Tiyatro Boyalı Kuş, 2000 yılında kurulmuş ilk profesyonel feminist tiyatro. Bu sene 20. Yılını kutlayan Tiyatro Boyalı Kuş’un kurucusu ve tiyatrocu Jale Karabekir ile feminist tiyatronun dinamiklerine dair konuştuk.
1990’ların sonunda günümüzdeki kadar alternatif tiyatro yapan grupların ve mekânların olmadığını söyleyen Karabekir, “feminist dramaturji ile metinler üretebilir miyiz?” düşüncesi ile yola koyulduklarını aktarıyor.
Başladıkları zaman kadın oyunlarının çok az olduğunu söyleyen Karabekir durumu şöyle açıklıyor: “Yapanlar kesinlikle vardı ama tek tük yapılabiliyordu. Bizim gibi çıkış yapan çok olmamıştı. Olsaydı zaten biz onlarla çalışırdık. Şimdi ise baktığınızda her yerde kadın oyunu var. Bu hem kadın oyuncuların ve tiyatrocuların artık kendilerine güvendiğini, tek başına bir şeyler yapabileceklerini hem de ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Çünkü kadına yönelik fiziksel, ekonomik, psikolojik hatta işini yaptırmama gibi her türlü şiddetin çok açık, net olduğu bir dönemdeyiz. Sahneden kadınların seslerinin daha çok duyulması gerektiği bir zaman haline geliyor. O yüzden çok olumlu buluyorum.”
“YENİ BİR DİL ARIYORUZ”
Tiyatro Boyalı Kuş’ta birçok farklı çalışma yaptıklarını söyleyen Karabekir “Feminist tiyatro öyle bir şey ki devamlı deniyorsunuz. Bir reçetesi yok. Kültürel de bir yanı var. Bu topluma, kültüre anlamlı gelmesi lazım.” diyor. Karabekir yaptıkları çalışmaları şöyle açıklıyor: “Klasik metinlerde yeni adaptasyonlar yaptık, çeviri metinler oynadık, sözlü tarih çalışması yaptık. İnternet üzerinden bile iş yapmaya çalıştık. Kendimiz metin üretip sahnelemeye çalıştık. Şimdiki fiziksel tiyatro örnekleri gibi değil ama daha performansa dayalı oyunlar da yaptık. Birbirinden o kadar farklı oyunlar yaptık ki. O yüzden ‘Boyalı Kuş, şöyle oyun yapar’ demiyoruz, hep arıyoruz. Tiyatroda yeni bir dil, yeni bir biçim bulmaya çalışıyoruz. Kendimiz için bulmaya çalışıyoruz. Yeni gelenler için de tabii. Bizi seyredip bizden ilham alacak olanlar da vardır elbet.”
Tiyatro Boyalı Kuş, üç alanda çalışıyor. Birinci olarak, seyirciye alternatif, feminist tiyatro örnekleri sunuyor. İkinci olarak ise atölye çalışmaları yapıyor. Augusto Boal’ın öncülüğünü ettiği ‘Ezilenlerin Tiyatrosu’ üzerinden yürütülen atölyeler hakkında Karabekir “Biz konservatuara hazırlık veya temel tiyatro eğitimi vermiyoruz. Tam tersi, bizim deneyimlerimizin olduğu daha özel, bildiğimiz çalışmaları katılımcılarla paylaşmaya çalışıyoruz.” diyor.
Üçüncü olarak ise feminist dramaturji üzerinden okuma tiyatrosu yapılıyor. 2008’de başlayan çalışmayı Karabekir şöyle anlatıyor : “Profesyonel bir grup olduğunuzda dar bir çevre ile çalışıyorsunuz. Bir ekip olup kendinizi idame ettirmeye çalışıyorsunuz. Oysa bir sürü kimse de sizinle bir şeyler yapmak istiyor. Atölyeler bir yönü bunun. Atölyelere gelebiliyorlar. Ama bizimle üretmek isteyen, profesyonel olmayan kadınlar olabilir diye düşünüp gönüllülerle birkaç iş yaptık. Forum tiyatrosu, ezilenlerin tiyatrosu gibi. Ondan sonra da kendi yapmak istediğimiz okuma tiyatrosu projesini onlara açtık. Yani, okuma tiyatrolarını profesyonellerle yapmıyoruz. Bazen onlardan destek alıyoruz ama normal şartlarda bizimle birlikte üretmek isteyen, Boyalı Kuş’ta olmak isteyen gönüllü katılımcılarla yapıyoruz. Orada da derdimiz bu coğrafyada yazılmış eski metinlerle uğraşmak. Vatan Yahut Silistre, Şair Evlenmesi’ni yaptık. Tabii feminist dramaturji ile yapıyoruz. Çok başka oluyor. Okulda, lisede yapılan gibi değil. Dönüştürüyoruz onları.”
“TİYATRO HALA ERKEK EGEMEN”
Tiyatro Boyalı Kuş öncülüğünde okuma tiyatrosu ile birçok değerli metin oynandı. Örneğin 1911’de Şahabettin Süleyman’ın lezbiyenlik hakkında yazdığı ve döneminde yasaklanan Çıkmaz Sokak oyunu 2009 ve 2012 senelerinde sahnelendi. Aynı zamanda Mesadet Bedirhan, Nezihe Muhiddin gibi oyun yazarlarının da metinlerine yer verildi. Karabekir, mekâna özgü tiyatrolar da yaptıklarını söylüyor. Bu oyunlar, tiyatro dışında bir yerde gerçekleşiyor ve seyirci daha aktif. Şu an oynanan ‘Kendine Ait Bir Oda’ oyunu da mekâna özgü yapılan bir tiyatro olarak sahneleniyor.
Karabekir bu son 20 yılda bir sürü şeyin değiştiğini söylüyor ve ekliyor: “Zihniyetler tabii ki çok değişmedi ama dil biraz değişmeye başladı. Yoksa her yer hala oldukça erkek egemen. Tiyatro hala erkek egemen. Biz gelince kendilerine çekidüzen mi verdiler. Hayır. Ana akım da, alternatif de inanılmaz bir eril dil kullanıyor. Herhangi bir oyuna gittiğinizde onu zaten hissedebiliyorsunuz. Ama bu değişim çok kolay değil. Zihniyet değişecek, zihniyetten sonra üretim değişecek.”
Eski metinleri feminist bir metne dönüştürmenin zor olup olmadığını sorduğum Karabekir, zor olmadığını söylüyor ve şöyle anlatıyor: “Biz feminist dramaturji ile yaklaştığımız için daha çok yapıbozumu kullanıyoruz. Yapıyı bozup yeni bir yapı kurmak gibi. Çok metne müdahale etmiyoruz ama çeşitli kısaltmalar yapabiliyoruz. O da oyuna göre. Zaten biçimsel olarak oyun bizimle konuşuyor. Biz bir şekilde hemhal oluyoruz o metinle. Tabii o dönem yazı meseleleri bambaşka. O dönemki milliyetçilik ile bu dönemin milliyetçiliği bambaşka. Ama biz bugünün gözüyle eleştirel bakıyoruz oradaki militarizm, milliyetçilik, toplumsal cinsiyet meselelerine.”
KADINLAR ÖZNELEŞİYOR
Tiyatro Boyalı Kuş’ta 2009 yılında oynanan ve Şinasi’nin görücü usulü ile evliliği eleştirdiği Şair Evlenmesi oyunu da sahnelenirken çeşitli revizyonlara gidilmiş. Karabekir “Şair Evlenmesi’nde evlendirilen kadın ve ablası var. Şinasi Efendi’nin ana karakterlere replik yazmadığını fark ettik. Herkes konuşuyor, iki kadın sadece ‘hı-hi’ diyor. Kelime yok. Konuşan kadınlar da velveleci, mahalledeki cazgır, cadı, dalavereci kadınlar. Kumru Hanım ve Sakine Hanım’ın repliği yok. Mesela bunu keşfettik. O dönem okuyan arkadaşlardan biri ney üflüyordu. Onların konuşmasının gerektiği yerlerde ney üfledi. Biz cümle yazmadık ama performans olarak onları konuşturduk. Nesne olan kadın karakterleri özneleştirdik aslında.” diyor.
Kendine Ait Bir Oda oyunu 29 Şubat’ta Pera Beşiktaş’ta; Komedya 2020 ise 28 Şubat ve 20 Mart’ta Tatavla Sahne’de oynanacak.