasında kaybolmak için güzel bir gün

Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından kurulan OKUYAY Platformu’nun hazırladığı Dört Yanımız Kitap’ta yazarlar eşliğinde Kadıköy kitapçılarını, Kadıköy sahaflarını ziyaret etmeye devam ediyoruz. Bu hafta konuklarımız Barış Sahaf’tan Barış Bingöl ve yazar, çevirmen Fuat Sevimay

15 Ekim 2020 - 16:20

Kadıköy Belediyesi’nin ortaklarından biri olduğu, T.C. Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı tarafından yürütülmekte olan Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı kapsamında hibe almaya hak kazanan, Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından kurulan OKUYAY Platformu’nun hazırladığı Dört Yanımız Kitap’ta yazarlar eşliğinde Kadıköy kitapçılarını, Kadıköy sahaflarını ziyaret etmeye devam ediyoruz. Kültür dünyamıza katkıları, şekillendirdikleri okurlar, müthiş tesadüfler, unutulmaz karşılaşmalar, kitaplarla geçen yıllar... Odağımız kitapçı ve sahaflar, pusulamız kitaplar, bu hafta konuklarımız Barış Sahaf’tan Barış Bingöl ve yazar, çevirmen Fuat Sevimay

Nazlı Berivan AK

Kadıköy’ü bir kültür adacığı haline getiren nedir diye sorsak, akla mutlaka bağımsız kitapçıları ve sahafları gelecektir. Sokaklar arasında kaybolurken, gönüllü yahut gönülsüz yalnızlığı yaşarken, hikâyemizi ararken bir sahaf çıkar karşımıza; gravürlerin, haritaların, ilk baskıların, dağılmış kitaplıkların sırlarını fısıldar. Kitap dedektifliğine meraklıysanız cömerttir sahaflar; beklemediğiniz anda mutlu tesadüfler yaşarsınız, yokluğunu o ana kadar farkına bile varmadığınız bir öykü karşılar sizi, sarıp sarmalar. Barış Sahaf onlardan biri, aile geleneğini sürdüren genç sahaflardan. Barış Bey bizi Barış Sahaf’ta ağırladı.

- Çok teşekkürler Barış Bey, kitaplar, dergiler, gravürler arasında bir söyleşi gerçekleştireceğiz, hoş bulduk tekrar. Kuruluş hikâyenizle başlayalım isterim.  

Hoş geldiniz tekrar, ben teşekkür ederim. 1992 yılında Halil Bingöl tarafından Beyoğlu Aslıhan Pasajı’nda kuruldu Barış Sahaf. 2005 yılında ben yani mahdum Barış Bingöl sahaflık belasına bulaştım, zaten çocukluğumdan beri kitaplar içindeydim. Öyle bir noktaya geldik ki artık Beyoğlu’na sığmaz olduk ve 2008 yılında Kadıköy’de ikinci dükkânı açtım. Nadir, nitelikli koleksiyon ürünü sayılan değerli kitap, evrak-belge, harita, gravür alıp satıyoruz Barış Sahaf’ta. 2015 yılından beri her ay düzenli kitap mezatları düzenliyoruz, o ay içerisinde gelen değerli parçaları koleksiyonerlere sunuyoruz. 

- Sahaf olma kararını nasıl aldınız merak ediyorum.

Babam 1980 yılından beri bu işi yapıyor. Üniversite eğitimi sırasında gider gelirdim babamın yanına, profesyonel anlamda değil ama merak işte, hep içinde oldum kitapların. Deyim yerindeyse kitap indirdik, kitap kaldırdık hep. Çok düşünmeden başladım bu işe üniversiteden mezun olunca da. Tesadüfler silsilesi sonucu geldim Kadıköy’e. Barış Sahaf’ın üçüncü durağı Kadıköy’deki. Kafkas Pasajı’nda iki sene, sonra Sokak’ta üç sene, şimdi de neredeyse üç senedir buradayız.

- Her iki yakada da sahaflığı deneyimlediniz. Kadıköy ile Beyoğlu okurları arasında bir karşılaştırma yapabileceğinizi düşünüyorum.

Kadıköy’e bakınca 1990 - 2010 arası Beyoğlu’nda nasıl bir hava varsa bugün onun tekrarının yaşandığını düşünüyorum. Kültür dünyasını hissediyorsunuz burada. Sergiler, gösteriler, konserler, yazar buluşmaları... Beyoğlu’nun müdavimleri vardır, daha eski bir okurdur oradaki. Kadıköy’de ise daha yeni, daha taze bir ilgi görüyoruz.

- Okurluk görgüsü kitapçıların ısrarla vurguladığı bir konu, ziyaretçilerle ilgili gözlemlerinizi merak ediyorum.

Eskinin sessiz, kitaba odaklanmış okuru şüphesiz hâlâ var ancak son yıllarda dükkân içinde yüksek sesle konuşan, kitaba kimi zaman hoyrat davranan, elimizdekilere bakmak yerine cep telefonuna yoğunlaşan kitlenin artışını da gözlemliyorum. Hayatın her alanında gördüğümüz özensizliğin bir yansıması bu, şaşırtıcı değil.

KİTAP DEDEKTİFLİĞİNİN TAM ZAMANI!

- Ziyaretçileriniz genelde hangi yaşlarda?

Dükkânın yaş kitlesi 18 ile 30 arası. Tabii bu perakende satışta geçerli. Sabit müşteriler ise 50 ve üzeri hâlâ. Tüm koleksiyonerlerimiz erkektir, genç kitleye bakınca ise kadınların baskın olduğunu görüyoruz. Erkek arkadaşını çekiştirerek kitapçıya sokan genç kadınlar görüyorum. Onların espriyi, dokuyu, nüansları daha doğru kavradığını düşünüyorum.

- Okurlar en çok hangi kitapların peşinde?

İkinci Yeni’nin şairleri soruluyor en çok. Bu noktada meraksızlıktan biraz şikayetçiyim. Onlar ne okuyordu, onun peşine düşen yok. Orhan Veli ne okurdu? Sabahattin Ali ne okurdu? Peki Oğuz Atay ne okurdu? Bunların peşine düşmek kitap dedektifliğinin de ilk adımı. Rus klasiklerini, Hasan Ali Yücel dönemi klasik baskılarını arayanların da sık sık dükkânı ziyaret ettiklerini söyleyebilirim. Grafiker, tasarımcı, modayla ilgilenenler geliyor ara ara, bir görsel arıyor, bunun için malzeme topluyor, en sevdiğim araştırmacılar da onlar. Daimi müşteridir o, pulların, kartpostalların, özel ilk baskıların peşindedir.

MUTLU TESADÜFLER, ŞANSLI KAZALAR

- Son yıllarda aldığınız kitaplıklarda enteresan kitaplarla, mutlu tesadüflerle karşılaştınız mı?

Evlerden kitaplıklar çok çıkıyor ama nitelikli kitap bulmak zor. Ayda üç dört kitaplık alıyorum ama çok nitelikli, niş olarak adlandırabileceğim bir kitap çıkmadı son zamanlarda. Kadıköy, Bostancı, Acıbadem, bu bölgelerden yoğun kitap alıyoruz. En başta bölgeye yerleşenlerin kitaplıkları, 40’lar, 50’lerde yerleşenlerin kitaplıkları geçiyor elimize. Gümrükte, dış işlerinde çalışmış insanlar. Bunun için roman, edebiyat, araştırma kitapları 40’ların sonrasından oluyor genelde. Eskiden enteresan mektuplar, fotoğraflar bulurduk. Bu mutlu tesadüfler değiştiriyor her şeyi. En son aldığım bir parti vardı, Ahmet Hamdi Akseki’nin talebesiyle fotoğrafı çıktı bir kitap arasından. Bir başka sefer, yine bir kitaplık aldık, hukuk fakültesi sekretaryasından bir ismin kitaplarıydı. Bir kitabın arasından Atatürk’ün 1930’larda okul ziyareti sırasında hukuk öğrencileriyle çektirdiği fotoğraf çıktı, güzel bir andı.

- Güncel yazarların takipçileri geliyor mu Barış Sahaf’a, yeni kitapları soranlar oluyor mu?

Az da olsa dükkânın ziyaretçileri arasında güncel okuma önerisi isteyenler oluyor, İhsan Oktay Anar, Sezgin Kaymaz romanlarını çok öneririm, bence iyi başlangıçlardır bu yazarlar okurlar için. Kimi zaman hediye almak isteyenler de Barış Sahaf’ın kapısını çalıyor. Bu noktada İstanbul hayatıyla ilgili kitaplar öneriyorum, eski dergileri gösteriyorum, bohem zamanların İstanbul’unu anlatan kitaplar hep ilgi çekiyor.

- Kitapçılığa ilgi duyan okurlarımıza notlarınızı alarak tamamlayalım.  

İşimiz dışarıdan kolay gibi görüyor. Hep romantik, pipomuzla, kedimizle zaman geçirdiğimizi, bütün gün felsefe konuştuğumuzu zannedebiliyorlar. Oysa iyi kitap bulmak, doğru fiyat belirlemek, alıcısını bulmak, bunlar büyük meseleler. Ayakta kalmak için dirayetli olmak zorundayız. Eskiden kamyon kamyon kitap gelirdi. Şimdiyse küçük kamyonetlerle iş yapıyoruz. Kitapçıdan çok okura ihtiyacımız var!

***

Paylaşın ki, çoğalalım!

Kadıköy’ü, kitapçı, sahaf ve yazarlarını odağımıza aldığımız söyleşi dizimizin bu haftaki yazar konuğu Fuat Sevimay. İngilizceden James Joyce, Henry James ve Oscar Wilde, İtalyancadan Luigi Pirandello ve Italo Svevo çevirilerine imza atmış bir çevirmen, romanlarıyla edebiyat okurlarının yakından takip ettiği bir yazar. Sevimay önce Finnegan Uyanması çevirisine imza attı, devamında son romanı Bendeniz James Joyce’da yazarı mezarından kaldırıp tam da Gezi günlerinde İstanbul’a getirdi. Eserlerini daha iyi anlamak, hatta onunla arkadaş olmak isteyen okurlara eğlenceli, matrak ve düşündürücü bir roman sundu, romanın satırları arasında sahafları, kitapçıları konuk etti.

- Sevgili Fuat, her şeyden önce senin Kadıköy’ünü dinlemek isterim, nereden başlatıp nerede sonlandırıyorsun kişisel Kadıköy’ünün sınırlarını?

Kadıköy’ü daha iyi anlamak üzere ikiye ayırsak, Altıyol – İskeleler – Moda – Yeldeğirmeni ile Fenerbahçe stadına kadar olan merkezi bir yana, Kızıltoprak’tan Bostancı’ya kadar olan bölgeyi de diğer tarafa koymak gerekir. Hayır, çok sevdiğim Kadıköy’ü bölmek gibi bir derdim yok ama kültürel yapıyı, sosyolojik yaklaşımı gözlemlemek açısından da bu ayrım işimizi kolaylaştırabilir. Mesela merkez Kadıköy dediğimiz tarafta neden bir dolu tiyatro salonu var da diğer tarafta tek bir salon var, hiç düşündünüz mü? Bunu sadece ulaşım kolaylığıyla açıklayabilir miyiz? Yine merkezde bolca kitabevi, sahaf, kitap-kafe varken, bu durumun Cadde ekseninde azalmasına ne demeli? Feneryolu, Erenköy veya Bostancı ahalisi daha az mı kitap okuyor? Bunları siz kafanızda tartadurun, o arada ben size Eylem’den ve Müteferrika’dan bahsedeyim. Matbaayı bulandan değil, Kadıköylü olanından.

- İlk röportajımızın mekânı ve ana konusu Gergedan Kitabevi’ydi; yazarların, çevirmenlerin kulaklarını çok çınlattık, elbette senin de.

Kadıköy’ün “diğer taraf” diye andığımız bölgesinin kadim kitapçısı Gergedan’dır. Caddebostan’da onlarca yıldır, çizgisini hiç bozmadan, Kadıköylüleri iyi kitaplarla, edebiyat söyleşileriyle ve güler yüzle buluşturmayı sürdürmektedir. Ve az önce size bahsedeceğimi söylediğim can dostum Eylem de Gergedan’ın emektarı, kitapların kurdudur. Kimi De’li Re’li zincir kitapçıların veya internet sitelerinin aksine, kitap Eylem için barkod numarasının veya “stokta var-yok” ibaresinin çok ötesindedir. Sağlık, siyaset, psikanaliz veya tarih kitapları arasında size hitap edecek eserin yolu Eylem’den geçebilir. Yani Gergedan katıksız kitabevi, Eylem de edebiyat yolunda işinizi kolaylaştıran bir uzmandır. Elbette Rüyam Hanım ile birlikte.

MADDEN VE MANEN ZENGİNLEŞECEKSİNİZ!

- Peki merkezde hangi sahaf ve kitapçılar var sıklıkla yolunu düşürdüğün?

Ben, merkez diye bahsettiğimiz tarafta Müteferrika Sahaf’ı çok severim. Akmar Pasajının üst kapısının tam karşısında, el kadar bir tezgâhın üstünde yığılı kitapları görecek ve hava müsaitse, kitapların hemen ardına gömülmüş aksakallı ve yakışıklı bir bey fark edeceksiniz. İşte o Müteferrika Sahafın sahibi Lütfü Ağabeydir. Uğrayın, oturun, iki lafın belini kırın, kitapları karıştırın. İnanın kalkarken zenginleştiğinizi hissedeceksiniz. Hem madden (çünkü çantanızda artık birkaç sıkı kitap var) hem de manen.

- Kitapseverlere, kitapçıseverlere son olarak bir mesajın var mı?

Gergedan’a veya Müteferrika’ya yolunuz düşerse, demeyeceğim çünkü yolunuz mümkünse düşsün, oralardaki dost yüzlere selamımı söyleyin lütfen. İçinde Kadıköy geçen kitapları sorun. Belki satırların arasında, en başta sorduğumuz sorunun yanıtı da vardır. Kitaplardan edindiğiniz bilgiyle ulaştığınız bir bakış açısı varsa benimle ve dostlarınızla paylaşın. Paylaşın ki çoğalalım. Ve son söz, kitapla kalın. Daima.


ARŞİV