Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun rektör olarak atanması ile birlikte başlayan Boğaziçi protestoları bir kez daha toplanma ve ifade özgürlüğü konusunda yaşanan sorunları gün yüzüne çıkardı. Protestolarda yaşanan gözaltılar, üniversitedeki LGBTİ+ ve kadın kulüplerinin kapatılması da üniversitedeki hak ihlallerini tekrar tartışmaya açtı. Kadıköy merkezli Sivil Alan Araştırmaları Derneği de ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü üzerine çalışmalar yapıyor. Sivil Alan Araştırmaları Derneği’nin Direktörü Berna Akkızal ile protestolar üzerinden üniversitede yaşanan ihlalleri konuştuk.
Fotoğraf: Denef Huvaj
Öncelikle derneği sormak istiyorum. Dernek ne zaman, ne amaçla kuruldu? Faaliyetlerinizi anlatır mısınız?
Sivil Alan Araştırmaları Derneği’ni 2018 yılında ifade özgürlüğü alanında çalışan genç aktivist bir ekip olarak biraraya gelerek kurduk. Çalışma çerçevemizi de ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü alanıyla sınırlandırsak da son bir yıldır kampüsü bir sivil alan olarak değerlendirdiğimiz ve üniversite öğrencilerinin karşılaştığı hak ihlallerine odaklandığımız bir sürece girdik. Kampüste İfade Özgürlüğü çalışmamızda hak ihlallerini tespit etmek, raporlamak, üniversite kulüplerinin ihtiyaçlarını belirleyip çeşitli konularda atölye çalışmaları düzenlemek, hukuki danışmanlık sağlamak gibi faaliyetlerde bulunuyoruz.
Özellikle Boğaziçi eylemleri de sürüyorken toplanma ve örgütlenme özgürlüğünden konuşmak isterim. Nedir toplanma ve örgütlenme özgürlüğü? Bazı insanlar ‘izinsiz’ toplanmanın suç olduğunu düşünüyor hala.
“İzinsiz gösteri” kavramı hakim ideoloji tarafından ısrarla dilimize yerleştirilmeye çalışılıyor. Biz de bulduğumuz her fırsatta barışçıl gösterinin uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ile güvence altına alınmış bir hak olduğunu tekrar ediyoruz. Toplanmak ve gösteri yapmak için önceden izin almak gerekmediği gibi bu hakkın nasıl sınırlandırılabileceği de kanunla belirlenmiş. Sağlık gerekçesiyle bile kısıtlamanın kanunen bir sınırı var.
ÜNİVERSİTEDEKİ İHLALLER
Özellikle Boğaziçi eylemleri yaşanan hak ihlallerini görünür kıldı. Boğaziçi eylemlerinde yaşananlar, üniversitelerdeki ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü konusunda neler söylüyor? Özellikle OHAL’den beri bu hakların kullandırılmadığını görüyoruz sanki.
Aslında barış sürecinin sonlanmasıyla beraber kademeli olarak sivil alanın daraltıldığını gözlemliyoruz. Artık şehir meydanlarında, alışılmış gösteri alanlarında bir engellemeyle karşılaşmadan protesto hakkını kullanmak çok mümkün değil. Çoğu zaman meydanlara göstericiden çok kolluk kuvveti gönderilerek alan kapatılıyor. Halbuki kolluğun oradaki asıl görevi protestocuların can güvenliğini sağlamak olmalı. İfade özgürlüğü ancak bu koşullarla sağlanabilir. Boğaziçi eylemlerinde de öğrenciler en haklı talepleriyle oradaydı. Barışçıl gösteri hakkını kullanan kimse gözaltına alınmamalı, tutuklanmamalı. Tekrar tüm tutuklu öğrencilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Üniversitedeki hak ihlalleri günümüzde daha çok konuşuluyor ama hala öğrencilerin çoğu sorunu görünür değil. Üniversite öğrencilerinin yaşadığı hak ihlalleri neler? Siz neler gözlemlediniz?
Kampüste karşılaşılan hak ihlalleri pandemi öncesinde genelde ifade özgürlüğü ve protesto hakkı kullanımının haksız yere kısıtlanması gibi durumlardan kaynaklanıyordu. Örgütlenme özgürlüğü bağlamında üniversite kulüplerinin açılış izni almaları, özellikle LGBTİ+ kulüplerin talep ettikleri isim altında faaliyet gösterememeleri büyük sorunlar. Açılan idari soruşturmalar, disiplin cezaları, gözaltı, tutuklanma gibi cezalandırma yöntemleri öğrencilerin eğitim hakkını kullanmalarını da çoğu zaman engelliyor. Pandemi dönemi uzaktan eğitimin ise fırsat eşitliği ve kişisel verilerin korunması açısından problemli olan tarafları var. İyi bir internet bağlantısı ve bir bilgisayarın her öğrenci tarafından karşılanması gerçekten uzak ve haksız bir beklenti. Online sınavlar sırasında bazı üniversitelerin kopya çekmeyi engellemek amacıyla öğrencilerden talep ettikleri arkaya ayna yerleştirme, cep telefonuyla kaydetme gibi akıl almaz uygulamalar da bir başka sorun. Kaydedilen online dersler bile akademik özgürlük açısından başlı başına bir kayıp.
36 BİN 950 ÖĞRENCİ MAHPUS!
Özellikle tutuklu birçok öğrenci bulunuyor ama bildiğim kadarıyla devlet tarafından paylaşılan bir veri yok. Kaç tutuklu öğrenci olduğu biliniyor mu? Bu öğrencilerin eğitimlerine devam etmesi için herhangi bir çalışma yürütülüyor mu?
Adalet Bakanlığı uzun zamandır mahpus öğrencilerin sayısıyla ilgili bir açıklama yapmıyor. CISST’in 2018 tarihli “Öğrenci Mahpuslar” raporuna göre yüksek lisans ve doktora öğrencileri de dahil olmak üzere 36 bin 950 öğrenci mahpus bulunuyor. Bakanlığın ocak ayının başında yayınladığı ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerin öğrenim durumlarına göre dağılımı istatistiğinden yola çıkılarak lise mezunu olup da yüksek öğrenime devam edebilecek olan 39 bin 711 mahpus bulunuyor. Yargılanma sürecinde en büyük sorunlardan biri tutukluluk halinde üniversite yönetimleri öğrencilere disiplin cezaları verip öğrenciliklerini sonlandırabiliyor. Bu durum maalesef istatistiklere ne şekilde yansıyor bilemiyoruz. Temel savunu alanlarımızdan, arkasında durduğumuz sözlerden biri de bu: “Öğrencileri tutuksuz yargılayın!”
Öğrenciler hak ihlaline maruz kaldığında hangi kurumları arayabilir, ne yapabilir?
Hukuki açıdan aslında yapılabilecek çok şey var. Özellikle disiplin cezaları konusunda idari dava açabiliyor ve yürütmeyi durdurabiliyor öğrenciler. Herhangi bir hak ihlaliyle karşılaştıklarında bize ulaşabilir, hukuki danışmanlık talep edebilirler. Ayrıca tüm öğrencilerin kullanımına açtığımız “Kampüste Haklarımız” broşürüne göz atıp bazı basit soruların cevaplarını bize ulaşmadan da bulabilirler.
Web Site: sivilalanarastirmalari.org.tr