HAZIRLAYAN: GÖKÇE UYGUN
FOTOĞRAFLAR: RAMAZAN KARAKAYA
Bu yazı dizimizde sokakların izini sizin için sürdük, birbirinden ilginç hikâyelere ulaştık. Kadıköy’ün Heredot’u olarak bilinen ve 4 yıl önce kaybettiğimiz Dr. Müfid Ekdal’ın kitapları başta olmak üzere diğer kaynaklardan derlediğimiz bu serimizde, Kadıköy’ün tarihine ışık tutan saklı sokak isimlerinin kökenini sizlerle paylaştık. Sizleri, Kadıköy’de iz bırakmış kişiler ve saklı kalmış hikâyeleriyle sokakların hafızasında çıkardığımız yolculuğumuzun sonuna geldik. Yazı dizimin bu son bölümünde Fenerli Ahmet, Nurettin Ali Berkol ve İkbaliye sokaklarının öykülerini bulacaksınız.
FENERLİ AHMET SOKAĞI
Feneryolu Tren İstasyonu’nun karşısındaki sokağa “Fenerli Ahmet Sokağı” denir. Yolun sağ tarafındaki iki katlı, bahçeli evi, yağ ticaretiyle meşgul olan Ahmet Bey yaptırmıştı. Ahmet Bey, Hasan ve Şevket isimli çocukları ve eşi Hesna Hanım’la oldukça sakin bir yaşantı sürerdi. Şevket, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ikinci futbol takımında top oynamış, bir süre sonra da Şevket Soley imzasıyla spor makaleleri yazmıştı. Hasan, sessiz sakin bir çocuktu. Güzel havalarda bahçeye çıkar, incir ağacının altındaki tahta kanepeye oturur, bakıcısı olan genç bir kız hemen arkasına ceketini koyar ve ikindi kahvaltısını yedirirdi. Hasan’ın hasta olduğu civar komşular tarafından söylenirdi. Çok kere odasında kalır, kısa süre bahçede oturur, tekrar eve girerdi. Televizyon ve radyonun olmadığı o yıllarda, gramofonlar müzik aleti olarak kullanılırdı. Eve bir misafir gelince beyaz beze sarılı gramofon dolaptan veya odadaki yüklükten çıkarılır, iğnesi takılır, plak yerleştirilir, kurulur ve çok kere o yılların hanende ve sazendelerinin şarkıları, gazelleri dinlenirdi. Bir yaz günü yan eve misafirler gelmiş, gramofon hazırlanmış, evin açık pencerelerinden etrafa şarkılar yayılmaya başlamıştı. Hasan’ın bakıcısı genç kız, iki bahçeyi ayıran tele geldi, evin hanımına, ‘Hasan’ın gramofondan yükselen sesi duyduğunu, ağlayarak dinlediğini’ söyledi. Mümkünse gramofonun çalınmamasını rica etti. Komşu hatırı ve insan münasebetlerinin ön planda olduğu o yıllarda gramofon hemen susturuldu. Ertesi sabah Hasan’ın öldüğü duyuldu. Kısa süre sonra aile evi satıp civardaki başka bir eve taşındı.
Sokağa ismi verilen Fenerli Ahmet’in kim olduğunu araştırıyor, fakat hiçbir ipucu bulamıyordum. Ahmet Bey ailesinden kimse kalmamıştı. Bir tesadüfle yaşı ilerlemiş, herkes tarafından sevilen, Ahmet Bey’in gelini ve Şevket Soley’in eşi olan Melahat Hanım’a rastladım. Tereddütsüz “O sokağın adı benim kayınpederim Ahmet Bey’den ötürü verilmiştir” dedi. Fakat niçin Fenerli Ahmet Sokağı dendiğini hatırlayamadı. (Müfid Ekdal anlatımı…)
NURETTİN ALİ BERKOL SOKAĞI
Çınardibi’nden Noter Sokağı’na girip ilerleyince “Nurettin Ali Berkol Sokağı”na varılır. Bu sokak Ethemefendi Caddesi’ne dikey, Bağdat Caddesi’ne paralel olarak devam ederken Şerafettin Bey ve Kantarcı Sokakları’nı kestikten sonra doksan derecelik dönüş yaparak Kaşaneler Sokağı’nda sonlanır.
Bu sokağa ismi verilen Ordinaryüs Profesör Doktor Nurettin Ali Berkol Bey uzun boylu, yapılı vücutlu, gözlüklü, son derece ciddi bir anatomi hocasıydı. 1880’de İstanbul’da doğmuştur. 1902’de Askeri Tıbbiye’den mezun olduktan sonra Paris’te değişik hastanelerde çalışmış, 1910’da İstanbul’a dönmüş, Tıp Fakültesi Anatomi Bölümü’nde Şef, sonra Müderris, daha sonra da Profesör ve Ordinaryüs Profesör olmuş. Ardından 1917’de Tıp Fakültesi Dekanı, 1924 yılında da Rektör olmuştur.
Hoca derslere son derece ciddi, daima giydiği beyaz hastane gömleği ile gelirdi. Derslerde öğrenciler üzerinde olduğu gibi, diğer hekimler üzerinde de saygıya dayanan bir otorite kurmuştu. Kimseyi azarlamaz; fakat duruşu, bakışı, son derece etkili konuşması onun mevcudiyetini her an hissettirirdi. Nurettin Ali Hoca, Erenköy’de sonradan ismi verilen bu sokakta iki buçuk katlı, beyaz boyalı, ahşap, küçük bir bahçesi olan evde otururdu. Üniversiteye gidip gelirken tramvay, vapur, bazen de treni kullanırdı. 1939’da emekli oldu, 1955’te bu dünyadan ayrıldı. Vefatından sonra evinin bulunduğu sokağa adı verildi.
İKBALİYE SOKAĞI
Kadıköyü’nün kuzey tarafında, Uzunçayır mevkiinin yakınında bulunan Hasanpaşa semtinde yer alan bu sokaktan başka, yakın çevresinde yine bu adı taşıyan bir çıkmaz, bir kuyu, bir de çeşme sokağı bulunur. İkbal diye bilinen kişi, II. Abdülhamit’in Bahariye Nazırı’nın hanımıydı. Kadıköyü’nün bu semtinde oldukça geniş arazileri bulunurdu İkbal Kadın’ın. Yaptırdığı çeşme de bu sokaklardan birine isim olmuştur. Arazilerinin kıyısında duran küçük bir caminin alt katında, o zamanlar Salih Hoca diye tanınan bir kişi, bir iki derslik “Rehbe-i İstiklal” isimli bir okul kurdu ve bunu 1928’de Maarif Vekaleti’ne devretti. Daha sonra İkbal Hanım’ın arazisinin başka bir kısmına yeni bir okul yapıldı ve adı, İkbaliye Okulu oldu. Hasanpaşa-Acıbadem arasındaki bu semt “İkbaliye” olarak da tanınır.