“Sahne benim yaşam alanım”

“Gizli Tuzak” adında bir tekli çıkaran Kadıköylü müzisyen Alper Selan “On şarkılık bir albüm sürecini ve emeğini tek bir şarkı için harcadım” diyor

06 Mayıs 2021 - 16:23

Kadıköylü müzisyen Alper Selan’ın yeni teklisi “Gizli Tuzak” tüm dijital platformlarda yerini aldı. Yeni teklisini ve müziğe bakışını konuştuğumuz Selan, aynı zamanda tiyatro yolculuğunu da anlattı.

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Müzisyenliğe nasıl başladınız?

90’lı yıllarda çocukluğu sokaklarla oynayarak geçmiş son şanslı nesilden olarak adlandırıyorum kendimi. 1985 İstanbul doğumluyum. Böyle bir dönemde yaşanmış çocukluğun ruh halinize ve ürettiğiniz eserlere katkısı çok oluyor. Kimsenin kimseye bu kadar düşmanlık beslemediği, “süratsiz”, “yavaş tüketimli”, “gönül almalı” sıcak ve samimi bir dönemdi o yıllar. Oyuncaklarımı melodikalardan, oyuncak gitarlar ve orglardan yana tercih ettiğim, bu tercihin bilinçli değil, içgüdüsel olduğunu daha yeni fark ettiğim bir çocukluk geçirmişim. Ben müziği değil, müzik beni tercih etmiş. İyi yapmış, teşekkür ederim ona. Mevlana’nın “ne için yaratılırsanız, ona doğru meylettirilirsiniz” sözü burada geçerli olmuş herhalde. Bu arada beni daha çok tiyatro oyuncusu olarak tanır yakın çevrem. Yaklaşık 15 yıldır tiyatro sahnesindeyim. Tiyatro sayesinde Türkiye’nin neredeyse her yerinde, Avrupa’nın da bir çok ülkesinde sahne alma fırsatım oldu. Tiyatro evim, müzik ise evimin evcil hayvanlarla dolu, yeşil, güzel kokulu ferah bir bahçesi benim için. İkisini hiçbir zaman ayırmadım. Bu yüzden müzikal tiyatro oyunlarında yer almak beni hep evimde hissettiriyor.

Gizli Tuzak parçanızı çıkarma sürecinizi anlatır mısınız? 

Besteleme süreci on yıl öncesine dayanıyor aslında. Şarkı benden bunu pek anlatmamı istemese de kendi hikâyesini dinleyenlere kendi içinde aktarıyor zaten. Hikâyenin “gizli” kalması şarkının kutsallığını koruması açısından daha doğru olur. Kendi içinde bir tutsaklık ve “aldanı” barındırıyor. Benim yıllar içerisinde kıyıda köşede biriktirdiğim, hislenerek köşeme çekildiğim bu tarz bestem çok var. Pandemi döneminde evimde geçirdiğim boş zamanı değerlendirerek kayıt sürecine başladım. Odam küçük bir müzik stüdyosu. Tüm aranjelerimi ve kayıtlarımı kendi imkanlarımla oluşturdum ama süreç çok hızlı ilerlemedi. Kılı kırk yaran titiz bir yaklaşımım olduğu için yap-bozlarım çok oldu. 70’ler ve 80’lerin o güzel analog synthesizer seslerine farkında olmadan hepimiz aşinayız. Samimiyet ve sıcaklık katıyor. Alternatif pop / rock üretirken bu sound’a sadık kalma çabamın yanı sıra, yaşadığımız çağın güncel ihtiyacını da mix ve mastering aşamasında oluşturmak için çok emek vermek zorunda kaldım. On şarkılık bir albüm sürecini ve emeğini tek bir şarkı için harcadım. 

KASET ZAMANLARINDAN ALBÜME

Klasik bir soru sormak istiyorum, müzik sizin için ne ifade ediyor?

Sanat gerçekten bir damar ve kopmaması gerek. Bir yaşam destek ünitesi... Sevgili Kayahan ağabeyimizin “Bir eğlence yerinde masalar kurulur, davetliler toplanır, organizasyon düzenlenir ama oradan müziği çekip çıkardığınızda orada pek bir şey kalmaz” sözü bir çok şeyi açıklıyor. Bu arada müzik yalnızca eğlenceden ibaret değildir. “Biz çekmediğimiz acının türküsünü yakmayız” diyen, dinleyici karşısında ceketini çıkarmak için müsaade isteyen Neşet Ertaş kültürünü iyi anlamamız gerek. Sahne benim yaşam alanım, bir nevi suni teneffüs.

Daha sonrasında albüm yapmayı düşünüyor musunuz?

Ben kaset çocuğuyum. Sevdiğim sanatçıların kasetlerini arşivlemekle geçerdi zamanım. Albümlerin kartonetlerini tek tek okur, tüm şarkı sözlerini analiz eder, feyz alır, o albümü ruhen iyice sindirirdim. Her şeyin bir kıymeti vardı o zamanlar. Bu kültür artık kalmadı. Yitirdik. Hızlı bir tüketim çağındayız. Albüm yapmak bazı şarkıların arada kaybolması riskini taşıyor. Bunun yerine şu an için düzenli olarak şarkıları single formatta yayınlamaya devam etmek daha mantıklı. Tek şarkılık taş plak zamanlarından pek de farkı yok. Memnunum.

KADIKÖY’DE SANAT 

Kadıköy'de oturuyorsunuz. Kadıköy sizin için ne ifade ediyor?  

Benim Kadıköylülüğüm son beş yıla dayanıyor. Kendime İstanbul’da yaşayacak daha nokta atışlı bir semt bulamadım. Moda’da stüdyo bir dairede yaşıyorum. Bu semtin kendine has özgür bir enerjisi var. Bir zamanlar bozulan Cihangir semtinin sakinlerinin Kadıköy’e göç etmesiyle de tüm sanatçı arkadaşlarımla randevusuz görüşebiliyoruz. Kadıköy’de sanat yapma fırsatı diğer semtlere göre oldukça büyük. Burada müzik ve tiyatro yapabilmek için oldukça sahne var. Bazen markete çıkar gibi sahneye gidip, oyunumu oynayıp, dönüşte yoğurdumu almış gibi eve yürüyerek geçebiliyorum. Büyük avantaj. Kadıköy’ün müziğime katkısı elbette var. Kadıköy’deyken müzik düşünebilir oluyorum. Burası Susam Sokağı gibi orijinal bir yer.

 


ARŞİV