Sahakyan Korosu’nun 560 yıllık tarihine bakış

 “Ailem Sahakyan” belgeseli, Samatya Surp Kevork Kilisesi’ne bağlı Sahakyan Tıbrastas Korosu’nun hikayesini anlatıyor. Belgeselin yönetmeni Erdil Onur Kocatürk “Samatya Surp Kevork Kilisesi çatısı, mahalledeki Ermenilerin bir nevi buluşma noktası” diyor

02 Eylül 2021 - 14:42

Bir kilise korosu düşünün, koroda bulunanlar daha çocukken koroya katılıyor ve büyüdüklerinde hala aynı sevgi ve heyecanla, koronun devam etmesi için çalışıyor. Ya da koristlerin deyimiyle yıllar geçtikçe koro, kocaman bir aileye dönüşüveriyor. Türkiye Ermeni Patrikliği’ne bağlı 20 tane kilise korosu bulunuyor. Bu kilise korolarının en eskisi ise Samatya’da bulunan ve Samatya Surp Kevork Kilisesi’ne bağlı olan Sahakyan Tıbrastas Korosu. 1461 yılında kurulmuş olan bu koro, 560 yıldır var olmaya devam ediyor. 

Koronun hikâyesi de bir belgeselle gün ışığına çıktı bir nevi. “Ailem Sahakyan" belgeselinin yönetmeni ve yapımcısı Erdil Onur Kocatürk ile belgeselin çekim sürecini konuştuk.

- Sahakyan Tıbrastas Korosu hakkında bir belgesel çekmeye ve özellikle koronun hikâyesine odaklanmaya nasıl karar verdiniz?

2017 yılından beri yaşadığım mahalle olan Samatya ile ilgili video alanında çeşitli çalışmalarım vardı, bu sürecin devamı olarak Sahakyan Korosu ile yollarımız kesişti. Koronun kilise içerisindeki dini ritüelin çok önemli bir parçası olmasının yanı sıra Ermeni toplumu için çok farklı işlevleri de var, koronun hikâyesi bu yönüyle ilgimi çekti daha çok. İnsanların sosyalleştikleri, tanıştıkları, arkadaşlıklar kurdukları, anadillerini pekiştirdikleri ve hatta bazen dili öğrendikleri, kültürleri ile olan bağlarını kuvvetlendirdikleri bir yer koro.

- Siz de Samatya’da yaşıyorsunuz ve aslında oradaki Ermeni kültürüne, koroya, Samatya’nın toplumsal yapısına aşinasınız. Kendi semtinizin kültürüne dair bir belgesel çekmek nasıl bir duygu? Bunun avantajları veya dezavantajları oldu mu?

Belgeselin çekim sürecini çok kıymetli bir “tanışma’’ olarak tanımlayabilirim. Çocukluğumdan beri sokaklarında birlikte koşturduğum, paskalya bayramlarında yumurta tokuşturduğum, birlikte yaşadığımız insanların hayatlarına ve kültürlerine kameramla birkaç adım daha yaklaştım. En büyük avantaj, böylesi zorlu bir çekim sürecini ilk defa deneyimleyen biri olarak, temel motivasyonumun bu tanışmanın benim için çok kıymetli olmasıydı. Yaşadığım mahalledeki insanlarla yakınlaşmak, mahallenin ortak değerleri ile tanışıp bu değerleri mahalle sınırları dışına çıkarma çabası benim için çok anlamlıydı. Dezavantaj ise mahalle ile sınırlı bir vizyon edinmek olabilir...Neyse ki bunun farkındayım. 

 

“KOROLAR BULUŞMA NOKTASI”

- Belgeselde koroda bulunanlar koroya giriş öykülerini kısaca anlatıyorlar. Belgeselin yönetmeni olarak sizin Sahakyan Korosu ile ilk tanışma hikâyenizi dinleyebilir miyiz?

2017 yılında başladığım “Mahallem Samatya’’ projesi, Sahakyan Korosu ile tanışmamda çok büyük rol oynadı. Belgeselimizin proje koordinatörü Denis Çat mahalleden insanlarla gerçekleştirdiğim video röportajlardan oluşan Mahallem Samatya video serisinden haberdar olmuştu ve ben de koro ile tanışmak istediğimi, belgesel fikrimi ilk ona açtım. Ardından kendisinin aracılığı ile koro şefi Sevan Agoşyan ve koro yönetim kurulu başkanı Hugas Arzuman’la tanıştık.

- Belgeseli izlerken dikkatimi çeken bir diğer şey de, kilisede yapılan konserlere çok fazla dinleyicinin katılıyor olması. Sadece koroda bulunanlar değil, orada yaşayan halk da koroya ve kiliseye çok sahip çıkıyor sanırım. Siz ne dersiniz? 

Kilise içerisindeki yaşam çok fazla katmanı olan bir yaşam. Dini ritüeller, ibadet bu yaşamın büyük bir bölümünü kaplasa da insanlar yalnızca ibadet etmek için burada bulunmuyor. Samatya Surp Kevork Kilisesi çatısı, mahalledeki Ermenilerin bir nevi buluşma noktası. Çocukların kilise ile aynı avluyu paylaşan Sahakyan Nunyan Ermeni Lisesi bahçesinde oyunlar oynadığı, yaşlıların sohbet ettiği, ibadet etmeye gelenlerin ibadet ettiği, insanların gün boyu girip çıktıkları, yaşayan bir yer. Koro ise gerek ibadetteki okumaları ile gerek geçmişten günümüze uyarladıkları Ermeni halk ezgileri ile toplumun sesi, soluğu, özlemlerinin dışavurumu şeklinde tezahür ediyor.

- Birçok kilise korosu var. Hatta Kadıköy’de de Surp Takavor Kilisesi’nin korosu bulunuyor. Tarihte önemli bir yere sahip sanki bu korolar. Siz ne düşünüyorsunuz? Daha sonrasında bu korolara dair bir çalışma yürütmeyi düşünüyor musunuz?

Ailem Sahakyan belgeseli sayesinde bu korolara dair çeşitli araştırmalar, okumalar yaptım. Sahakyan Korosu gibi diğer koroların da müzikal kökenleri, çalışmaları, repertuvarları oldukça kıymetli. Araştırılmaya, belgelendirilmeye, kayıt altına alınmaya değer yapılar. Benim belgesele dair ön araştırma sürecimde yararlanabildiğim kaynak sayısı oldukça azdı. O yüzden bu korolarla ilgili akademik, sanatsal çalışmaların hepsi oldukça değerli bence… Düşünsenize 560 yıldır Sahakyan Korosu var ve yalnızca o toplum içerisindeki insanlar biliyor. Bu değeri Ermeni toplumu dışına taşımak, toplumsal hafızamızdaki yerini arama çabası çok önemliydi. Benzer konularla ilgili kısa süre içerisinde farklı çalışmalar yapmayı kendim için çok verimli bulmuyorum. Şu an için yakın gelecekte bu korolara dair bir çalışma yürütme fikrim yok. Ama yerel hikâyeler, insan hikâyeleri, topluluk hikâyeleri ve toplumsal hafıza ile ilintili hikâyeler ilgimi çekiyor.  

“KIYMETLİ BİR TANIŞMA OLDU”

- Bu tarz belgesellerde en çok merak ettiğim şeylerden biri, yönetmenin çekim yaparken etkilendiği, unutamadığı anılar oluyor. Belgeseli çekerken sizi etkileyen bir an oldu mu veya koristler anılarını anlatırken şaşırdığınız bir bilgi çıktı mı önünüze? 

Belgesel henüz fikir aşamasındayken, proje dosyasını hazırlarken YouTube’dan Sahakyan Korosu’nun 2018 yılında Dame De Sion’da verdikleri konserin kaydını açıyordum hep.

55 dakikalık bir kayıttır, konserin tamamının yer aldığı çeşitli solo performansların ve koronun topluca şarkılar söylediği bir konser. Proje dosyasını hazırlarken bu kaydı dinlemek çok motive ediyordu beni… “Bilgisayardan dinlemek bile bu kadar etkiliyorsa canlı dinleyince neler hissederim acaba?’’ diyordum kendi kendime. Ve kaydın bir yerinde istemsiz olarak elimdeki işi bırakıp videoya dönüyordum. (23.20) Hugas Arzuman’ın seslendirdiği A.Babacanyan’a ait : Sérénade adlı şarkı. Belli bir süre sonra sürekli aynı yere dönmekten yorulup o solo performansı videodan keserek, döngüye aldım ve hep o parçayı dinlemeye başladım. Hugas Arzuman’la belgesel için yaptığım röportajın sonunda bir parça mırıldanmasını istediğimde o parçayı seslendirdiği an çok etkileyici bir andı benim için. 

- Belgeseli izleyenlerden nasıl geri dönüşler aldınız? Koro üyeleri belgeseli izleyebildi mi?

Belgeselin ilk gösterimini Documentarist 14. İstanbul Belgesel Günleri kapsamında 10 Temmuz’da Pera Müzesi’nde gerçekleştirdik. Koro üyelerinin, koro şefinin de katıldığı oldukça kalabalık bir gösterimdi. Herkes için çok kıymetli bir “tanışma’’ oldu diye düşünüyorum. 

- İlerleyen günlerde nerelerde izleyebileceğiz belgeseli? Yurt dışında da izleyici ile buluşacak mı?

Gösterim sonrası kısa bir söyleşi oldu, festival süreci ve dijital platformlarda ne zaman izleyeceğiz gibi sorular orada da geldi. Yurtiçi ve yurtdışı film festivallerine başvurularımız sürüyor. Belgeselin yayınlanmasına dair dijital platformlarla görüşmelerimiz de sürüyor. Filmin sosyal medya hesaplarını takip ederek bu konularla ilgili haberdar olabilirsiniz. 

Instagram: @ailemsahakyan.documentary 

Twitter: @ailem_sahakyan

 83 YILLIK SURP TAKAVOR KOROSU

Kadıköy’de bulunan Surp Takavor Kilisesi’nin de bir korosu bulunuyor. 1938 yılında kurulan ve başta sadece erkeklerden oluşan Surp Takavor Korosu, belli bir zamandan sonra karma bir koro olarak yoluna devam etti. Nubar Karibyan, koronun ilk şefidir. Surp Takavor Korosu, Sevan Şencan şefliğinde hala çalışmalarını yürütüyor. Korolara dair detaylı bilgiyi turkiyeermenileripatrikligi.org sitesinden öğrenebilirsiniz.


ARŞİV