Sanatçı Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nun The New Yorker dergisinin kapaklarını süslediği çizimleri kitap olarak okurlarla buluştu. Yeditepe Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan “Benim Kedilerim” adını taşıyan kitapta toplam 95 çizim yer alıyor. Dünyaca ünlü dergi ve gazetelerde yayınlanan eserleriyle tanıdığımız Modalı sanatçı ve akademisyen Ekşioğlu’nun atölyesine konuk olduk ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Okurlarla buluşan “Benim Kedilerim” adlı kitabınızla başlayalım isterseniz. Kedileri çok mu seviyorsunuz?
İnsan sevdası, hayvan sevdası, doğa sevdası... evren içerisinde her şey bir bütün. Bir tanesi olmayınca diğeri olmuyor. New Yorker dergisinin kapağını yapmak, bir illüstratörün en iyiler arasında olduğunun kanıtı olduğuna dair önemli bir başarı olarak yorumlanır. Derginin kapak editörü Franciose Mouly’nin bir röportajında dergide kapak illüstratörü, fotoğrafçı ve karikatürist sayısının toplamı 150 kişiden oluşuyormuş. Onlardan biri olduğum için mutluyum
The New Yorker dergisiyle yollarınız nasıl kesişti?
1990’da New York’a gittim ve New Yorker dergisiyle görüştüm. Benden kapak çalışıp göndermemi istediler. Çalıştığım üç orijinal çizimden bir tanesi kediliydi. 1992 Ocak ayının ilk sayısında fincanlı kedili kapağım yayınlandı ve çok beğeni aldı, bunun üzerine tekrar kedili illüstrasyonlar yaptım, şimdiye kadar yayınlanan 7 kapağımdan dördü kedili kapaklarımdır. New Yorker’da kedili kapaklarımın olması ve kedi konulu işlerime talebin artmasına neden oldu. Aynı zamanda Türkiye’nin iyi reklamcılık dergisi olan MediaCat dergisine şimdiye kadar 15’e yakın kedili kapak illüstrasyonu yaptım.
Neden bu kadar çok seviyorlar kedileri?
New York’ta insanların yüzde 60’ı yalnız yaşıyormuş. Yalnız yaşayan insanların doğayla ilişkisi kurması gerekiyor ve evin içinde bu sevgiyi alabilecekleri canlılar da kediler ve köpekler. Onların sevgi ve yalnızlık ihtiyacını gideriyorlar ve bu bir yaşam biçimi olduğu için kedili ve köpekli kapaklar insanların ilgisini çekiyor. Moda’da da çoğu insan kedi ve köpek besler. Hayvanlara karşı davranışlar o semtin ne kadar medeni olduğunun göstergesi olarak görülmeli. Moda’da yaşayan hayvanlar ve insanlar bu açıdan çok şanslılar. Kültürlü insanlar, hayvanların insandan farksız olduğunu düşünüyorlar ve ona saygı gösteriyorlar.
“KUŞ OLMAK İSTERDİM”
Siz kedileri çizerken neler hissediyorsunuz?
Bana bir röportajda sordular ‘Hangi hayvanı olmak isterdin?’ diye, ben de ‘kuş olmak isterdim’ demiştim. İstediğim zaman yerde, istediğim zaman yukarıda olabilmek, daha özgür olabilmek için. Kediye karşı insanların bir sempatisi ve sevgisi var. Zaten çok güzel bir hayvan. Leonardo da Vinci demiş ki ‘Nereden bakarsan bak mükemmel estetiğe sahip bir hayvan’. New York’ta başka bir nesne görseydim, at görseydim, kuş görseydim bu sefer kuş ve at çizecektim.
Sizin de kediniz var. Kediyle yaşamak nasıl bir duygu?
22 yıldır kedi ile birlikte yaşıyoruz, 19 yaşında olan kedimiz Nazlı’dan sonra 3 yaşında olan Küllü ile mutluyuz. Kediyle yaşadığınız zaman şöyle oluyor; zamanla kedi biraz insanlaşıyor, biz insanlar biraz kedileşiyoruz, bir sevgi diyaloğu içinde oluyoruz. Biliyoruz ki kedinin en önemli özelliği özgürlüğüne düşkün olması ve sadece kendi hoşuna giden şeyleri yapmasıdır. Yaşamın en güzel yönlerini alır ve ona göre her zaman mutlu yaşar. Özgürlükçü yanımla ben de çoğu zaman kedileri örnek alıyorum.
“KARİKATÜR ÖN PLANDA”
Karikatür ve illüstrasyon çiziyorsunuz, resim de yapıyorsunuz. Aynı zamanda grafik alanında da çalışmalarınız var, kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Akrilik, yağlıboya ve üçboyutlu çalışmalarımla galerilerde ressam olarak yer alıyorum, illüstrasyonlarımla yayın ve reklam dünyasında yer alıyorum ve grafik sanatçısıyım, Türk grafik sanatının önemli temsilcilerinden biriyim. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nde hocayım grafik tasarımın görsel iletişim alanlarından bir dalı olan karikatürü de çok iyi biliyorum. Karikatür ve illüstrasyon görsel iletişim alanlarında farklı iletişim dallarıdır. İllüstrasyon detaylı, süsleyici ve açıklamalı olurken karikatür sade ve kısa, aynı zamanda dışa vurumcu anlatımıyla çelişkiyi en iyi vurgulayan bir üretim. Karikatürün net ve yaratıcı ifadesi ile illüstrasyonun süsleyici, zanaatın da dahil olduğu tekniği harmanladım ve kendime ait bir tarz oluşturdum, bunu yaparken örnek aldığım sanatçılar olmasaydı ben de bunları yapamayabilirdim.
Siz kendinizi hangi alana yakın görüyorsunuz?
Dergilerde gazetelerde karikatür çizmediğim halde karikatürist kimliğim en öndedir. Bunun nedeni; çizgi tarzımla karikatür yarışmalarında çok ödül aldım ve uzun yıllardır karikatür yarışmalarındaki jürilerde yer alıyorum. Hem karikatürist hem illüstratör hem de ressamım. Bana göre en doğru tanım; sanatçı veya grafik sanatçısı.
Siz hem geleneksel hem de modern yöntemlerle çizimler yapıyorsunuz. Şu an en sık kullandığınız araçlar neler?
Tablet kullanıyorum. Benim için en kolayı tablet, 15 dakikada üretebiliyorsunuz. Ama en önemlisi orijinali, benim asıl tekniğim kağıttır. Bir işi yapmak için bir hafta süre gerekir. Ama şimdi kısa sürede yapmak için dijitali tercih edebiliyorum. Güncel sanat dediğimiz alanda teknolojinin içinde yetişmiş çok önemli sanatçılar var ve muazzam sonuçlar elde ediyorlar. Kağıdın dışındaki çizimlerde yani yağlı boyada, akrilikte, dijital çizimde ben hala amatörüm, kolay çözümlere gidiyorum.
Genç çizerleri nasıl görüyorsunuz?
Çok yetenekli gençler var. İnsan var olduğu sürece her zaman toplum kendi değerlerini yaratacaktır. Önceden illüstratörler sadece bulundukları yere hizmet veriyorlardı. İnternet vasıtasıyla dünya küçüldü, internetin olduğu her yerden dünyanın her yerine ulaşmak mümkün.
Başarı için yetenek tek başına yeterli mi sizce?
Başarılı bir insana ‘başarınızın sırrı nedir?’ diye sorun, alacağınız cevap; ‘başarımın nedeni yetenek değil çok çalışmak ve çok sevmektir’ diyecektir. Tabii ki kültür dediğim birikimde şart. Eğer kültür olmazsa çalışmamızı yönlendiremeyiz ve boşa kürek çekmiş oluruz.
“BASİT YAŞARIM”
Çizimlerinizin bir başka özelliği de minimal olmaları. Yaşamınız da öyle mi?
Benim resimlerimi bir çocuk da kolayca anlayabilir, çok entelektüel biri de başka anlamlar çıkarabilir. Bu benim iç dünyam. Yani özgeçmişime bakın, çok az şey vardır. Minimal yaşarım, sıradan yaşarım.
Kaç yıldır Kadıköy’desiniz?
1986 yılından beri Kadıköy’deyiz.
Kadıköy’le nasıl bir ilişkiniz var?
Kadıköy’ün eğlence tarafı beni çok ilgilendirmiyor. Moda sahilini çok severim, genelde sahilden yürürüm, alışveriş yaparak eve dönerim. Kadıköy’ün eskiden kurulan bitpazarı ve hala az da olsa kalan Antikacılar Sokağı’ndaki dükkânlar ilgi alanımdır. 500 adedi geçen emaye koleksiyonumun büyük bir kısmını Kadıköy’den topladım. Kadıköy’ün eğlence yeri olması, metro ve metrobüsün ulaşımı kolaylaştırmasıyla hafta sonu ve hafta içi öğleden sonra aksama doğru kalabalıktan yürümek çok zorlaştı. Kaldırmalarda bile masa sandalyeler var, park yeri yok, bazen bir köşe bulup park edebilmem için 20-30 dakika arabamla fır döndüğümü bilirim.