“Müzik hepimizin hayatında olmalı”

Çocukken Kadıköy Çocuk Sanat Merkezi’nde piyano eğitimi alan Aleksandra Nadin Bolşen, seneler sonra profesyonel bir müzisyen olarak Süreyya Operası Ulusal Beste Yarışması’na katıldı ve bestelediği parça ile üçüncülük elde etti 

16 Eylül 2021 - 23:52

Aleksandra Nadin Bolşen, 11 yaşındayken piyano ile tanışmış ve müziği bir daha hiç bırakmamış bir müzisyen. 

Bolşen, müziğe ilk olarak Kadıköy Belediyesi’nin açmış olduğu Çocuk Sanat Merkezi’nde başladı. Seneler sonra ise bu sefer profesyonel bir müzisyen olarak Kadıköy’e geldi. 2020’de Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği Süreyya Operası Ulusal Beste Yarışması’nda “Piyanolu Trio için Müzik” adlı bestesi ile üçüncülük ödülünün sahibi oldu. 

Kadıköy Belediyesi tarafından çıkarılan ve ödül alan bestelerin yer aldığı “Piyanolu Üçlüler” albümü bu sene çıktı. Bolşen’in bestesi de bu albümde yer alıyor. Bolşen ile bu albüm vesilesiyle müzik yolculuğu üzerine konuştuk.

Kendinizi biraz tanıtır mısınız? Müzik hayatınıza ne zaman ve nasıl girdi?

1996 Mersin doğumluyum. Müzik tamamen tesadüf eseri girdi hayatıma, hatta geç bile girdi, ailemde müzisyen olmamasının dezavantajlarından biri de budur bence. 2007-2010 yılları arasında Kadıköy Belediyesi’nin açmış olduğu Çocuk Sanat Merkezi’nin ilk öğrencilerindenim. Orada solfej ve piyano eğitimi aldım. Müzik ciddi anlamda ilk o zaman hayatıma girdi. Lisans eğitimini Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kompozisyon ve Orkestra Şefliği bölümünde tamamlayıp birincilik ile mezun oldum. Şu an İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda yüksek lisans programımı sürdürmekteyim.

Sanırım bir dönem yolunuz İtalya’ya da düştü ve orada eğitim aldınız. İtalya müziğe bakış açınıza neler kattı?

Evet, Erasmus programı ile burslu olarak bir akademik yıl boyunca İtalya’da eğitim gördüm. Bana çok şey kattı. Farklı müzisyenler ve öğretmenler ile çalışmak beni çok geliştirdi. Ayrıca eğitim anlamında farklı bakış açıları kazanmama sebep oldu. İyi ki gitmişim.

2019 yılında ilk albümünüz ‘Petrichor Dreams’ı çıkardınız. İlk albümü çıkarma sürecinizi biraz anlatır mısınız?

Tam yedi ay sürdü kayıt süreci. Evde kurduğum mütevazı bir stüdyom var, kayıtları orada almıştım. Gece gündüz demeden her gün çalıştığımı hatırlıyorum. Bir hayaldi, gerçek oldu. Benim iki çeşit kompozisyon sürecim var. İlki akademik olarak Klasik Batı Müziği formlarında çalıştığım, ikinci de bu albümde olduğu gibi daha tonal, daha film/bilgisayar oyunu müziği türlerinde olan kompozisyonlar. Bence her türden eseri çalışmak ve deneyimlemek lazım. 

MÜZİK İLE GÖRÜNTÜNÜN BİRLEŞİMİ

“Petrichor” kelimesinin çok güzel bir anlamı var. Bildiğim kadarıyla yağmurdan sonraki toprak kokusu anlamına geliyor. Albümünüze bu ismi vermenizin bir sebebi var mı?

Evet, en sevdiğim kokulardan biridir küçüklüğümden beri. O kokuyu içime çektiğimde içimde oluşan huzuru, aynı şekilde albümdeki müziklerde hissetmek ve hissettirmek istedim.

Albümü dinlerken eski dönemlerde çekilmiş bir filmin içerisinde gibi hissediyor insan. Sinematik bir üslubunuz var sanki. Film müzikleri yapıyor musunuz veya yapma düşünceniz var mı?

Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim, nostaljik hissettirmesine sevindim (gülüyor). Evet yapıyorum, gelecek planlarımdan birisi de filmlere ve bilgisayar oyunlarına müzikler yapmak. Müzik ile görüntü sanatının oluşturduğu uyumu çok seviyorum, izleyici ve dinleyicide çok güzel etkiler bırakabiliyor.

Yeni bir albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz?

Evet hatta çıkmak üzere, besteleme ve düzenleme aşamasını bitirdim, rötüşleri kaldı, sonra yayınlayacağım. Diğer albüme nazaran biraz daha elektronik üslubu ağır basan bir çalışma olduğunu söyleyebilirim.

“ENSTRÜMANLARIN HEPSİ AYRI BİR DÜNYA”

Aynı zamanda bestecisiniz. Bir müziği yaratmak, bestelemek nasıl bir duygu? Nelerden ilham alıyorsunuz veya bir parçayı besteleme süreci nasıl geçiyor sizin için?

Yaratmak çok zor bir süreç. Ama bilginin gücü, sıkı çalışma ve biraz ilham ile paha biçilemez bir his veriyor. İlham pek çok yerden gelir ama sıkı çalışma olmadan iyi bir iş elde etmek mümkün değil, çok çalışmak lazım. Bestelenen eserin seslendirilmesi ise...anlatamam, sihir gibi... Sadece sizin görebildiğiniz ve algılayabildiğiniz bir şey olduğunu düşünün, icraat sırasında artık o maddeleşiyor ve bütün dünyanın görebileceği bir hale geliyor, benim için asla eskimeyecek bir heyecan bu. 

Bir röportajınızda 12 enstrümanla ilgili olduğunuzu söylemişsiniz. Hangileri onlar? Yeni müzik aleti çalmayı öğrenmek neden önemli sizce? 

Ana enstrümanım piyano, onun dışında akordiyon, gitar, flüt çalıyorum. Diğerleri kadar olmasa da mandolin, klarnet, saksafon, vibrafon, ksilofon, marimba vb. enstrümanları da çalarım. Bir enstrümanı tanımadan onun için beste yapmayı tercih etmiyorum, hissetmem lazım sanırım enstrümanları, ilgim biraz da oradan geliyor. Hepsi ayrı bir ses, ayrı bir dünya, ayrı bir hikaye benim için. Piyano temelimin olması elbette diğer enstrümanları tanımamda bana büyük referans oldu, orada elde edebileceğiniz bütün sesler mevcut.

Türkiye’de azınlık olduğunuz için sosyal hayatınızda dışlandığınızı söylemiştiniz. Hangi azınlık grubunda olduğunuz için, ne tür dışlanmalara maruz kaldınız? 

Evet, Hristiyanım ben. O şekilde dünyaya geldim ama dünya bunu kabul etmemiş gibi hissediyordum ilk zamanlar. Özellikle ismimden dolayı anaokulundan bugüne kadar çeşitli dışlanmalara maruz kaldım, zorbalığı bile gördüm maalesef. Örnek vermek gerekirse çocukken sizi oyuna almazlar, yaş biraz daha büyüsün tuhaf sorulara ve kulaktan dolma bilgilere maruz kalırsınız, biraz daha büyüyünce iş daha politik bir hale gelmeye başlar. Azınlık olmak çok zor Türkiye’de bence.

“GENÇ BESTECİLERİ TEŞVİK EDİYOR”

2020’de Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası Ulusal Beste Yarışması’nda üçüncülük ödülü aldınız. Bu yarışmanın önemi nedir sizin için? Size neler kattı bu yarışma?

Uzun süredir üzerinde çalıştığım eserin Süreyya Operası’nda seslendirilmesi benim için büyük bir onur kaynağı oldu. Bu tarz yarışmalar genç bestecileri teşvik ediyor. Ayrıca Türk Klasik Müzik Repertuvarı taze eserler kazanıyor. Normal şartlar altında benim yazdığım bir eseri seslendirmem çok zor, ya çaldıracak yer bulamıyorsunuz ya da çalacak kimse. Yarışmalar bu anlamda çok destek oluyor. Bu süreçte bana destek olan hocam Kemal Mete Sakpınar’ın emeği oldukça büyük.

Kadıköy sizin için ne ifade ediyor? Hayatınızda veya müziğe bakışınızda herhangi bir etkisi oldu mu?

Kadıköy’de çok vakit geçirdim. Müziğe ilk başladığım hatta ilk enstrümanımı aldığım yer. Burada geçen birçok anıdan sonra buralarda konserler vermek, müziği insanlara ulaştırmak istiyorum. 

Bir müzik aleti öğrenecek veya müziğe profesyonel olarak devam edecek okuyuculara ne tavsiye edersiniz?

Yetenek tek başına bir şey ifade etmiyor, önce sevmek lazım. Bu iş kalple yapılan bir iş. Sıkı ve disiplinli çalışmak gerekiyor. Eğitimleri kulaktan dolma bilgilerle değil, profesyonel ve işini seven kişilerden almalarını tavsiye ederim. 

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Müzik bir şekilde hepimizin hayatında olmalı, müzikli an’larımızın olması umuduyla, teşekkür ederim. 


ARŞİV