Her gün adım adım arşınladığımız Kadıköy sokaklarının hikayelerini hiç merak ettiniz mi? Biz ettik, cadde ve sokakların izini sizin için sürdük, birbirinden ilginç hikayelere ulaştık. Kadıköy’ün Heredot’u olarak bilinen ve 4 yıl önce kaybettiğimiz Dr. Müfid Ekdal’ın kitapları başta olmak üzere diğer kaynaklardan derlediğimiz bu yazı dizisinde, Kadıköy’ün tarihine ışık tutan saklı sokak isimlerinin kökenini öğreneceksiniz. Kimi ilginç sokak isimlerinin neden o sokağı süslediğine dair herhangi bir kayıt bulunamazken, bazı sokaklar adını orada yaşayan simalardan almış. Bazen de memlekete hayrı dokunmuş kişiliklerin adları anılarına ilçenin bir sokağına verilmiş. Kadıköy’de iz bırakmış kişiler ve saklı kalmış hikayeleriyle sokakların hafızasında bir yolculuğa davet ediyoruz sizi…
KÖRDERE SOKAĞI: Kızıltoprak’ta Bağdat Caddesi’nden başlayarak Recep Peker Caddesi’ni kestikten sonra Kurbağalıdere’nin kenarına uzanan, evvelce iki tarafında ahşap evlerin, günümüzde ise apartmanların bulunduğu yola “Kördere Sokağı” denir. Bu sokağın bir yanını teşkil eden sıra evlerin arkasından ve Kenan Evren Lisesi tarafından vaktiyle dar bir hendeğin içinden ince bir su akar, Recep Peker Caddesi’ne kadar gelir, bazen yolun altında bulunduğu bir mecradan devam eder; bazen de yolu ıslatırdı. Bu suyun aktığı hendek büyük bir bostanın yan hududunu çizerdi. Dere denecek bir hali yoktu, ama kendisine “Kördere” adı takılmıştı. Suyun çıktığı yer belli değildi. Bostanın içinden mi çıkar; yoksa o zamanlar Bağdat Caddesi’nin kenarında bulunan Ömer Efendi Çeşmesi’nin mermer yalaklarından taşan sudan mı oluşur; kimse ne araştırmış ne de öğrenmişti. Bostan, spor sahası oldu. Dere kurudu, fakat sokağın adı Kördere olarak günümüze kadar geldi.
BESTEKÂR LEYLA SOKAK: Kızıltoprak’ta Özenç Sokağı’nın sonunda Fahrettin Kerim Gökay Caddesi’ne paralel yola “Bestekâr Leyla Sokak” adı verilmiştir. Ömrünün son yıllarını Kızıltoprak’ta geçirmiş olan Leyla Saz Hanım (1850-1936), Sultan Hamit’in Hekimbaşısı Rum asıllı İsmail Paşa’nın kızıdır. Ayrıca pek çok yapıya imzasını atmış olan, bu arada Moda Vapur İskelesi binasını da yapan mimar Vedat Tek Bey’in de annesidir. Leyla Hanım Osmanlı musiki tarihinde isim yapmış kıymetli bir bestekârımızdır. 200’den fazla bestesi olmasına rağmen, bunlar Bostancı’daki köşkün yanması ile yok olmuş, elimizde ancak elli kadarı kalmıştır. Tren yolu ile Hüseyin Paşa Çıkmazı arasındaki konakta oturan Leyla Saz Hanım’ın kızı, Profesör Mehmet Ali Ayni Bey ile evlenmişti. İlimle sanatın iç içe yaşadığı konaktan akşamüstleri en güzel müzik nağmeleri civara yayılırdı. İstanbul Kadın Müzesi’nin verilerine göre de Leyla Saz, anılarını yayımlayan ilk Müslüman kadın yazardır. Leyla Saz, 1934'te Soyadı Kanunu'nun çıkmasından sonra "Saz" soyadını almıştır. Bu soyadını almasının nedenini ise, "kendimi bildim bileli günüm müziksiz geçmedi" ifadesiyle açıklamıştır. Saz'ın anı, beste ve şiirlerinin çoğu Bostancı'daki köşkü yandığı zaman kaybolmuştur.
RÜZGÂRGÜLÜ ÇIKMAZI: Kızıltoprak’ta Bağdat Caddesi’nden Fenerbahçe’ye ayrılan Kalamış-Fener Caddesi’nin tam karşısında Bağdat Caddesi’ne dikey yola ‘Ihlamur Çıkmazı’ denirdi. Yol, adını vaktiyle bu yörede pek çok olan ıhlamur ağaçlarından almaktaydı. Evvelce Kızıltoprak’ın bu kısmına “Ihlamur” denirdi. O yıllarda Kadıköy’de elektrik yoktu. Yollar havagazı lambalarıyla aydınlanırdı. 1928’lerde elektrik gelince, Kalamış’a ayrılan yolun tam çatalına bir elektrik muhavvile binası yapıldı. Halk buraya “ Elektrik Deposu” diyordu. Bir süre sonra elektrik kelimesi de kalkıp sadece “ Depo” denmeye başlandı. Tramvay hattı döşenince yolun kenarına Depo Durağı levhası kondu. Zamanla ıhlamur ağaçları kesildi, Ihlamur adı kayboldu. Artık kimse “Ihlamur’a gidiyorum” demiyor, Depo ismini kullanıyordu. Depo binasının yerine bir benzin istasyonu yapıldı ve depo kelimesi unutuldu. Ihlamur Sokağı ismi sonradan tekrar değiştirilerek yola “Rüzgârgülü Çıkmazı” adı verildi.