“Politik atmosfer, kadınları şiddete açık hale getirdi”

Kadınlarla Dayanışma Vakfı’nın (KADAV) yayınladığı Kadına Yönelik Şiddet Temmuz - Ağustos Raporu’na göre, şiddete maruz kalan kadınların en çok sorun yaşadığı yerlerden biri kolluk birimleri

21 Ekim 2021 - 01:43

Türkiye, 1 Temmuz 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden resmen çekildi. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği aylara bakarsak, Bianet’in Erkek Şiddeti Çetelesi’ne göre, erkekler temmuzda 24 kadını, ağustosta 34 kadını, eylülde ise 26 kadını öldürdü. İstanbul Sözleşmesi’nin etkilerini görebileceğimiz başka bir rapor ise Kadınlarla Dayanışma Vakfı’nın (KADAV) yayınladığı “Kadına Yönelik Şiddet Temmuz - Ağustos Raporu”. İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğimiz iki ayı kapsayan rapor, sözleşmeden çıkılmasının ne gibi sonuçlar doğurduğunu da gözler önüne seriyor. 

Yayınlanan rapora göre, temmuz ve ağustos aylarında KADAV’a ulaşan kadınların yüzde 67’si Suriyeli, yüzde 29’u Türkiyeli, yüzde 1’i İranlı, yüzde 1’i Faslı, yüzde 1’i Cezayirli ve yüzde 1’i Ürdünlü. Başvuran kadınların yüzde 26’sı hukuki destek isterken, yüzde 14’ü şiddetten korunma desteği talep etti. Kadınların yüzde 9’u sığınak talebinde bulunurken, yüzde 8’i istihdam; yüzde 5'i ise psikolojik destek talebinde bulundu.

Rapora göre, sözleşmenin yürürlükten kaldırılmasının ardından kadınların en çok sorun yaşadığı yerlerden biri kolluk birimleri. Yine rapora göre, kolluk birimleri, şiddet çağrısı sebebiyle gittikleri evlerde kadınların şikayetlerini almıyor; şiddete maruz kalan kadın kendisi karakola gittiğinde ise yetkili birinin olmadığı söylenerek işlem başlatılmıyor. KADAV raporda, kimi zaman Türkçe bilmeyen göçmen kadınların şikayetlerinin alınmadığını, alındığında ise etkin bir tercüman desteği sunulmadığını ve kadının yanlış yönlendirildiğini belirtiyor. 

“KAPSAMLI BİR EĞİTİM ALMALI”

İçişleri Bakanlığı’nın ihtisaslaşmaya giderek kadına yönelik şiddet vakaları için İlçe Emniyet Müdürlükleri’nde bulunan Aile İçi Şiddet Büroları’nı görevlendirdiğini belirten KADAV, raporda durumu şöyle açıklıyor: “Bu düzenleme, kadınların şiddete karşı hızlıca harekete geçmesini engellemektedir. Örneğin, kadınlar kendilerine en yakın karakola başvurduklarında, kanunda açıkça hakları olmasına rağmen, şikayet ve talepleri alınmamaktadır. Oysa hukuka uygun bir şekilde, en yakın karakola başvurusunu yapan kadının, polis refakatinde Aile İçi Şiddet Bürosu’na yönlendirilmesi gerekmektedir.”

Raporda, Aile İçi Şiddet Bürosu personelinin nasıl bir eğitim aldığının kamuyla paylaşılmadığı belirtiliyor. KADAV, tüm kolluk personelinin, kadına yönelik şiddetle mücadele, kadın hakları ve kolluğun yapması gereken yükümlülükler konusunda kapsamlı bir  eğitim alması gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca KADAV raporda, anadili Türkçe olmayan kadınların başvuru yapabilmeleri için kolluğun tercüman desteği sunması gerektiğini aktarıyor.

PSİKOLOJİK ŞİDDETE MARUZ KALIYORLAR

KADAV, iki ay içinde onlara ulaşan kadınların deneyimini şöyle anlatıyor: “Kadınlar bu süreçte erkekler tarafından psikolojik şiddete maruz bırakılmakta, müşterek çocukları fiili olarak kaçırılarak çocuklara doğrudan, kadınlara dolaylı olarak şiddet uygulanmaktadır. Boşanmayı engellemek için dedikodular çıkararak yahut ailelere yalan bilgi vererek toplum baskısı oluşturma yönünde tehditlerde bulunulmaktadır. Bu baskılara ve psikolojik şiddete karşı kadınların yasal başvuru olanakları sınırlı veya sonuçsuz kalmaktadır. Oysa İstanbul Sözleşmesi, psikolojik şiddetin Türk Ceza Kanunu’nda bir suç olarak tanımlanması yükümlülüğünü getirmektedir. Sözleşmenin yürürlükten kaldırılmasıyla yalnızca bu yasal zorunluluk ortadan kalkmış olmadı, aynı zamanda sözleşmeden çekilme sürecinde oluşturulan politik atmosfer, kadınları şiddete daha açık, erkekleri ise şiddet uygulama yönünde pervasız hale getirmiş oldu.”

GÖÇMEN KADINLAR ZORLUK YAŞIYOR

Rapora göre, göçmen kadınlar, şiddet gördüğü erkeklerden boşandıktan sonra kayıtlı olduğu illerden ayrılıp hayatlarını tekrar kurma, sosyal imkanlardan daha fazla yararlanacağı illere yerleşme konusunda engellerle karşılaşıyor. Kanunen geçici koruma altındaki göçmenlerin, kayıtlı olduğu illerde kalması gerekiyor. KADAV raporda, il kaydı değişikliğinin mümkün olduğunu ancak son yıllarda İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok şehrin il değişikliği kaydı ve yeni kayıt almadığını belirtiyor. Kanunen çeşitli hassasiyetlere sahip göçmenlerin il değişikliği taleplerinde durumlarının gözetilmesi gerektiğini aktaran KADAV, şiddete maruz bırakılan kadınların, yalnız ebeveynlerin ve çocukların gereken kriterleri taşısalar da taleplerinin bu kapsamda değerlendirilmediğini aktarıyor.

KADAV, raporda bu konudaki taleplerini şöyle açıklıyor: “Çocukların eğitim hakkından mahrum kalması ve kadınların şiddetsiz bir hayat kurmasının engellenmesiyle sonuçlanan bu sorunun çözümü için İl Göç İdareleri, özenle ve ivedilikle şiddetten uzaklaşmaya çalışan kadınların ve çocuklarının kendilerini güvende ve desteklenmiş hissettikleri illerdeki kayıt taleplerini yerine getirmelidir. Öte yandan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri şiddetten hayatta kalan kadınların ve çocukların güçlenebilmeleri için gerekli hizmet ve destekleri etkin olarak ve bir an önce sunması gerekmektedir.”

KADAV, raporun İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması gerektiğini gözler önüne serdiğini söylüyor. 


ARŞİV