Türkiye’nin ilk dünya güzeli: Keriman Halis
Piyanist ve model Keriman Halis Ece Tamer, 1913’te doğdu. Zamanın meşhur tüccarlarından olan ve Hızır adı verilen yangın söndürme aletlerinin mümessili Tevfik Halis Bey ve Ferhunde Hanım'ın altı çocuğundan biriydi. Feyziati (sonraki adıyla Boğaziçi) Lisesi'nde okudu. Dedesinden kalan mülklerden ve babasının tüccar olmasından dolayı varlıklı bir ortamda büyürken iyi derecede eğitim aldı.
Keriman Halis'in amcası, ünlü operet bestecilerinden Muhlis Sabahaddin Ezgi'dir. Halası ise ünlü kadın bestekârımız Neveser Kökdeş'tir. Galatasaray Spor Kulübü'nün idarecilerinden Turgan Ece ise kardeşidir. Yeğenleri arasında Melek Kobra (Ayşe Opereti), Mete Uğur ve Asım Ekren gibi ünlü isimler bulunuyor. İlk evliliğini Dr. Orhan Sanus ile yapan Keriman Hanım'ın ilk oğlu Sezai Biltin Sanus, daha sonra da kızı Ece Sanus dünyaya geldi. İkinci evliliğini ise ünlü tüccarlardan Hasip Tamer Bey'le yaptı ve bir erkek evladı oldu; Cenk Tamer (ekonomist). Çok yönlü biri olan Keriman Halis, çok iyi piyano çalıyordu, iyi yemek yapıp dikiş dikebiliyordu. Fransızcayı anadili gibi biliyordu. Hem Çerkes Adige hem de Çerkes Ubıh kanı taşıyan Kafkas kökenli Keriman Hanım, baba tarafından Ace, anne tarafından Bijnoupha (Bıjnou olarak da bilinen) sülalesine mensuptu.
GÜZELLİK YARIŞMASI KARİYERİ
18 yaşındayken arkadaşları, Cumhuriyet Gazetesi'nin düzenlediği güzellik yarışmasına katılmasını tavsiye etti. Ne var ki babası Tevfik Halis Bey'den bu konuda izin alamadı.O yıl düzenlenen yarışmada Naşide Saffet Türkiye güzeli seçildi. Feyziye Mektepleri öğrencisi olan 19 yaşındaki Keriman Halis Ece'nin ertesi yıl aynı yarışmaya katılması yeniden gündeme geldi. Edebiyatçı arkadaşları, Tevfik Halis Bey'e kızının bu yarışmaya katılmasını salık verdi.Tevfik Halis Bey, dönemin ileri gelen edebiyatçılarının tavsiyesini dikkate alarak kızını yarışmaya kaydettirdi.
‘NAMUSLU’ KIZLAR!
Yarışmaya katılım için verilen ilanda şu cümleler yer alıyordu; “16 - 25 yaşlarında evlenmemiş, namuslu kızlar, ‘hafif ve balo kıyafetiyle’ yapılacak bu seçime katılabilecek. Kazanamayanların izzet-i nefislerinin rencide edilmemesi için adları açıklanmayacaktır.”
Keriman Halis Ece'nin çok iyi piyano çalabilmesi, çok iyi yemek yapabilmesi, dikiş dikmesi ve Fransızcayı anadili gibi konuşması Abdülhak Hamid, Cenap Şahabettin, Vasfi Rıza, Yunus Nadi ve Peyami Safa'dan oluşan yarışmanın jürisini ziyadesiyle etkiledi. Yarışmada birinci seçilince 31 Temmuz 1932'de Belçika'nın Spa kentinde yapılan dönemin en prestijli yarışması olarak kabul edilen, Türkçe karşılığı Uluslararası Güzellik ve Zarafet Yarışması olan International Pageant of Pulchritude'de Türkiye'yi temsil etme hakkı kazandı. Yarışma Kâinat Güzellik Yarışması ve Dünya Güzellik Yarışması olarak da biliniyordu, yarışmanın birincileri hem Zarafet Güzeli hem Dünya Güzeli hem de Kâinat Güzeli unvanlarıyla anılıyorlardı. Keriman Halis Ece, 28 ülkenin güzellerinin katıldığı bu yarışmada, birinci seçildi.
BAYRAK KRİZİ
Salondakiler, 'Vive la Mustafa Kemal', 'Vive la Miss Turquie' şeklinde tezahürat yaptı. Törenden sonra gözyaşlarına boğulurken babası Tevfik Halis Bey, ‘Toparla kendini, bunca insan seni görmeye gelmiş. Balkona çıkıp selam vermen gerekiyor’ dedi. Keriman Halis Ece, gözyaşlarını silip balkona doğru yönelirken görevlilerden bir Türk bayrağı istedi. Ancak salonda Türk bayrağı yoktu. Keriman Halis Ece, bayrak olmadan balkona çıkmayacağını söyleyince babasıyla birlikte hemen oracıkta atlas bir kumaştan Türk bayrağı yaptılar. Keriman Halis Ece, böylece balkona çıkarak toplanan kalabalığa selam verdi.
KRALİÇE GİBİ ECE
Bu olay genç Cumhuriyet için de oldukça anlamlıydı. Keriman Halis, 1932'de Türkiye'de dördüncüsü düzenlenen güzellik yarışmasını kazanarak Belçika'ya gittiğinde o güne kadar hiçbir Türkiye güzeli derece alamamıştı. Vatana döndüğünde kraliçeler gibi karşılandığını şöyle anlatmıştı: “En sonunda ben ve Almanya güzeli kaldık. Kırmızı bir tuvalet giymiş, yakasına da beyaz kurdele takmıştım. Jüri başkanı elindeki zarfı açtı. Heyecandan bayılabilirdim. Ve bütün tiyatro salonu, 'Yaşasın Miss Turkey!' sesleriyle inledi.”
Atatürk, Keriman Halis Ece'nin onuruna kardeşi Makbule Hanım ve manevi kızı Afet İnan’la birlikte katıldığı bir davet verdi. Keriman Halis Ece, Atatürk'ün elini öptü. Atatürk de onun alnından öperken “Sana Ece diyeceğim” dedi. Zaten 1934’te Soyadı Kanunu ve yarışmadaki başarısından sonra bizzat Atatürk tarafından kraliçe anlamına gelen ‘Ece’ soyadı resmî olarak verildi.
“TÜRK MİLLETİ, BU GÜZEL ÇOCUĞUNU TEBRİK EDER”
Atatürk, bu yarışma sonrasında yaptığı açıklamada şunları söylemişti: “Türk ırkının necip (soylu) güzelliğinin daima mahfuz olduğunu (korunduğunu) gösteren dünya hakemlerinin bu Türk çocuğu üzerindeki hükümlerinden memnunuz. Fakat Keriman Ece, hepimiz işittiğimiz gibi söylemiştir ki, o, bütün Türk kızlarının en güzeli olduğu iddiasında değildir. Bu güzel Türk kızımız, ırkının kendi mevcudiyetinde tabii olarak tecelli ettirdiği güzelliğini dünyaya, dünya hakemlerinin tasdikiyle tanıttırmış olmakla elbette kendini memnun ve bahtiyar addetmekte haklıdır. Türk milleti, bu güzel çocuğunu şüphesiz samimiyetle tebrik eder. Cumhuriyet gazetesi bu meselede Türk ırkının diğer dünya milletleri içinde mümtaz (seçkin) olan asil güzelliğini göstermek teşebbüsünü takip etmiş ve bunu dünya nazarında muvaffakiyetle (başarıyla) intaç eylemiştir (sonuçlandırmıştır). Ondan dolayı bittabi bu vesile ile de takdir ve tebriklerimize hak kazanmıştır. Arzusunu da ilave edeyim ki, Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihi olarak bildiğim için, Türk kızlarından birinin Dünya Güzeli intihap edilmiş (seçilmiş) olmasını çok tabii buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu da tahattür ettirmeyi (hatırlatmayı) lüzumlu görürüm: Münferit olduğumuz (iftihar ettiğimiz) tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık bir tekamülün (olgunlaşmanın) mütemadi tahakkukunu (gerçekleşmesini / yerine gelmesini) ihmal etmeyiniz. Bununla beraber asıl uğraşmaya mecbur olduğunuz şey analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi yüksek kültürde, yüksek fazilette birinciliği tutmaktır.”
“MESERRETİMDEN AĞLADIM”
Keriman Halis de Atatürk’e şu telgrafı çekmiş: “Paris sefaretimizde (büyükelçiliğinde) layık olmadığım kıymettar iltifatınızı gazetelerde gördüm. Meserretimden (sevinç) ağladım. Bu muvaffakiyetim (başarı) sizin memleket kadınlığına telkin ettiğiniz fikirlerin eseridir. Tanrının sizi üzerimizden eksik etmemesi temenniyetini yad etmekteyim. İhtiramatımın (hürmet) kabulünü rica ederim efendim.”
JAPONYA’DA DA ÜNLÜ
Keriman Halis Ece'nin ünü, Japonya'yı da sarmıştı. Japon okullarında ‘Keriman Halis Olayı’ diye okutulan bir ders vardır. İlk yıllarını yaşayan Türkiye Cumhuriyeti'nde 1927 yılında ilk kez halk tarafından manevi anlamda sayılan Türk kadınının uzun bir süreç içinde erkek egemenliği ve baskısından kurtulması ele alınır.
AVRUPA’NIN ZAFERİ Mİ?
Halid Turhan Bey isimli biri, Keriman Halis Ece'nin dünya güzeli seçilmesinin siyasi ve dini nedenlerden ötürü yarışma komitesi tarafından ayarlandığını iddia etti. Halid Turhan Bey'in iddiasına göre jüri başkanı “Bir zamanlar Fransa'da oynanan dansa müdahale eden Kanuni Sultan Süleyman'ın torunu işte mayo ve sütyenle önümüzdedir. Kendini bizlere beğendirmek istemektedir. Bu kızı zaferimizin tacı kabul edeceğiz, onu kraliçe seçeceğiz. Ondan daha güzeli varmış, yokmuş bu önemli değil. Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. Avrupa'nın zaferini kutluyoruz” demiş.
(Keriman Halis Ece, 28 Ocak 2012'de 99 yaşındayken vefat etti. Tabutu Türk bayrağıyla örtülen Ece, 30 Ocak 2012'de Feriköy Mezarlığı'na defnedildi.)
Κaynakça: Wikipedia ve https://www.haberturk.com/keriman-halis-ece-kurban-miydi-yoksa-kahraman-mi-2584678