Bilimkurgu Kulübü, 22 yıldır bilimkurguya ilgi duyanları biraraya getirmeye devam ediyor. Kulübün web sitesinde kişiler hem bilimkurgu üzerine yazılar kaleme alabiliyor hem de yazdığı öyküleri yayınlama imkanı elde ediyor. Ayrıca kulüp yazarlarının çıkardığı “Yeryüzü Müzesi” ve “İlk” adında iki öykü kitabı bulunuyor.
Kadıköylü İsmail Yamanol ile Bilimkurgu Kulübü’ne dair konuştuk.
Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Bilimkurguya ilginiz ilk ne zaman ve nasıl başladı?
Bilimkurgu Kulübü’nün kurucusu ve genel yayın yönetmeniyim. Aynı zamanda çeşitli yayınevlerinde editörlük ve redaktörlük yaparak hayatımı sürdürüyorum. Bilimkurguyla tanışmam çocukluk yıllarında okuduğum Baskan Yayınları Kurgu-Bilim Serisi’ne dek uzanıyor. Bu erken bilimkurgu okumaları zaman içinde gelişti ve 1999 yılında bir avuç arkadaşla birlikte kurduğumuz Bilimkurgu Kulübü’nün de temellerini atmamıza vesile oldu. O gün bugündür ülkemizde bilimkurgu kültürünü geliştirip yaygınlaştırmak adına mücadele ediyor, yerli-yabancı ayırt etmeksizin bu kültürün ürünlerini incelemeye ve tanıtmaya çalışıyoruz.
Yerel bir gazete olmamızdan da kaynaklı Kadıköy’ün bilimkurguya olan ilginizi nasıl etkilediğini merak ediyorum.
Bilimkurgu Kulübü’nün ortaya çıktığı 90’lı yıllarda internet bu kadar yaygın değildi ve gerçek anlamda “biraraya” gelmenin önemi çok büyüktü. Ayrıca bu topraklarda yaşayıp türe gönül vermiş insanlar için kaynaklar da son derece yetersizdi. Fazla kitap basılmıyor, hatta bilimkurgu ciddi bir edebiyat türü olarak bile görülmüyordu. Eğer iyi derecede yabancı diliniz yoksa okuyacak kitap bulmakta zorlanıyordunuz. Yerli üretimse tek tük çıkan kitaplar dışında neredeyse hiç yoktu. Hâl böyleyken, basılmış o bir avuç kitabı bulabilmek için sahaf sahaf dolaşmak ve edebi bir sürek avına çıkmak gerekiyordu. İşte Kadıköy, bizler için o sürek avının tartışılmaz en bereketli noktalarından biriydi. Sadece gezilebilecek bir dolu sahafa ev sahipliği yapmakla kalmıyor, aynı zamanda bilimkurguya ilgi duyan yeni insanlarla tanışma fırsatı da sağlıyordu. Taşıdığı bu potansiyel sayesinde, uzun yıllar kulüp buluşmalarını Kadıköy’de gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye de devam ediyoruz. Özellikle alt kültür topluluklarını yaşatma noktasında Kadıköy’ün üstlendiği rol çok büyük ve bir Kadıköylü olarak bu durumdan ziyadesiyle memnunum.
BAŞTA ÖĞRENCİ TOPLULUĞUYDU
Bilimkurgu Kulübü’nün kuruluş sürecini anlatır mısınız?
Bilimkurgu Kulübü, kökeni 1999 yılının sonlarına uzanan bir öğrenci topluluğu olarak hayat buldu. O sıralar türü seven az sayıda insanla bilimkurgu için bir şeyler yapıp yapamayacağımız üzerine kafa yormaya başlamıştık. Üniversitelerdeki çeşitli kulüplerin yanı sıra, hâlihazırda bazı dergi kadroları ve birkaç sivil topluluk da vardı. Bu çabalara biz de omuz vermek, destek olmak istedik. Bilimkurgunun marjinal bir uğraş alanı olmaktan çıkıp, geniş kitlelere hitap eden kapsamlı bir sanat dalı hâline gelmesi en büyük amacımızdı. İnternetin yavaş yavaş yaygınlaştığı bir dönemde ortaya çıkmamız, yayın politikalarımızı da doğrudan etkileyip dönüştürdü. Çünkü bilimkurgunun yaygınlaştırılması adına internetin önemli olanaklar sunduğunu fark etmiştik. Haklı da çıktık.
Sanal âlemdeki hareketlilik ve etkileşim, ister istemez ülkemizdeki bilimkurgu ve benzeri alt kültür gruplarının kendilerine varlık alanı bulabilmesini ve kitle edinebilmesini kolaylaştırdı. Yerli bilimkurgu hayranları, eskiden arada sırada ve belirli etkinliklerde biraraya gelip etkileşme şansı bulurken, internetin yaygınlaşmasıyla beraber çok daha geniş imkânlara kavuştu. Kuşkusuz bu durum, bilimkurgu alanındaki yerli üretimi de ivmelendirdi. İnternet siteleri, forumlar, bloglar, sayfalar, gruplar oluşturuldu; fikir alışverişleri hiç olmadığı kadar hızlandı ve üretilenlerin okuyucuya ulaştırılması bir tuşla mümkün hâle geldi. Bir nevi internet, ocağı harlayarak öteden beri kısık ateşte pişen yerli bilimkurgunun kaynayıp fokurdamasını sağladı.
BİLİMKURGUYA İLGİ ARTIYOR
Sizce günümüzde bilimkurguya olan ilgi artıyor mu?
Kesinlikle. Bilimkurgunun 21. yüzyılın kültürünü diğer türlerden daha iyi temsil ettiğini ve günümüzün karmaşık dünyasında bu temsilin daha da kuvvetlendiğini görüyoruz. Bilimin ve teknolojinin son hızla ilerlediği bir çağda, tüm insanlık olarak başımızı kaldırıp uzaya ve geleceğe bakmamız şaşırtıcı değil. Düşünen, soran, sorgulayan ve en önemlisi de üreten kesim, bilimkurguyu çocukça bir hayalperestlik olarak görmüyor artık. Bilimkurgunun öngörüleri, geleceğimizin kaçınılmaz gerçeği hâline dönüştü. Bu gerçekliğe kayıtsız kalmak mümkün değil. Daha önce bilimkurguya mesafeli duran büyük yazarların bile bu yönde girişimlerde bulunduğunu görüyoruz. Çünkü bilimkurgudan hareketle insanı ve uygarlığımızı çözümlemek çok daha tutarlı ve isabetli olmaya başladı. Dolayısıyla, bir aydının bu bereketli topraklara burun kıvırması düşünülemez. Ayrıca bugün bilimkurguya olan ilgi artıyorsa, bu bilimkurgunun popülerleştirilme çabalarından değil, toplumun gerçekliğe verdiği tepkiden ötürüdür.
Bildiğim kadarıyla özellikle Isaac Asimov’un kitaplarını epey seviyorsunuz. Asimov’un kitaplarını sizin için özel kılan şey nedir?
“Edebiyat” ve “bilimkurgu” sözcükleri yan yana geldiğinde çoğu kişinin aklında beliren ilk isimdir Isaac Asimov. Kemik çerçeveli gözlüğü, kovboy kravatı ve uzun faulleriyle belleklere kazınan imgesi, sayısız okurun zihninde bilimkurguyla eş anlamlı bir değere bürünmüştür. Öyle ki azımsanmayacak bir kitle, bilimkurgu edebiyatına ilk adımını Isaac Asimov’un kitaplarıyla atmıştır. Ben de o kitlenin içinde yer alanlardan biriyim. İlk kitabını elime alıp okuduğumda henüz bir çocuktum ve hayal gücüne hayran kalmıştım. Kısacası, Asimov kitaplarının hayatımı biçimlendiren etkilerine ilk o çağlarda maruz kaldım. Bu kitaplar bana yepyeni bir düşünce alanı, engin bir hayal gücü ve peşinden koşacak bir tutku bahşetti.
URSULA K. LE GUİN’DEN DESTEK MESAJI
Çıkarttığınız Yeryüzü Müzesi seçkisi, aynı zamanda Ursula K. Le Guin’den de destek mesajı aldı. Kitabı çıkartma sürecini anlatır mısınız? Guin’in destek mesajını gördüğünüzde ne hissetmiştiniz?
Yeryüzü Müzesi, öteden beri filizlenmekte olan yerli bilimkurgu edebiyatımız adına heyecan verici bir projeydi. Projenin arkasında Bilimkurgu Kulübü’nün olması, hem yazarlara hem de okurlara güven veren en önemli etkendi. Dolayısıyla yüksek beklentilere karşılık verilebilmesi için titiz bir çalışma içine girilmesi kaçınılmazdı. Neyse ki fikir aşamasından üretim aşamasına değin sistematik ve son derece başarılı bir yayın politikası izlendi. Ortaya çıkan iş herkesin içine sindi. Satışa çıktığı ilk hafta ikinci baskıya girmesi de kitaba gösterilen teveccühün en bariz kanıtı olarak tarihe geçti. Tabii bunda İthaki gibi profesyonel bir yayıneviyle çalışmanın büyük katkısı olduğunu da belirtmek gerek.
Ursula K. Le Guin’in gönderdiği destek mesajına gelecek olursak, bu okurlar kadar bizi de şaşırtan ve sevindiren bir gelişmeydi. Aslında kitap için öteden beri dünyaca ünlü bir yazardan arka kapak yazısı alma arzumuz vardı, ancak Ursula K. Le Guin fikri yazarımız İsmail Yiğit’ten geldi. Bu fikrini hayata geçirip Le Guin’in menajeri Ginger Clark’a hem kulübün misyonundan hem de kitap projesinden bahseden samimi bir e-posta gönderdi. Sağ olsun Clark, İsmail Yiğit’in mesajını Le Guin’e iletti ve birkaç hafta içinde de şu an kitabın arka kapağında bulunan yazı elimize ulaştı. Bunun bizim için ne büyük bir mutluluk ve lütuf olduğunu kelimelere dökmek imkânsız. Ne acıdır ki bu olaydan çok kısa bir süre sonra da kendisini kaybettik.
Aynı zamanda bu sene “İlk” adlı bir öykü kitabı çıkardınız ve kitabın telif gelirleri Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’ne bağışlandı. Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’nin bilimkurgu türünün bilinmesi ve yaygınlaştırılması açısından önemi nedir sizce?
İkinci kitap çalışmamız olan İlk de tıpkı Yeryüzü Müzesi gibi bir öykü seçkisi ve bünyesinde birçok yazarı barındırıyor. Bunlardan bir kısmı daha önceki bilimkurgu eserlerinden de tanıdığımız isimler. Diğer kısmı ise bilimkurguda ilk kez kalem koşturan yazarlar. Bu birliktelik, aynı zamanda kitabı muadillerinden ayırarak farklı bir yere konumlandırıyor. Türe içeriden ve dışarıdan bakış atma imkânı sunuyor. Bunun değerli olduğunu ve seçkiye dinamizm kattığını düşünüyorum. Ayrıca yerli bilimkurgu edebiyatımızın gelecekteki yükselişine dair de ipuçları taşıdığı inancındayım. Telif gelirinin Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’ne bağışlanması, projeye başladığımız andan itibaren kararlaştırdığımız bir fikirdi. Çünkü bu topraklarda bilimkurguyu canlandıracaksak bunu her alanda yapmaya gayret etmeliyiz. Kütüphaneler de bu denklemin olmazsa olmaz parçaları. Ayrıca Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi, hem ülkemizdeki ilk ve tek bilimkurgu kütüphanesi hem de Kadıköy’ün en önemli alt kültür etkinlik alanlarından biri. Bu güzide kurumu yaşatmak ve büyütmek için elimizden geleni yapmalıyız diye düşünüyorum.
İncelediğim kadarıyla web sitenizde hem insanlar inceleme yazıları yazabiliyor hem de bilimkurgu türünde öyküler kaleme alabiliyor. Sitenize isteyen herkes yazı gönderebilir mi?
Elbette gönderebilir. Bilimkurgu Kulübü herkese açık bir platform. Hem internet sitemiz hem de sosyal medya hesaplarımız üzerinden bizimle iletişime geçebilir, bilimkurguya dair tüm üretimlerini kolaylıkla ulaştırabilirler. Zaten kulübümüzün asli amaçlarından biri de yazarı okurla, okuru da yazarla buluşturabilmek.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
“Bilimkurgucular hayal eder, bilim insanları gerçekleştirir,” diye çok sevdiğim ünlü bir söz var. Çok da doğru. Sonuçta bilimsel ve teknolojik gelişmeler de en başta bir fikir ve hayal kıvılcımıyla başlar. Bilim insanlarını ya da mucitleri harekete geçiren ve “acaba?” diye düşündürten güç çoğu zaman bilimkurgu olagelmiştir. Bu yüzdendir ki bilimkurgu, her zaman bilimin birkaç adım önünde ilerler ve inanıyorum ki birbirini biçimlendirip dönüştürmesi evren var olduğu sürece devam edecektir. Ölümsüz yazarlardan Ray Bradbury'nin şu güzel ve anlamlı sözünü aklımızdan hiç çıkarmamamız gerekiyor: "Hayal edebildiğin her şey kurgu, başarabildiğin her şey ise bilimdir. Bütün insanlık tarihi başlı başına bilimkurgudur."