Tarih yazan kadınlar-12

Basında eskiden çokça rastladığımız ‘arka sayfa güzeli’ geleneğini geri getiriyoruz ancak büyük bir farkla! Alanında ilk’lere imza atmış, ‘kadınlar yapamaz’ denilen mesleklerdeki cinsiyetçi kalıpları kırmış, cesur ve azimli kadın kahramanları tanıtacağız size. Onlar, bizlerle bu topraklarda yaşadı, mücadele etti ve başarılar kazandı. Lakin erkek egemen tarih anlayışı çoğunlukla onları yok saydı. Bu kadınları tarihin tozlu sayfalarından çıkarıp, kamuoyunun yeniden dikkatine sunmayı hedefliyoruz. Buyurun tarih yazan kadınların öykülerine…

19 Mayıs 2021 - 14:11

İlk kadın avukat: Süreyya Ağaoğlu 

1903 yılında Azerbaycan'ın Şuşa kentinde dünyaya geldi. Babası, tanınmış düşünür, yazar ve siyasetçi Ahmet Ağaoğlu, annesi Sitare Hanım'dır. Beş çocuklu ailenin en büyük çocuğuydu. Süreyya Hanım, eğitimci ve milletvekili Tezer Taşkıran'ın, mühendisi ve iş adamı Abdurrahman Ağaoğlu'nun; siyasetçi, edebiyatçı ve hukukçu Samet Ağaoğlu'nun ve tıp doktoru Gültekin Ağaoğlu'nun ablasıdır.

‘GAVUR’ SÜREYYA

Süreyya hanım, 1910 yılında ailesiyle birlikte Türkiye'ye göçtü. Babasının ideolojisi ve görevleri nedeniyle çocukluğu ve gençliği Türk Ocağı aydınları ve Mustafa Kemal Paşa'nın yakın dostları arasında geçti. 1920 yılında İstanbul Kız Lisesi'nden mezun oldu. Lise yıllarında sınıfta cumhuriyet rejiminden söz ettiğinde, arkadaşlarının: gavur olarak çağırdığı Süreyya Ağaoğlu, avukat olmayı kafasına koymuştu. 

HUKUK MÜCADELESİ!

1921 yılında hukuk eğitimi görmek için Darülfünun'a (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi) başvurdu ancak engelle karşılaştı. O yıllarda kız öğrenci olmadığından, üniversitenin rektörü olan Haldun Taner'in babası Selahattin Bey'e başvurur. Dönemin kadınlarının henüz çarşafla dolaştığı bir zamanda başını bile kapatmadan görüşmeye giden Süreyya hanım, dönemin dekanı Selahattin Bey'e fakülteye girmek istediğini söylediğinde, odanın içinde kahkahalar yankılandı! Ancak; Süreyya Ağaoğlu, bu direnişin ardından kendisi gibi avukat olmak isteyen 3 arkadaşını daha götürünce, ‘Size hemen fakülteyi açalım’ cevabını aldı.

ANKARA’DA GÖREVBAŞI YAPTI

1925'te bu fakülteden mezun olduktan sonra Ankara'da Şurayı Devlet Tanzimat Dairesi'nde çalıştı. 5 Aralık 1927'de Ankara Barosu'na kaydoldu. 1928'de serbest avukatlık ruhsatını alarak, “Türkiye'nin ilk kadın avukatı” unvanının sahibi oldu ve hayatı boyunca avukatlık mesleğini sürdürdü. 1936 yılında Ankara Barosu'ndan naklen İstanbul Barosu'na kaydedildi.

İngilizce ve Fransızca bilen Ağaoğlu, meslek yaşamı boyunca çok sayıda uluslararası konferansta Türkiye'yi temsil etti. 1946'daki girişimleri sonucu İstanbul Barosu'nun Beynelmilel Barolar Birliği'ne üye olmasını sağladı. 1946-1960 arasında bu birliğin tek kadın yönetim kurulu üyesi olarak kaldı.

KADIN HAKLARI AKTİVİSTİ

Avukatlığının yanı sıra sıkı bir kadın hakları savunucusu olan Süreyya hanım, 1952'de Milletlerarası Kadın Hukukçular Birliği’ne üye oldu. 1960 yılında Kadın Hukukçular Birliği'nin BM Cenevre Teşkilatı temsilcisi seçildi. 1980- 1982 Hukukçu Kadınlar Federasyonu ikinci başkanı oldu.

1960 İhtilali'nin ardından Yassıada Mahkemeleri'nde yargılanan erkek kardeşi Samet Ağaoğlu'nun avukatlığını üstlendi. O dönemde kurulan, Ekrem Alican liderliğindeki Yeni Türkiye Partisi bünyesinde siyasi hayata atıldı ve partinin İstanbul il başkanı oldu.

Önemli sivil toplum kuruluşlarının kurulmasında rol aldı. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’nin başkanlığını yaptı. Üniversiteli Kadınlar Derneği, Hür Fikirleri Yayma Derneği, Soroptimistler İstanbul Kulübü, Türk Amerikan Üniversiteliler Derneği’nde çeşitli görevler üstlendi.

29 Aralık 1989'da İstanbul'da katıldığı “Kadın Hakları ve Çağdaşlaşma” konulu bir panelden ayrılırken düşüp beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetti. Aile fotoğrafları, mektupları, gazete kupürleri gibi belgelerden oluşan özel arşivi, İstanbul'daki Kadın Eserleri Kütüphanesi'nde bulunuyor. Londra'da Gördüklerim ve Bir Hayat Böyle Geçti adlı kitaplarıyla çeşitli hukuki makalelerinin yazarıdır. 

ÖZEL HAYATI

1949 yılındaki Amerika seyahatinde, sokak çocuklarının özel muhtaçlar yurdunda barındırıldığını gören Süreyya hanım, İstanbul'a geri gelince "Ben de böyle bir barınma yurdu yaptırmalıyım" kararı alıyor. “ Hayattaki en büyük uğraşım çocuklar” diyen Ağaoğlu, kendi ifadesiyle "Taksim parkındaki kimsesiz çocuklar" için bu kararı alıyor. Çevresindekilere göre ise kimsesiz çocuklara olan düşkünlüğünün nedeni kendisinin çocuk özlemiydi. Zira 1952’de Alman hukukçu Werner Taschenbreker ile evlenen Süreyya Ağaoğlu'nun evliliği 1960'lı yıllarda son bulmuş, hiç çocukları olmamıştı. Çocuklar için bu çabası daha sonra kendi adına 1949 yılında kurduğu Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği çatısı altında sürdürdü. 

KAYNAKÇA: Wikipedia, www.turkcebilgi.org, Ankara Barosu, Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği


ARŞİV