Bir podcast düşünelim ki, kadın ve kuirlerin hikayelerine odaklanırken kahkahayı, keyfi, kavgayı ve kız kardeşliği de barındırsın. K’nın Sesi podcast tam da bunu yapıyor ve ses tiyatrosu olarak yayınladıkları oyunlarda bizi bambaşka hikayelere sürüklüyorlar. Biz de podcastin yaratıcılarından Duygu Dalyanoğlu, Nihal Albayrak ve Beril Sarıaltun ile bu podcastin çıkış öyküsünü konuştuk.
K'nın Sesi podcastine başlamaya nasıl karar verdiniz? Süreci anlatır mısınız?
Duygu Dalyanoğlu: Mart 2020’de pandemi ile beraber tiyatro oyunlarının iptal olması ve evlerde gönüllü karantinanın başlamasıyla yaşadığımız ilk şokun ardından şekillenmeye başladı K’nın Sesi projesi. Tabii pandemiyi anlamlandırma, virüsün sebep olduğu hastalık ve ölümlerin yanı sıra yarattığı tahribatı, hayatımızı nasıl değiştirdiğini anlatma ihtiyacımızdan doğan bir sanatsal arayış ile başladı. Buradan hareketle kısa oyunlar kaleme almaya başladım. Yazarken bir yandan da bu oyunların nasıl sahneleneceğini düşünüyordum. Aklıma hep çocukken severek dinlediğim; tiyatro ile tanıştıktan sonra da mesleki bir merak ile takip ettiğim radyo tiyatrosu formu geliyordu. Yazarken bir yandan da bu form üzerine araştırmaya başladım. Radyonun artık bilgisayarda, cep telefonunda kısacası her yerde olması ile birlikte bu forma artık audio-drama (ses tiyatrosu) adının verildiğini ve gelişen ses teknolojileri sayesinde bazı oyunların üç boyutlu ses tasarımı ile üretildiğini öğrendim, podcast mecrasında kurmaca ve kurmaca dışı podcast içeriklerini dinledim. Sonra bu fikir farklı disiplinlerden başka sanatçı ve araştırmacıların katılımı ile geliştirildi, K’nın Sesi feminist bir üretim alanına dönüştü ve pandemi deneyimini toplumsal cinsiyet perspektifi ile değerlendiren 12 bölümlük bir sezon yayımladı.
Monolog formundaki oyunlar ile anlattığımız hikayelerin başka boyutlarını daha derinlikli olarak konuşmak istedik ve oyunları takip eden tematik sohbetler de yayınladık. İlk sezonunu tamamladıktan sonra Google Podcasts Creator Programı‘na dünya çapında seçilen 20 yayından biri oldu. Beril ile beraber katıldığımız, üç aylık bu eğitim programında sadece eğitimi veren PRX Medya’nın değil ABD’de ve dünyada podcast alanının önde gelen uzmanlarının sunum ve atölyelerine de katıldık. Bu eğitim sürecinin ardından Mart 2021’de K’nın Sesi’nin ikinci sezonu yayına başladı. “Yemek” temasında anlatacağımız hikayelerin ve yayımlacağımız bölümlerin dinleyiciyi bütünlüklü bir yolculuğa çıkarmasını hedefledik. İlk sezondan biraz daha farklı olarak kurmaca içerikle başlayıp kurmaca dışına ve gerçek hayat deneyimine yer verdiğimiz sezon yayınladık.
K'nın Sesi ismindeki K, kadın ve kuirin baş harfinden geliyor değil mi?
Nihal Albayrak: Evet kadın ve kuirden geliyor ama sadece onlarla sınırlı değil. K’nın Sesi tanıtım jeneriğimizden dinlenebileceği üzere kimilerinin, kız kardeşlerin, kavganın, kahkahanın, keşfin de sesi aynı zamanda. Toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği bağlamında kamusal alanda görmezden gelinenleri aynı zamanda yaş, sınıf gibi farklılıkları kapsayıcı şekilde, hikayeleri çoğunlukla göz ardı edilmiş olanları anlatmak için “K” harfinin imkan verdiği tüm tanımlamalar diyebiliriz. Kadınların ve kuirlerin hikayelerinin merkeze alındığı üç boyutlu ses tasarımı ile hazırlanmış tiyatro oyunları ve oyun temasından hareketle yaptığımız söyleşiler ile kadınların, ikili cinsiyet sistemine ait olmayan non-binary’lerin ve LGBTİ+’ların sesine yer veriyoruz K’nın Sesi kanalında.
Kadın ve kuirlerin hikayelerini oyun olarak dinlemek sizce neden önemli? Yeterince böyle oyunlar izleyebiliyor veya dinleyebiliyor muyuz sizce?
Nihal A.: Kadınların ve kuirlerin hikayelerinin özneleri tarafından yazılması, oynanması, tasarlanması, tekniğinin yapılması çok önemli. Özneler tarafından bu üretimler yapılmadığı zaman ya yeterince temsil edilmemiş oluyor ya da daha derinliksiz, tekdüze temsillerle karşılaşıyoruz. Aynı zamanda toplumda hikayesi görmezden gelinmeye çok daha yakın bir grup olarak kadınların ve kuirlerin kendi alanlarını kurmalarına, feminist bir yaklaşımla üretim yapmalarına kesinlikle ihtiyaç var. Bu şekilde sadece bu hikayeleri görünür kılmış olmuyorsun aynı zamanda çoğunlukla erkekler tarafından tutulmuş olan alanlarda kendini de güçlendiriyorsun. Özellikle anaakımda yeterince böyle oyun izleyip, dinlediğimizi söyleyemeyiz elbette ama özellikle son yıllarda çok daha fazla kadın yazarın ya da yönetmenin, çok daha fazla kuir oyuncunun, yapımcının ortalıkta olduğunu ve çok kıymetli işler ürettiğini söyleyebiliriz.
PODCASTTEN SAHNEYE
Yayınladığınız oyunlarda en çok hangi oyun etkilemişti sizi?
Duygu D.: Oyunlarda yazar ve yönetmen sorumluluğu aldığım için her birinin sıfırdan oluşum sürecinde olunca her bir oyun ile ayrı bir bağ kuruyorum. Bir süre aklımda oyun dönüyor, dolayısıyla hepsi bir dönem için beni etkiliyor diyebilirim.
Nihal A.: Ben de özellikle tek bir oyunu ayıramam, hepsinin yeri ayrı. Ama gerçek hayattan bir karakteri oyuna dahil ederek bu sezonun en deneysel işi diyebileceğimiz Kırık Bir Jilet Parçası’na vurgu yapabilirim. Kuir gece hayatının tanınmış simalarından ve aynı zamanda DJ ve yazar olan Jilet Sebahat’in kendi personası ile oyuna dahil olması ve o sürecin yürütülmesi her anlamda iddialıydı :)
Beril Sarıaltun: İlk sezondan “Herkes Nerede?”yi söylüyordum genelde söyleşilerde. Ayla Algan’la çalıştığımız için, bir de Alzheimer hastası bir kadının hikayesinde kendi aile deneyimimle ortaklaşan noktalar gördüğüm için. Bu sezonda da son oyunumuz olan “Geri Döneceğim Eve”nin dünyasını kurmak çok güzel geldi, hem müzik tasarımı hem de hapishanede birçok kadının hikayesine yer verebilmek de etkileyici oldu.
Özellikle salgından ötürü tiyatroya uzun süredir gidemedik. O süreçte tiyatroya gidemeyenler için iyi bir seçenek oldu mu?
Duygu D.: Evet salgın tiyatroda dijitalleşmeyi hızlandırdı gerçekten de. Sadece podcast mecrasında değil farklı şekillerde dijital tiyatro örnekleri ortaya çıktı o süreçte. Ama ses tiyatrosunu sadece canlı tiyatronun alternatifi olarak düşünmemek lazım. Örneğin bu alanın uzun yıllardır yaygın olduğu ABD’de her ikisi bir arada ilerliyor. İnsanlar işe giderken, ev işi yaparken, yürüyüş yaparken ses tiyatrosu oyunlarının onlara eşlik etmesini seviyor ve tercih ediyor. Önemli olan bu iki alanın birlikte ilerleyebilmesi. Bizim de hayalimiz hem canlı etkinlikleri hem de podcast alanını sürdürebilmek. Hatta podcast için ürettiğimiz oyunları sahneye adapte etmeyi de planlıyoruz ileride.
Kaç sezon devam etmeyi düşünüyorsunuz?
Beril S.: Şimdi biraz ara vereceğiz. Sezonun tamamı üzerine dinleyicilerden aldığımız geri dönüşler, bizim bölümlerle ilgili düşündüklerimizi kattığımız bir özel bölüm hazırlayacağız Ağustos ayında. Bir taraftan yeni sezon içeriklerini de pişirmeye başlıyoruz. Format genişlemesi, farklı programlar gibi opsiyonlar üzerine de düşünüyoruz. K’nın Sesi adıyla içerik üretmeye devam edeceğiz. Çok iyi oyuncularla, söyleşi konuklarıyla işbirlikleri yaptık, bu anlayışla daha çeşitli biçimlerde de uzun yıllar dinleyicilerle buluşacağımıza inanıyorum.
Dinleyenlerden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Beril S.: Her bir oyun başka K’ya selam verdiği için, sevenleri de öyle çeşit çeşit oluyor. Deneyim çeşitliliğini, çokluğunu vurgulamaya çalışıyoruz bolca. Dinleyicilerimizden de bu anlamda olumlu dönüşler alıyoruz, temsil edilmeyen bir grubun hikayesini anlatmaya çalışmanın sonucu sanıyorum. Bir de dinleyici buluşmaları yaptık bu sezon, “Okuyan Güzel Kitap Kulübü”yle. Orada tiyatro çıkışı fuaye ortamı gibi bir buluşmaya döndü, herkesin bir oyun sonrası hissettiklerini duymak çok güzel geldi. Umuyorum gelecek sezonda da devam edeceğiz bu buluşmalara.