Günümüzde kaygı, ergenlik çağındaki çocuklarda kendini daha çok gösteriyor. Ergenlerde artan kaygı bozuklukları hakkında konuştuğumuz Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi Uzman Psikologu Özge Öner Özcan kaygının nedenlerini, tedavi sürecini ve ebeveynlerin bu noktadaki rolünü anlattı.
Anksiyetenin tehdit ve tehditkâr olarak algılanan durumlar için kullanıldığını ifade eden Özcan “Bir miktar anksiyetenin normal olduğu aşikâr. Çünkü anksiyete bizi bu tehdit ve tehditkâr durumlardan koruyan bir şey aslında ama eğer anksiyeteyle birlikte işlevsellik bozuluyorsa yani akademik başarıda bir düşüş, sosyal ilişkilerde bozulmalar oluyorsa, aile içi çatışmalar ciddi anlamda yükseliyorsa kaygı bozukluğundan söz edebiliriz.” dedi.
“ANKSİYETE ARTIYOR”
Ergenlik döneminin bir değişim ve dönüşüm dönemi olduğunu belirten Özcan, bu dönemin anksiyeteyi de beraberinde getirdiğine değindi. Bu dönemde ergenlerin çocukluktan çıkıp yetişkinliğe yol aldıklarını dile getiren Özcan “Bu noktada çocuk musun yoksa yetişkin misin çok karışıyor. Beraberinde getirdiği anksiyeteyle birlikte nasıl baş edeceğini bilemiyor ergen. Çünkü aynı anda yapması gereken pek çok iş var. Hem bu değişim dönüşüme uyum sağlayacak hem akademik başarıyı, sosyal ilişkileri dengede tutacak, hem de annenin babanın söylediği söylemleri, kuralları, aile içi çatışmaları dengede tutacak. Mutlaka bir alan çöküyor. Ve doğal olarak anksiyete ayyuka çıkıyor.” ifadesini kullandı.
“DENGELER ALTÜST OLUYOR”
Kaygı bozukluğu olan ergenlik çağındaki çocuğun çok fazla olumsuzluğa odaklandığını ve olayları felaketleştirdiğini söyleyen Özcan “Ergen, çok kaygılandığında ona bir takım depresif düşünceler de eşlik ediyor. Madde kullanımı ya da alkol kullanımı eşlik edebiliyor. Bazen de bu depresif düşüncelere bağlı intihar düşünceleri eşlik edebiliyor. Doğal olarak ergenin içinde bulunduğu dengeler altüst oluyor. Ne yapacağını bilemiyor. Özellikle bu tarz durumlar içerisindeki ergenlerin anne baba yani sosyal destekten de yoksun olduğunu görüyoruz. Eğer anne baba desteği yoksa yani kontrol eden, kapsayan aile modeli yoksa o zaman çok fazla savrulduklarını ve kaygılarının çok üst seviyelerde olduklarını gözlemliyorum” dedi.
“ONUN ADINA KARARLAR ALMAYIN”
Ergen çocukları olan ebeveynlerin iyi birer gözlemci olmaları gerektiğini söyleyen Özcan, ebeveynlerin çocuklarının duygusal dünyalarını iyi anlamaya çalışmalarını tavsiye etti. Bir sıkıntı gözlemlendiğinde ebeveynlerin uzmanlara başvurmaları gerektiğine değinen Özcan “Ergenin söylediği şeye çok önem vermek gerekiyor. Asla ergenin arkasından iş çevirmemek gerekiyor. Klinikte çoğu zaman görüyoruz. Çoktan buraya randevular alınmış ve ergenin buraya geldiğinde haberi oluyor. Ve çok öfkeleniyor doğal olarak. Çünkü onun adına kararlar alınmış ve fikri bile sorulmamış. ‘Sen buraya niçin geldin?’ dediğimde hiçbir fikrim yok diyen çok fazla ergenle karşılaşıyorum.” sözlerini kullandı.
Tedavi sürecine de değinen Özcan “Öncelikle çocuk ve ergen psikiyatristlerinden randevu almak gerekir. Hekimin ergenle etraflı bir değerlendirme yaptıktan sonra bu tanıyı koyma yetkisi oluyor ve bundan sonra bazen ilaçlı tedavi, bazen ilaçsız tedavi yolu seçilebiliyor. Bazen de işinde uzman bir çocuk ergen psikoloğuna yönlendiriyorlar ve bir psikoterapi almasını uygun buluyorlar. İşte o noktada biz devreye giriyoruz” ifadesini kullandı.
“CİDDİYE ALIN”
Ayrıca intihar düşüncelerinin kaygı bozukluğuyla paralel seyrettiğini belirten Özcan “İntihar düşünceleri dediğimizde bunları ciddiye almak gerekiyor. Ergenlerde çok sık rastlıyoruz bu düşüncelere. O yüzden de herhangi bir ergen bu konuda minnacık bir şey söylese bile bunu hemen ciddi anlamda irdelememiz gerekiyor.” dedi.