İlk kadın vali: Lale Aytaman
Filolog, milletvekili, vali, siyasetçi Lale Atayman, 1944’te İstanbul'da doğdu. Babası Dr. Abdullah Köseoğlu, 1975-1980 yılları arasında Kocaeli senatörlüğü yaptı. Ayrıca eski başbakanlardan Nihat Erim, Aytaman'ın dayısıdır. İstanbul Avusturya Kız Lisesi'nden mezun olduktan sonra 1962’de ABD’de öğrenci değişimi programına katıldı. İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Almanya’da Alman Dili ve Edebiyatı üzerine doktora yaptı. Ankara Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak Almanca dersler verdi.
VALİ OLDU
6 Temmuz 1991 tarihinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Muğla valiliği görevine getirildi. Bu görevi 1995’e dek sürdürdü. 1994-1995 yıllarında Muğla Valisi olarak Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Planlamalar Kongresi Türk Milli Heyeti Başkanlığı yaptı., "Avrupa Planlamaları Çalışma Grubu" başkan yardımcısı oldu.
Muğla’da kadının el emeğinin değerlendirilmesi ve tütüne alternatif projeler geliştirilmesi kapsamında, geleneksel dokumacılığın korunması için Yeşilyurt Modeli’ni oluşturarak, Muğla El Sanatları'nı (MELSA) kurdu. Muğla Üniversitesi'nin kurulması, çevreye yönelik faaliyetleri ile öne çıkan Aytaman, 1995’te ANAP'tan Muğla milletvekili seçildi. TBMM Kadının Statüsünü Araştırma Komisyonu Başkanlığı yaptı. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ve Batı Avrupa Birliği Milli Heyet Üyeliği yaptı. AKPM'de bir Komisyon Başkanlığı’na seçilen ilk Türk Milletvekili olarak "Çevre, Yerel ve Bölgesel Yönetimler Komisyonu" Başkanlığı yapan Aytaman, halen AKPM onur üyesi.
Emekli Büyükelçi Reha Aytaman ile evli olan Lale Aytaman'ın Osman Aytaman adında bir oğlu var. Valilik döneminde yaşadığı anıları, Turkuvaz Kitap'tan çıkan İğneli Koltukta Dört Buçuk Yıl adlı kitapta topladı.
LALE AYTAMAN ANLATIYOR
Lale Aytaman, verdiği detaylı bir röportajda şunları anlatmıştı:
Bir gün telefon çaldı. Daha önce hiç duymadığım bir ses; ‘Lale Aytaman’la mı görüşüyorum?’ diye sordu. Evet dedim. ‘Ben İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli, nasılsınız hanımefendi’ dedi. Bakanların evimize telefon etmeleri olağandı ama genelde eşim Reha’yı ararlardı. Kalemli’yi sadece ismen tanıyordum. ‘Lale Hanım, hükümetimiz ilk icraat olarak; Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk bayan valisini atamaya karar vermiştir. Hükümetimizin aldığı tarihi kararla, Atatürk Türkiye’sinde Türk kadının konumunu yeniden düzenlenecek, siyasi tarihimizde yepyeni bir sayfa açılacaktır. Uzun incelemeler ve tetkiklerden sonra, adaylar arasından sizi Türkiye’nin ilk bayan valisi olarak atmaya karar verdik’ dedi. Kalemli’nin bu son cümleyi sarf edinceye kadar genel olarak kadınlarla ilgili olumlu geniş bir gelişmelerden bahsettiğini düşünüyor, söylediklerini kendimle bağlantılı bulamadığından can kulağıyla dinlemiyordum. Ancak ne zaman ki; ‘Sizi Türkiye’nin ilk bayan valisi olarak atamaya karar verdik’ dedi, bir anda başımdan aşağıya kaynar sular döküldü sandım. Müthiş heyecanlanmıştım, bir anda tüylerim diken diken oldu. Yine de içimden bir ses ‘biri seni işletiyordur, oyuna gelme’ diyordu. Her ne kadar kendisini tanımıyorsam da, karşımda İçişleri Bakanı olduğunu söyleyen biri vardı. O nedenle ‘bırak beni işletmeyi’ diyemiyorum. Nezaketimi bozmaksızın, ‘beyefendi herhalde bu bir dost şakası olsa gerek’ diyebildim. Bu tepkim üzerine Kalemli ‘Sizi çok iyi anlıyorum hanımefendi’ dedi. ‘Hatta şunu samimiyetle belirtmeliyim ki; teklifimi hemen kabul etmiş olsaydınız, bir doktor olarak size şüphe ile bakardım. Gösterdiğiniz bu doğal reaksiyonu çok iyi anlıyorum. Eğer emin olmak isterseniz, siz beni telefonla arayabilirsiniz’ dedi. Birkaç gün içinde evimizde ziyaret edeceğini söyledi. Son olarak bu konuyu eşimden başka kimseyle paylaşmamam konusunda uyarıda bulundu ve telefonları kapattık…
Bu arada eşim de yanıma gelmişti. ‘Reha biliyor musun ne olduğunu? Mustafa Kalemli olduğunu söyleyen biri, bana valilik teklif etti’ dedim. Reha benim aksime bunun doğruluğundan hiç kuşkulanmadı. Heyecanla ‘çok güzel, hemen kabul etmelisin’ dedi. ‘Sen bu işin altından kalkabilecek niteliklere sahipsin. Ben de sana her konuda deneyimlerimle destek olurum’ dedi. Bense hala birisi şaka yaptı diyorum. İşte bana yıllardır sorulan ‘Nasıl vali oldunuz?’ sorusunun yanıtı. Aynen anlattığım gibidir.
Neden Lale Aytaman sorusunun yanıtını, doğrusu o gün ben de bilmiyordum, ama yıllar sonra geriye dönüp bir değerlendirme yaptığımda, bu sorunun yanıtı, belki de benim yaşam öykümde yatmaktadır diyorum. O nedenle belki de bu öykü Türk kadınları için, bir daha kapanmamak üzere açılan, yeni bir kapıdır…”
VALİLİKTE İLK GÜN
Muğla’da hükümet konağına girdik ve doğru vali makam odasına geçtik. Basın mensuplarının yerlerini almaları bir hayli uzun sürdü. Mustafa Kalemli; ‘Bu iğneli bir koltuktur, üzerinde oturmak dikkat gerektirir. Vali hanıma bu görevinde başarılar dilerim. Başarılı olacağına inanıyorum. Zira kendisine güveniyorum’ sözleri ile beni koltuğa oturttu. Flaşlar patlıyor, Türkiye’nin ilk kadın valisinin fotoğrafını çekmek için gazeteciler birbirleri yarışıyordu. Heyecanlı olup olmadığım sorulduğunda gülümseyerek ‘biraz’ diye cevap veriyordum. Bir Türk kadını olarak bu atamanın gururunu duyduğumu ve başarılı olmak için elimden geleni yapacağımı ifade ediyordum. Kısa ve öz konuşmaya çalışıyordum. Çünkü önce görevime ısınmalıydım…”
VALİ 24 SAAT GÖREVDEDİR
“Bir vali bulunduğu ilde 24 saat görev başındadır ve o ilin asayişi yanında altyapısı, havası, suyu, denizleri, ormanları, yatırımları, eğitimi, sağlığı, çevresi gibi her şey ondan sorulur. Artık ben de 24 saat Muğla’nın tek sorumlusu olarak görev başındaydım ve istediğim anda İstanbul’daki evime gitme özgürlüğüne sahip değildim. Bana ihtiyaç duyulduğunda eşimin, oğlumun ve annemin yanında olamayacaktım. Psikolojik olarak böylesine bağımlı bir duruma gelmekten sıkılıyordum, ama elden bir şey gelmiyordu. Koltuğuma oturduğum 19 Temmuz 1991 tarihinden itibaren başlayan yoğun iş tempom, Muğla’dan ayrıldığım son güne kadar sürdü. Meslekten gelmediğim için sıkıntı çekiyordum. Mülki İdare Mevzuatı ile ilgili kitaplar okudum. Zaman içinde yöre insanlarını ve yöreyi daha yakından tanıdıkça, işlerim bir ölçüde kolaylaştı. Muğla’da ilk günden itibaren mesai arkadaşlarımla uyum içinde çalışmaya, Muğla’da bulunan diğer bürokratlarla siyasi partilerin temsilcileri ile eşgüdüm kurmaya özen gösterdim. Muğla Belediye Başkanı Orhan Çakır ile aramızda başından itibaren iyi bir diyalog kuruldu. Halkı ilgilendiren konularda daima açık sözlü olmaya çalıştım, devletin onların hizmetinde olduğunu hissettirmek istiyordum. Hem yaşam biçimi, hem de yönetim tarzımı şeffaf tutarak, Muğla’daki her kesimin güvenini kazanmak benim için önemliydi…”
İşe başlar başlamaz, vakit kaybetmeden Muğla'yı iyi tanımak, sorunları yerinde görmek için ilçe ziyaretlerine başladım. Yerel gazeteler o günlerde bütün Muğla ilinin karış karış dolaşmakta olduğumu, günbegün etraflıca anlatıyorlardı. İlçelere yaptığım ilk ziyaretlerden ve buralardaki incelemelerden sonra, icraatlarıma yoğunlaşacağım hususları toparladım ve bunları Muğla’da geçirdiğim 4,5 yıl zarfında gerçekleştirmeye çalıştım.
Kendimi, ailemi bir yana bırakmış, Muğla’da görev yapan bir kadın valinin ‘başarılı’ olarak Türk tarihinde yer alabilmesi için elimden gelen çabayı gösteriyordum. Bütün bunları da samimi olarak benden sonra valilik yolunun diğer kadınlara da açılması için yapma arzusu içindeydim. Bir görev üstlenmiştim, ağır bir sorumluluk altına girmiştim. Elimden gelenin en iyisini yapmalıydım. Böylesine yoğun bir tempoda çalışırken bir iki kişi tarafından sürekli olarak taciz edilmekteydim. Göreve başlamamın üzerinden henüz bir yıl dahi geçmeden, beni gerçekten üzen, zaman zaman çalışma hevesimi baltalayan, halkı tedirgin eden bu tatsız olaylar, basında yer aldı. O dönemde Muğla’da verdiğim mücadele, kişisel olmaktan çıkmış, prensiplerin uygulanıp uygulanmaması veya haksızlıklara göz yumulup yumulmaması gibi konular bir vicdan muhakemesi haline gelmişti. Ben bu konularla uğraşırken, milletvekillerinin 1992’de başlayan kadın valiyi görevden alma gayretleri, 1995 yılında milletvekili adayı olmama dek sürecekti. Muğla’daki siyasi parti başkanları, parti teşkilatları, sivil toplum örgütleri, basın ve vatandaşlar arkamda olduklarını açıkça beyan ediyorlardı. Ama bu milletvekilleri ile yıldızımız bir türlü barışmadı…”
-Atatürk Türk kadınının siyasi ve idari olarak en üst seviyede görev alması için gerekli koşulları sağladı. Milletimiz de kadınları bu önemli görevlerde görmeye hazır olduğunu, Muğla örneğinde çok açık bir biçimde gösterdi. Kadınların vali olamayacağı varsayımı, böylece ortadan kalktı. Gerekli olan iyi niyet, yetenek, birikim, görgü, azim, çalışkanlık ve biraz da şans...
KAYNAK: http://bgdergi.com/soylesiler/lale-aytaman/